Çok iyi olduğunu düşündüğüm fice başlangıç yapacağım. Ama öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Bu ficte yaş farkı, cinsellik, argo kelimeler olacaktır. Rahatsız olanın linçlemek yerine okumaması tavsiye edilir. Hikâye çoğunlukla Jungkook'un ağzından anlatılacak. Ve yazım yanlışları olabilir. iyi okumalar dilerim.
-
Yarı zamanlı market işimden çıkmış evime doğru gidiyordum. Acaba bu ayın kirasını ödeyebilecek miyim diye de düşünmeden edemiyordum. Yaşamak her zaman zordu benim için, nedeni bilinmez ailem beni küçük yaşta terk etti beni. Yetimhanedelerde süründüm yıllarca, reşit olduğumda ise terk ettim o cehennemi tıpkı ailemin beni terk ettiği gibi. Her zaman yalvardım Tanrıya alsın beni bu dünyadan, kıysın canıma diye ama yapmadı Tanrı kim bilir belkide yapamadı. Düşüncelerim arasından sıyrılmak güç istiyordu farkındaydım. Ama artık bu aptalca şeyleri düşünmemek adımlarımı hızlandırdım ve evimin sokağına giriş yaptım. İşim ile evim arasındaki uzaklık fazla değildi. Bu yüzden rahattım. Apartmanımın önüne geldiğimde sokağımızın sonundaki çöpün yanında deli gibi parlayan taş gördüm. O çok güzeldi? Neden onu çöpe atarlar ki diye düşünmeden edemedim ve taş koleksiyonuma eklemek adına o tadı almaya çöpün yanına gittim. Taşı aldıktan sonra apartmana girdim ve evimin katına çıktım. Eve geldim ve ılık bir duş aldıktan sonra tavşanlı pjamalarımı giyip, yatağa uzandım. Yatağımın kenarında olan parlak taşı alıp sanki beni anlayacakmışcasına ona dertlerimi gözlerim dolu bir şekilde anlatmaya başladım ve paragrafımı "Keşke bu dünyadan hemen kurtulsam.." diyerek bitirdim. Taşa sarılarak gözlerimi yumdum ve uykuya daldım.
Uykuya dalmamla dışarıda yüksek bir şimşek sesinin yankılanmasıyla havada süzüldüğümü hissettim. Gözlerimi açtığım anda kendimi kocaman bir kütüphanede üstüne düştüğüm adamın bana sinirli sinirli bakmasıyla bulmam. Karşı konulmaz bir şok yaşamama neden oldu. Ben daha şoktan çıkamadan adamın buz gibi sesiyle konuşması çoktan korku tohumlarının içime serpişmesine yetti."Kimsin sen velet! Ne suretle kucağıma oturursun!" Bu adam kimdi tanrı aşkına eski tarihi Kore kıyafetleri falan.. Bunlada ne böyle..
"Şey bayım acaba siz, siz kimsiniz!?"
"Ne! Beni tanımıyor musun? Beni tanımıyorsan ya delisindir yada delisindir Ayrıca velet, bu kıyafetler de ne böyle? Uzaylı mısın sen?" Gerçekten onu tanımıyordum. Şuanda kafayı sıyırmak üzereydim..
"Bağışlayın ben deli değilim sadece kim olduğunuzu gerçekten bilmiyorum.." Kibar konuşmak zorundaydım tarihim iyiydi ve bu adam önemli biri gibi giyinmişti. Ama bu değişik koskocaman kütüphanede ne işi vardı?
"Ben kader tanrısı Kim Taehyung." Ne Tanrı mı? Kader tanrısı mı..? Ne diyordu bu adam. Deli falan mı bu? Ayrıca sikeyim benim ne işim var burada rüya falan mı yoksa?
"Rüyada mıyım acaba?" Diyerek kendimi cimcikledim cimciklediğim anda canımın acısından inledim. Rüya değildi gerçekti bu..
"Rüya mı.. Rüya görüp görmeyeceğine ben karar veriyorum? Ve sen! Neden inliyorsun kucağımda?" O kadar şokun üstüne kucağında olduğumu fark etmediğim adamın kucağından hemen kalktığım gibi benimle alay etmek istercesine sırıtmıştı.
"Rahattı sanırım kucağı-"
"BANA BAK KADER TANRISI MISIN NESİN UMRUMDA DEĞİL SAÇMALAMAYI BIRAK VE NE İŞİM VAR BURDA SÖYLE!"
"Kaderinin benimle olmasını istediğim için buradasın küçük... Şu saatten sonra, kaderin kaderimdir."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For the love of stones!
AventureJeon Jungkook evine doğru giderken çöpün kenarında parlak güzel bir taş bulur taş koleksiyonuna eklemek için alıp evine getirdiği bu taşın evrenler arası geçişin anahtarı olduğunu tahmin edemez.. #ukekook #semetae #taekook (YAŞ FARKI VARDIR!)