Buğun günlerden cumartesiydi. Dünkü yorucu günün ardında odama çekilip uyumuştum ve bugün haftasonu olduğu için 12.30 civarı kalkmıştım. (Sizin uyuma rekorunuz kaç? Benimki 18 saat) Hayret bugün velet uyandırma servisi gelmemişti. Bende büyük bir ilk yaparak kendim kalktım ve üstüme rahat bir şeyler giydim. Nasılsa bugün dışarı çıkmayacaktım. Dün Kamil'i yakalayıp bir depoya koydum ve babamada deponun konumunu attım. Artık ne yaparsa onlar yapsın. Ben yeteri kadar uğraştım daha fazla o gereksizi çekemem. Merdivenlerden aşağı indim ve salona geçtim. Tahmin ettiğim gibi herkes burdaydı.
"Günaydın"dedim ve boş bir koltuğa oturdum. "Günaydın kızım iyi uyudun mu uykulu gözüküyorsun"dedi annem endişeyle. "İyi uyudum anne yeni uyandığım için sana öyle gelmiştir."dedim. "İyi madem"dedi ve mutfağa ilerledi. Bir süre salondaki konuşmaları dinledim. Ellerimi gözlerimi oluşturmak için kaldırmıştır ki babam söze girdi. "Kızım kolunda neden siyah bir çizik var "dedi şüpheyle. Siktir! Koca bir siktir! Umarım dövmemi kapatmışımdır.
Ben içimden dualarımı sıralarken yavaşça koluma baktım. Kraliçe tacı şeklindeki dövmemin altındaki çizgi gözüküyordu. "Bilmem ben bi yıkayıp geleyim belki mürekkeptir"dedim ve odama çıktım.
Hızlıca fondötenimi alıp koluma sürdüm. Ucuz atlatmıştım. Tekrar aşağı indim. "Mürekkepmiş baba"dedim ve yerime tekrar oturdum. "Gelelim asıl konuya Ahenk olduğunu neden söylemedin?"dedi babam.
Diğerleride meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Bu şey 5 yıldır planlanan bir şey olduğu için söyleyemezdim. Çünkü yıllardır bunu açıklamak için çalışıyordum."dedim. "Bir dakika beş yıl mı "dedi Efes Abim. Oh shit."Evet beş yıl bir sorun mu var"dedim tek kaşımı kaldırarak. "Oha ikizim tek kaşını kaldırabiliyor ben neden yapamıyorum ya"diye mızmızlandı Milan. "Büyüyünce öğrenirsin"dedim alayla. "Neyse hadi kızım sen kahvaltını yap."dedi babam. "Bugün benim şirkete gitmem gerekiyor akşam geç gelirim haberiniz olsun."dedim ve mutfağa gittim. "Gel kızım bende kahvaltını hazırlamıştım. Ye hadi."dedi annem. Kahvaltımı yaptıktan sonra üzerimi değiştirdim ve evden çıktım. Telefonumu çıkarıp Rüzgar'ı aradım. "Rüzgar ben şirkete geliyorum."dedim. "Patron bizim depoya baskın yemiş sen direk oraya git"dedi. "Kim o sabah kahvaltısı yerine yürek mi yemiş?"dedim. Kim basabilir şuanlık düşmanlarım saf dışı. "Neyse kapat geliyorum."dedim
Depoya varmadan Kraliçe kimliğime büründüm. Çok geçmeden depoya varmıştım. Korumalar kapıda bekliyordu. "Efendim adamlar içerde"dedi. Bir şey söylemeden içeri geçtim. Gördüğüm kişilerle ğozl3rim fal taşı gibi açıldı. Ne yani baskın düzenleyenler Mete ve Milan mı? Oha. "Yürek mi yediniz lan siz!"diye bağırdım.
