Bir Garip Alnaz Bölüm 1

61 2 2
                                    

Uçaktan indiğimde ilk işim abimi aramak oldu. Çalıp çalıp durdu. Ameliyatta olsa gerek. Biraz daha bekledim en son bir kadın açtı telefonu. Ona kim olduğunu ve abimin telefonuyla ne işi olduğunu sordum. Bildiğim kadarıyla abimin sevgilisi yok o yüzden rahatım da kadın abimi çok seviyormuş gibi konuştu bir işkillenmedim değil yani. Abimden umudu kesince dedim ki belki Deniz abim hatırlıyordur geleceğimi açar telefonu -tabii Mine ablayla bir şeyler yapmıyorsa-. Her neyse aradım açtı Allah'tan. Trafik var dedi bir şeyler geveledi ağzının içinde 30 dakikaya geliyorum dedi. Ben de beklerken etrafıma bakıyım sıkılmam dedim. Baktım bana yakın bir billboard düştü düşecek altında da bir çocuk var. Ben mesleğe başlarken çocukların hayatını kurtarmaya ant içmiştim. Bu yüzden de hemen çocuğun üstüne birazcık zorlanarak da olsa atlamayı başardım. Nasıl bir zamanlama tutturmuşsam ben çocuğu korumak için atladığım an billboard büyük bir şangırtıyla yere indi ve camı üstümde parçalara ayrıldı. Ben çok bir şey hissetmiyordum çünkü belden aşağı kısmına daha çok kırık parça gelmişti. Hemen ambulansı aradılar. Hastane çok da uzak değilmiş sanırım çünkü 10 dakikada ambulans geldi. Beni ve çocuğu aldılar. Ambulansa biniş sırasında bilincim yarı açıktı. Duyuyorum ama cevaplayamıyorum. Her neyse Berhayat'a gidiyoruz dediklerini duyunca tepki vermişim galiba acil bir durum olduğunu düşünüp daha hızlı gitmeye başlamışlardı. Her neyse sonunda hastaneye acilden giriş yapmayı becerdik. Çok dikkatli olmasa da erkek doktora baktım bir yerden tanıdık geldi de çıkartamadım bir türlü. "Beni duyuyor musunuz?" dedi. Ben cevap veremeyince yine üstünkörü incelediğim ve garip bir şekilde yine tanıdık gelen bir kadın doktorla karşılaştım. En son ameliyathaneye alıp beni uyutmadan camları çıkardılar. En sonunda bacağımdakilerin hepsi bitince ben de yorgunluktan bayılmışım. Uyandığımda normal odaya alınmıştım. O sırada doktorların bir şey hakkında konuştuğunu fark ettim. Birazcık dinlemiş de olabilirim. Duyduklarım şunlardı:
Dr1: Bir şey soracağım da neden ben bütün gün bir şey unutmuşum gibi hissettim kendimi anlamadım.
Dr2: Bilmiyorum aşkım bende de öyle bir his var. Biri mi gelecekti bugün?
Dr3: Bir dakika ya saat kaç?
Dr4: 12.00'de niye sordun ki şimdi sen oğlum.
Dr3: Aha sıçtım ben. Nazlı ağzıma sıçacak.
Dr4: Nazlı, bizim Nazlı mı?
Dr3:...
Dr4: Deniz kardeşim. Söyler misin?
Dr3(Deniz): Evet abi. Bizim Nazlı, indiğinde seni aramış önce 4 kez aramış. En son Beliz açmış o da soru sormuş milyon tane. Kız senin sevgilin olduğunu da söyleyememiş zaten. Ameliyatta olduğunu öğrenince de ben sonra ararım demiş sonra da beni aramıştı ben de 30 dakikaya geliyorum demiştim. 1 saat 30 dakika olmuş. Bu arada benim içimde nedense Nazlı buradaymış gibi bir his var ya hayırlısı olsun bakalım.
Dr1: Aslı galiba bizim hasta uyanmış görevli butonuna basıyor demişler.
Dr2(Aslı): Ha zaten odanın önündeyiz Efe. Eğer uyandıysa bir baksak iyi olur.
Dr1(Efe): Hmm... Doğru söylüyorsun karıcığım. İşiniz yoksa beraber girelim ha ne dersin Ferman?
Dr4(Ferman): Olur, benim hastanın durumu stabil yanına zaten Doruk'u koydum.
Efe: O zaman girelim hadi.
O sırada içeri girdiler. Ayık kafayla bakınca doktorların abilerim ve ablam olduğunu fark ettim. Beni unutmuş olmalarından ötürü küçücük bir şaka yapacaktım.
E: Hanımefendi merhaba. Ben Efe Kaygısız. Yanımdakiler sırayla Aslı Kaygısız, Deniz Akça ve Ferman Eryiğit. Herhangi bir şey hissediyor musunuz?
N: Hayır, zaten benim hissedemediğim noktaya geldi camlar. Ameliyat da bilincim yarı açıkken yapıldı ama bacaklarımı hissetmiyorum o yüzden de pek bir sıkıntı yok. Sadece ameliyatın sonunda yorgunluktan bayılmışım. Bu arada bir yakınımı arayabileceğim bir telefon var mı? Tekerlekli sandalyemi getirmediler. Havaalanında kaldı galiba.
D: Havaalanında mı kaldı? Ferman ben hem Nazlı'ya bakayım hem de hanımefendinin tekerlekli sandalyesini alayım mı?
F: Tamam hadi birlikte gidelim. Tekrar geçmiş olsun hanımefendi.
