I

57 12 10
                                    

''Drake, yüzünü görmek istemiyorum!'' Gözlerim acıyordu, öfkem bedenimi çiğneyip aşmayı bekliyordu. Şuan bunu müsaade edemezdim. Her şeyin belli bir vakti vardı. 

''Sen, nasıl beni kandırırsın? Pislik herif, senden tiksiniyorum!'' Hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyordu.

''Amaris, ben sana ne yaptım, niye bu kadar sinirlisin?'' Ciddi olamazdı. Nasıl bu kadar aşağılık birine dönüşmüştü.

''Ne mi yaptın?'' Sesim fısıldamanın ötesindeydi. Hayal kırıklığıyla bedenim tutuşuyordu. 

''Ne mi yaptın! Sen hiçbir şey yapmadın Drake! Ben ruh hastasının tekiyim, canım sıkıldı burada seni suçluyorum! Sen benimle dalga mı geçiyorsun!'' Yanağına attığım tokatla geriye sendeledi. İlk kez böyle bir şey yapıyordum. Şaşkındı, şaşkındım.

''Amaris, ben seni bu kadar öfkelendirecek ne yaptım? Niye söylemek yerine sinirini atmaya çalışıyorsun?'' Eğer ihaneti gözlerimle görmeseydim, onun masum olduğunu düşünebilirdim. Beni kandırmaya çalışıyordu şerefsiz.

''Beni aldattın, ihanet ettin. Sen bana hasta olduğunu söylemiştin, yanına gelecektim. Seni gördüm. İhanetini gördüm. Sakın inkar etme. Ben sadece gözlerime inanıyorum, sözlere değil. Hele sana hiç değil!'' Elimi tuttu, düşünmeden geri çektim. Ne yüzle hala böyle davranmaya cüret ediyordu.

''Ben sana ihanet etmedim. Asla etmem, edemem.'' Gözleri dolmuştu. Bir çıkmazın içinde gibiydim, daralıyordum.

''Bana inkar etme dedim. Ne diye uzatıyorsun. Her şey bitti Drake, sen bitirsin. Bizi sen bitirdin!'' Kendimi kötü hissediyordum. Sanki ihanet eden bendim.

''Amaris, niye konuşmamıza izin vermiyorsun? Niye beni dinlememek için çaba gösteriyorsun.'' Çantamdan mektuplarını çıkardım. Eline uzattım.

''Yakacaktım ama yeni sevgilinde ihtiyacın olur diye düşündüm.'' Mektuplar elinden düştü. 

''Amaris,'' Arkama dönüp yürümeye başladım. ''Konuşmak istemiyorum.''

Sahile doğru ilerliyordum. Zihnim boştu, bembeyaz bir sayfada kaçıp saklanacak bir yer arıyordum. Yoktu.

Kumsala indim bağdaş kurarak oturdum. Yaptıklarımdan pişman değildim, yapacaklarımdan da pişman olmayacaktım.

Yan tarafıma biri oturdu. 

Konuşmaya başladı. ''Vampirlerin yaşadığına inanıyor musun?'' 

Ne kadar da saçma bir soruydu bu.

''Hiç düşünmedim.'' Bakışları üzerimdeydi. Hissediyorum.

''Şimdi düşünebilirsin. Düşünmek serbest.'' 

Bu anı yaşadığıma inanamıyordum. Rahatlamak için buraya gelmiştim bu adam her şeyi bozmuştu. Şuan vampirlerden bana neydi ki.

''Gözümle görmeden vampirlerin olduğuna inanmam. Kim ne derse desin.'' Adama doğru döndüm. Tılsımımda yanma hissi vardı.

''Diyelim ki gözünle bir vampir gördün, onun nasıl vampir olduğunu anlayacaksın ki?'' Bu adamın derdi neydi niye bu kadar gereksiz şeyleri merak ediyordu?

''Hissederim, lütfen nasıl hissedersin diye sorma. Çünkü bende bilmiyorum.'' Yüzünde manasız bir tebessüm vardı.

''Vampirlerin şehir efsanesi olduğuna inanıyor gibisin.'' Ne diye bir insanın vampirlerle ilgili ne düşündüğünü merak ediyordu.

''Evet, çünkü öyle.'' Ne kadar geçiştirmeye çalışsam da saçma sorularına devam edecek gibi gözüküyordu. 

''Vampir olmayı ister miydin?'' Bu saçma konuşmalara devam edecek halim yoktu. Ayağa kalktım.

Kanlı İhanet TılsımıWhere stories live. Discover now