denize bakan çiçekler vardı.bir arap şairi, bir krala şöyle demiş:
"daha ne kadar yaşayacaksınız?"
ya biz bu kadar çok acıyı,
bu kış nerede saklayacağız?333. sokak
tam 333. sokağın ortasında,
bir kuş vurmuşlardı.
işte bütün bunlar hep,
en çok da,
hep bir şeylere geç kalmışlığın telaşıdır bende.nasıl desem,
tam şuramda,
babası ölmüş bir kadının dalgınlığı var.şairlerin de unuttukları bir şeyleri vardır mutlaka
ceplerinde, sıkıldığı hayatlarında ve dahi içtikleri çay bardaklarında.herhangi bir büyük günahımdan sonra şöyle sesleniyor iç sesim tanrıya:
"bir sonraki büyük günahımda, hiç kimse mağdur olmayacak tanrım, söz"ben birini çok sevdim,
ben bir güzelin hiçbir şeyiyim.
ben, ben eğer tahmin etseydim bu kadar erken gideceğini,
hayallerimi fazla saçmazdım ortalıklara böyle.pardon hanımefendi,
bu kırmızı ruj sizin
dudaklarınız ise benim.
altı günde yarattığın dünyada ancak bu kadar sevebiliyorum tanrım.
ne az
ne çokher sabah aynı saatte aynı kapıdan çıkıp,
her akşam aynı saatte aynı kapıdan içeri girmek
tükenmekten başka nedir ki?yok olunca bazı insanlar bazı zaman.
babam bir generale bıçak çekmişti bir gün,
isa aleyhisselam misali konuşacak olursak eğer
bıçak taşıyan, bıçaklanarak ölür.
"sapla gitsin, korkma sakın baba! İçeride bakarız sana"insan,-amına koyayım- insan denen yaratığı anlatacak tek cümle dahi kuramıyorum.