"Ne yani geçerken bi uğrayalım dedik."dedi Mete. "Burası yol geçen hanımı buraya istediğiniz gibi gelemezsiniz hele orası Kraliçe'nin deposuysa."dedim. "Hadi ama ne kadar misafirperversizsin insan biraz nazik davranır"dedi Milan. Sende mi ikizim. "Neden geldiniz"dedim. "Dedikçe geçerken uğradık"dedi Mete. "Şimdi ben size bi uğrıycam görceksin" dedim. Bunlar herhalde sabrımın sınırlarında oynuyor.
"Uğrasa hadi"dedi Milan. Tamam bunu siz istediniz. Odanın diğer köşesine gittim ve benzin bidonunu elime aldım. Etraflarında büyük bir şeyler çizecek şekilde döktüm ve ateşe verdim. "İyi eğlenceler."diyerek depoyu terk ettim. Çıktıktan sonra Rüzgar'a döndüm. "Gizli geçidi aç bu mallar şimdi bulamaz."dedim be arabama bindim.
Mete'den...
Babamın isteği üzerine Kraliçenin deposuna gelmiştik.
Depoda saray mübarek
Deponun sınırları içerisine girdiğimizde kapıda bekleyen bir kaç adamı indirdik ve içeri girdik. "Abi galiba içerdeki adamları unuttuk"dedi. Haklıydı çünkü girer girmez adamlar üstümüze çullanmıştı. Biz daha ne olduğunu anlamadan Milan ve ben kendimizi bir sandalyede bağlanmış bir şekilde bulduk. "Kraliçe bunları iyi eğitmiş"dedim. Milan hala az önceki olayın şokundaydı. Çok geçmeden Kraliçe gelmişti. Demekki buraya geldiğimiz tez yayılmış.
Aslında güzel kadındı. Hemde fazla güzel. Neden böyle biri mafya olmuş ki hemde mafyaların Kraliçesi. "Yürek mi yediniz lan siz!"diye bağıran sesiyle kendime geldim. (Buraları biliyorsunuz)
Kraliçe etrafımıza büyük bir çember çizip çemberi ateşe vermişti. Bir yana alevlere bakarken yüzünü gizleyen adamlardan biri gelip geçidin kapısını açtı ve gitti. Ne yani hem ateşe verip hem de kurtarıyor mu yani? Ne kadar saçma. Neyse bir şekilde bileklerimizdeki kaın hayatları çözdük ve geçidin içine girdik. Yarım saat sonra geçitten çıktık. Ve bilin bakalım geçit nereye açılıyor. Bizim evi gören tepeye. Neden yer olarak burayı seçtiği hakkında en ufak bir fikrim yok ama bu işin altından çok büyük bi bok çıkacağı kesin.
Ummadık taş baş yararmış
Geçidin çıktığı yeri iyice öğrenip babama söylemek adına eve gittik. İçeride Aseli görmeyi beklemiyordum çünkü akşam geç geleceğini söylemişti. Milan koşarak ikizine sarıldı Asel de sarılışına karşılık verdi. Şu kızda ne buluyo anlamadım. Serayla aynı işte ikiside aynı bokun laciverti. Onları umursamadan boş bir yere oturdum.
"Baba istediğin yere gittik ama bazı olaylar yaşadık ve geçidin ucu şu teye çıkıyor"dedim ve der demez Asel'in içtiği şu boğazında kaldı ve öksürmekten başladı.
Asel'den devammmm
Mete az önce ne demişti. Geçit bu tepeye mi çıkıyor. Rüzgar yaktım çıranı. O kadar geçidin arasından bula bula bunu mu buldun yavrum ha kuzum. Salondaki herkesin anlamaz bakışları bana dönmüştü ama Mete oynadığın oyun ortaya çıkıyor der gibi bakıyordu. Öksürük krizim kesilince izin isteyip odama çıktım ve derin olmayan ama derin bir uykuya daldım
○○○○○○○○○○○○○○
Kestiiik
Nasılsınız şahsen ben bugün çok yorgunum. Sabah antrenman sonrada dershane beni çok yoruyor. Ve ben daha yeni eve gelebildim. Neyse sizi çok tutmıyım bir sonraki bölümde görüşürüz Hoşçakalınnnn