"Alo İrfan, merhaba. Nasılsın?"
"Merhaba sevgilim! İyiyim ben, sen nasılsın?"
Liva, iç çekti ve İrfan'a cevap verdi.
"İyiyim bende saol, buluşalım mı? Sana birşey demem gerekiyor."
"Tamam, almaya gele-"
"Evinin önündeyim İrfan, kapıyı aç."
İrfan öpücük atıp telefonu kapatmıştı ve koltuğa fırlatmıştı. Heyecanlı bir şekilde gidip kapıyı açtı ve kollarını hemen Liva'nın boynuna sardı.
Liva ise İrfan'ı omuzlarından ittirdi.
"Çok önemli, hemen konuşmamız lazım."
İrfan başını salladı. Liva onun kalbini bir kere daha kırmıştı...
Salona geçtiler. Liva, İrfan'ı sevmediğini söyledi.
"Ne..."
"Duydun işte, hoşlanmıyorum senden İrfan. Sevmiyorum seni... Kusura bakma, belki olur bizden diye düşündüm ama olmadı. Ben yapamıyorum İrfan, ayrılalım. Bitti..."
Liva kalkıp gitmişti. İrfan ise kapı sesini duyduğu gibi ağlamaya başlamıştı...