merhabalarr, nasılsınız nasıl gidiyooo
bölüm, yazım aşamasında planlarımın baya dışına çıktı ama yine de bir bütün gibi hissettirir umarım
iyi okumalar
☆
Ağzımda kremanın acısı kalmıştı, dudaklarımda da yapışkanlığı. Konuştuğumda dilim dönmüyor gibiydi, düğüm bağlıyordum kendime. Oysa güzel bir salı günüydü, evimin yolunu bulmak dışında hiçbir sorumluluğum yoktu ve arkadaşlarımla dışarıdaydım. Güneş alan bir masadaydık ama yakmıyordu, kalabalık bir saatti ama sesimiz duyuluyordu ve güzel bir salı günüydü, güzel geçmesi gereken bir salı günü.
"Yok be Yeonjunnie, ekilmemişsindir. Kız sana sebeplerini de açıklamış." Pipetimin çöpünü uçmasın diye küllüğe sıkıştırdım. "Bir dahaki buluşmayı ne zamana ayarladınız?"
"Sorun da o," Yeonjun içeceğini masaya geri bıraktı, bıkkınlıkla omuzlarını silkti. "ayarlamadık. Teklifi ben yapmak istemedim bu defa."
Beomgyu'yla aynı anda onayladık. "Yapmaman iyi olmuş."
"Aynen kız ayarlasın, takılma çok." dedi Beomgyu.
Yeonjun önce başını eğdi, telefonuyla arasında kısa bir bakışma geçti, ardından az önce iki kelimeyle anlatılacak olayı son on beş dakikamıza sündüre sündüre sığdırmamış gibi bir gülümsemeyle "Siz eziklerden tavsiye aldığımda uyasım gelmiyor pek, biliyor musunuz?" dedi. Gerçek bir soru bile değildi, sözlerinin gerçek olduğundan bile şüpheliydim.
Ezikler lafını kanıtlayacak olsa bile Yeonjun'un dediğine karşı çıkmak istedim; ben iyi tavsiye verirdim, birçok insanın bana katlanma sebebi açıkça buydu, mantıklı bir insandım.
"Tekrar ekildiğinde görüşürüz o zaman Yeonjunnie." Beomgyu gülüp kaküllerinin arasından bana baktı, aramızda sessiz bir konuşma geçti o anda. Anlıyorum seni, nelerle uğraşıyoruz değil mi, merhaba.
Yeonjun masanın altından bacağıma tekme attığında irkildim. "Daha az önce ekilmediğimi söylüyordun." dedi.
"Ezik dediğin insandan teselli almayı beklememelisin Yeonjunnie." Bu sevimlilik ekleri Yeonjun'la benim geçen sene başlattığımız bir şeydi, şimdi düşününce kıskanç iki veletmişiz ama çeviri sınıfında birbirine yalnızca isimlerine -innie ekleyerek iletişim kuran bir çift vardı. Ve her yerdelerdi. Her yerde. Sınıfta ya da fakültenin önündeki bahçede durmadan onları görmek yetmiyordu, kız yurtta kaldığı için kampüste yaşıyorlardı resmen ve nerede nasıl yaşadıklarını bile biliyorduk, o kadar çok görüyor o kadar çok duyuyorduk onları. Algıda seçicilik resmen, isimlerini duyduğumda dönüp bakmak istiyordum artık.
Katlanılamayacak bir seviyeye geldiğinde bilinçsiz bir şekilde gerçekleşti, ben Yeonjun'a Yeonjunnie demeye başladım o da bana Soobinnie. O zamanlar Beomgyu hocaların her dediğine yorum yapan o can sıkıcı çocuktu, kıskançlığımızın içerisinde değildi. Genelde bize adımız dışında bir şeyle seslenecek olursa uyduruk bir dublaj misali dostum demeyi tercih ederdi.
"Sana Beomgyunnie diyememek bana çok koyuyor biliyor musun dostum," Yeonjun yüzünü kırıştırıp elini burnunun direğine yerleştirdi. "anlayamazsın."
"Doğru diyorsun, anlayamam Yeonjunnie."
"Kusacağım sanırım çok aptalsınız." İkisinin de oturuşundaki düzelmeyi masa aracılığıyla hissettim, ortak düşman edinmişlerdi anında.
"Lütfen hislerini kendilerine bile itiraf edemeyen insanlar bana aptal demesin, kaldıramıyorum. Cidden bak," Beomgyu elini göğsüne götürdü. "gururum kırılıyor." dedi bana annemi hatırlatan bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
canavar
FanfictionSoobin biraz geçimsiz birisi ama Kai'nin zaten dosta ihtiyacı yok.