N: Teşekkürler, beyefendi.
(Deniz ve Ferman havaalanına giderler. Ferman Nazlı'yı arar ama ulaşamaz. En son bir tekerlekli sandalye görürler.)
F: Deniz bu Nazlı'nın sandalyesi değil mi?
D: Evet abicim. Bir daha çaldırsana Nazlı'yı.
(Ferman Nazlı'yı bir daha arar. Ses sandalyedeki çantanın içinden gelir.)
F: Deniz ses buradan geliyor. Lan yoksa o kadın Nazlı mıydı?
D: Muhtemelen abicim muhtemelen.
F: Bizim konuştuklarımızı duymamıştır değil mi? Ben daha bir sevgilim olduğunu söyleyemedim çünkü ona.
D: İnşallah duymamıştır böyle öğrenirse daha kötü olur çünkü.
F: Tamam, gidelim hadi o zaman.
(Deniz ve Ferman geri hastaneye giderler.)
F: Hanımefendi tekrardan merhaba sandalye ve çantanızı bulduk.
N: Aaa teşekkür ederim abicim.
D: Rica ederiz Nazlı Hanım. Şimdi söyle bakalım niye attın kendini?
N: Abi çocuk mu ezilseydi lütfen.
D: Mantıklı gibimsi. Peki niye böyle bir şaka yaptın?
N: Bence nedenini anlamışsınızdır ben açıklamayacağım o yüzden.
(Nazlı telefonunu açar ve şaşkınlıkla ekrana bakar.)
N: Abow ben bittim. Kesinlikle bittim ben. Öldürmezse şanslıyım demektir. İnşallah başıma geleni anlamaz diyeceğim de kesin anlar gözüme bakar bakmaz ya. Tamam sakin ol Nazlı. Kıyamaz bana ya yok yok kıyamaz. Sevdiklerine değer veriyor o yapmaz ya.
F: Nazlı, ne oluyor abicim? Makineliye bağladın yine...
N: Imm... Bir arkadaşım 25 kere aramış 300 tane de mesaj atmış... Muhtemelen birkaç dakika sonra da buraya gelir. Birazcık panik biri olduğundan...
D: Nazlı, bir sorum olacak arkadaşın kıvırcık saçlı mı?
N: E-evet...
F: Galiba oda numarası sordu yanlış duymadıysam.
N: Yani saklanacak yerim yok galiba. Sisteme kayıtlı olmadığım için siz çağırsanız daha mantıklı olur bence. Göz göre göre ecelimi çağırıyorum garip. Neyse hadi çağırın ya.
F: Tamam çağırıyoruz.
(Ferman ve Deniz Nurhayat'ı çağırırlar.)
Nu:(Sakince) Merhaba beyler. Nazlı Eryiğit'i arıyordum. Yerini biliyorsanız söyleyebilir misiniz?
D: Evet, bizi de sizi çağırmamız için gönderdi. Bu arada kendimizi tanıtmayı unuttuk. Ben Deniz Akça, yanımdaki arkadaşım da Ferman Eryiğit.
Nu: Ha siz abileri olmalısınız o zaman. Özür dilerim ben de tanıtayım kendimi. Ben Nurhayat Şensoy, Çukurova Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Nurhayat Şensoy. Sadece Nurhayat deseniz yeterli. Size abi mi diyeyim yoksa hocam kelimesini mi tercih edersiniz?
F: Abi diyebilirsin bize.
Nu: Peki tamam. Not alayım. Efe & Aslı Kaygısız ve Mine Seven nerede onlarla da tanışıp nasıl hitap etmem gerektiğini söyleyebilirlerse sevinirim. Artık girelim.
(İçeri girerler.)
Nu: Ooo Nazlı Hanım yeriniz rahat herhalde ha?
N: Sana yalan söyleyemem biliyorum. Yine de 3 saniye kadar uğraştıracağım.
Nu: Peki tamam. Gizem sevdiğimi biliyorsun. Kafana dokunmam gerekebilir gerilme o yüzden. Tamam mı?
N: Tamam, sıkıntı yok. Gözümün içine baksan yine anlarsın. Hadi yap bakalım numaranı.
Nu:(Oturur.) Numara değil o neyse. Başlayalım. İstediğim tek şey sessiz olup kimsenin konsantrasyonumu bozmaması. Anlaştık mı?
F, D: Tamam.
(Nurhayat 3 saniye kadar Nazlı'nın gözünün içine bakar ve gözlerini kapatır. Arada da kafasının farklı yerlerine dokunuyordur. 10 dakika sonra gözlerini açar.)
Nu: Nazlı ne yaşadın kızım sen? Anlaşılan o ki Adana'da seninle bir seans daha yapmamız gerekiyor.
F: Bir dakika ben anlamadım. Ne yaptın şimdi sen de tedavi gerek diyorsun?
Nu: Nazlış'ın aklına ve ruhuna girdim sadece. Galiba bir sevgiliniz olduğunu öğrenmiş de ondan dedim.
N: Bir dakika o zaman telefonu açan o kadın gerçekten de seni seviyordu. İnanamıyorum gerçekten.
F: Ben sana söyleyecektim. Gerçekten söyleyecektim ama şok geçirmenden korktum. Keşke en başından söyleseydim de seni sinirlendirmeseydim ya.
N: Peki pişmanlığın 200 metre öteden anlaşılıyor. Ayrıl demiyorum ama biraz soğuk yaparım.
F: Tamam tamam. Yeter ki küsme. Yarın çıkarsın hastaneden gitmek istediğin bir yer varsa götürürüz.
N: Yarın düşünürüz onu.

Evet bir bölümün daha sonuna geldik!
Bir sonraki bölüme kadar sağlıklı kalın!! ;>

Bir Garip AlnazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin