:BİAT ETMEK:

15 4 18
                                    

Herkese merhabalarrrr
Medya;Dövme bebeklerimm
Bugün tekrardan sizlerleyim yeni bir bölüm yeni bir sayfa ile.
Çok uzatmadan geçelim...

———————————————————————————

  
BİAT ETMEK

Uyanık bir zihin ayakta yıkılmadan durabilen bir beden demekti.
Keşke leri geçtiğim dönemlerde zihinim artık sisli duvarlarını beyaz bir yorganla örtüyordu.

Bu süreç çok yavaş ilerlese de yorganımın ipliklerini güçlü tutmaya çalışıyordum ki o sis bir daha etrafa yayılmasın,güçlü tutmaya çalışıyordum ki bir daha kendimi zifiri bir karanlıkta bulmayayım.

Zifiri bir karanlıktan kastım bizlere, bana çokta uzak olmayan bir duyguydu; Acı
Bu acı bir ağız yanması ya da diz yaralanması değildi.

Bu tam da bir " Yürek acısı" ydı benim gözümde.

Ama insanı insan yapan yaşanmışlıkların verdiği acıydı gerçekten.
Yaşanılmamış bir hayat bedeninden öte ruhunu hissedemediğin bir hayattı.

Ben ise acıların en büyüğünü tatmıştım,yanan ağzımın veya ayağımın acısı değildi acıyan kalbimdi,
ya da yüreğim.

Benim acım Annemi kaybetmekti.

Belki her insan yaşardı böyle acılar,fakat kimse ıslatmamıştı annesinin toprağını göz yaşlarıyla.

Ama alışılmışlıklar her şeyin ötesindeydi.
Bir olay yaşardın kalırdı mazilerin defterinde ki bir sayfada,ama kimse kabüllenebilecek kadar yürekli değildi.

Yavaşça kahvemin kalan son damlalarını da içtikten sonra yavaşça beyaz masanın üzerine bıraktım.
İçine derince bir nefes çektikten sonra Muğla'nın güzel havasını derince içime soludum.

Nefese aç bir insanın çekeceği türden, derin bir nefes.

Terasın karşısında ki denizin soğuk meltemi,adeta ruhuma işliyordu.
Karşımda turuncu ve mavinin en güzel tonları ahenkle yerini zifiri karanlığa bırakmaya başlayınca akşam olduğunu anladım.

Belki bir belki iki belki de on saattir kendimi buradan başka bir yere layık görememiş,olduğum yerden kendime sadece kahve koymak için ayrılmıştım.

Kaçıncı kahvemdi bu,tanrının şaheserini izlerken saymamıştım.

Havanın çok soğuduğuna kanaat getirip,tok adımlarla içeri doğru ilerledim.
Masamın üzerinde duran telefonumu elime aldığımda onsekiz cevapsız arama 20 görüldü bile alamamış mesaj vardı.

Hepsi Sareden'di.

Aldığım telefonu bu sefer yatağın üzerine bıraktım.
Bu gece de hiç uyuyamayacaktım,belliydi.
Zaten her gece rüyasında zifiri karanlığın esiri olduğu bir odada sadece yerde ki kan lekelerini ve kalpte sessiz bir şekilde yara açan çığlıklar duymak isterdi ki?

İçime derin bir nefes soluduğumda üstümdeki kazağı tek elimle üstümden çıkarıp yanımda ki kanepeye attım.
Üstümde ki sütyenle karşımda ki aynaya baktım bir süre,tam iki göğsümüm arasında ki minimal dövmeye gitti elim.

Ondört yaşımda saçma salak bir şekilde babamın beni ihmal ettiğini düşünüp,hıncımı kendime bir şeyler yaparak çıkaracağımı sanmıştım.
Olay benim dövme yaptırmamda değildi aslında ortaokulda ki bir arkadaşımın abisine zorla yaptırtmış olmamdaydı.

SargıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin