Giriş

75 13 23
                                    

Öncelikle selam :)
Hikayeye geçmeden biraz yorum yapmak istiyorum ama isterseniz atlayabilirsiniz önemsiz bir kısım.
Az uyuduğum günlerden biriydi ara sıra uyuyup uyanıyordum ve Pandora'nın Kutusunu okuyordum o sıralar. Okuduysanız biliyorsunuzdur, orada da bir sanatoryum hayatını anlatıyor. Rüyamda bu ficten bir kesit gördüm. Yani tabii o zaman böyle bir fic yoktu. Saniyesinde uykum açıldı, kalemi aldığım gibi bütün olay örgüsünü belirledim. İlk defa böyle bir şey yaparak başladım bir kurguma. O yüzden nasıl bir şey çıkacak ben de merak ediyorum. Galiba şuan yazdıklarım arasından en sevdiğim bu.
Daha fazla uzatmayayım iyi okumalar ^-^
.
.
.

Japonya nedeni ve tedavisi bilinmeyen bir salgından kavruluyordu. Ülkenin çeşitli yerlerinde sanatoryumlar kurulmuştu. Ancak bunların amacı tedaviden çok; hastaları toplamak, toplumun sağlıklı kesiminden ayırmak ve en azından yaşadıkları zamanda onların bakımını sağlamaktı.

Yokohamadaki bu sanatoryum da onlardan biriydi. Şehrin en uçlarında bir yere inşaa edilmişti ve etrafında neredeyse hiç yerleşim yeri yoktu. Yalnızca 3 katlıydı. Hastalık havayla bulaşmıyordu bu nedenle sanatoryumda bulunan 4 hasta odasından ikisi yönetmeliğin katına yapılmıştı. Yani tam iki kat hastalara ait bile denilemezdi. Kalan ikisi zemin katta bulunuyordu ve anlatacağım olayların çoğu bu en alttaki iki odada geçtiğinden oradan başlamak daha iyi olur.

Giriş kapısına yakın olan oda, yemek dağıtım saatinden sonra sessizdi. Dazai günün çoğunda yaptığı gibi uyuyordu. - uyku, hastalıktan  daha az etkilenmesini sağlıyordu ancak tabii işin aslı bu değildi, yalnızca diğerleri bunun için uyuduğunu düşünüyordu.

Bu odaya yeni gelen Atsushi ise hâlâ alışmakta zorluk çektiğinden diğerleri ile sohbet etmeye çalışıyordu. Ancak geldiğinden beri anladığı kadarıyla rahatlıkla konuşabileceği tek kişi Kunikida isimli bir matematik öğretmeniydi. Bunun sebebi şuana kadar hiç iletişim kurmadığı ve kurmaktan da ciddi anlamda çekindiği uzun beyaz örgülü saçları dışında da her gün yapmaya üşenmediği garip makyajı ve ilginç karakteriyle de dikkat çeken Nikolai'nın odalarında bulunan son kişi olmasıydı. Atsushi onu hiç uyurken görmemişti. Uykusu var gibi bile gözükmüyordu!
Aslında günün çoğunda etrafta tatlı tatlı gülümseyerek gezerdi. Fakat Atsushi bu gülümsemeden daha çok irkilirdi, bir farklılık vardı onu rahatsız eden. Bunu Dazai ile konuştuğunda "antidepresan gülümsemesi" diye ifade etmişti o. Atsushi gerçekten antidepresan kullanıp kullanmadığını merak etti.

Dazai ile de uyumadığı zamanlarda konuşuyordu ancak genelde ya onun konuştuğu konular hakkında bir fikri yoktu ya da çok kasvetli şeyler anlattığından dehşete düşmek dışında bir tepki veremiyordu. Kısacası sakince konuşup vakit geçirebileceği Kunikida onun için bir nimetti.

Yan odada genelde de olduğu gibi hararetli bir tartışma hâkimdi. Chuuya Fyodor'la yaklaşık iki saattir Papaz Kaçtı oynuyordu, daha doğrusu 45 dakika önce oyunu değiştirmişlerdi çünkü Fyodor her zaman kazanıyordu ve Chuuya da doğal olarak bir hile olduğunu düşünmüştü. Ancak yeni oyunda da defalarca kaybedince Papaz Kaçtı'ya dönmüşlerdi.

Odasaku kitap okurken arkadaki tartışmayı takip ediyordu. Camın hemen yanında olduğu için birkaç dakikadır dışarıdan gelen kara duman onu rahatsız etmeye başlamıştı. Zaten dağılan dikkati Chuuya'nın bağırışıyla tamamen onu terk etti.

"İMKANSIZ AMINA KOYAYIM!"

Fyodor bitmişti. Yine. Şimdiden 10 iddia kaybeden Chuuya ayaklandı. Kaçmayı planlıyordu belli ki. Kapıya doğru adımladığında korkunç bir çatırtı duydu. Ses arkasından gelmişti , Fyodor'un olduğu yerden. Fyodor'un olması gerektiği yerden.
Gördüğü şeyle ne tepki vereceğini şaşırdı. Anlık olarak kasları boşalmıştı ve neredeyse o da yere düşecekti. Önünde müthiş bir ışık vardı. Bir alev topu. Tahtaların çatırtısı yanan kirişin altında yatan Fyodor'un çığlıklarına karıştı. Bir anda kaos hakim olmuştu daracık odaya. Kara dumanlar etrafı hayli hayli kaplamıştı ve hastalığın ilerlemesinden dolayı ayağa dahi kalkamayan Akutagawa panikle izliyordu. Chuuya az önce yanında oturduğu oda arkadaşına atıldı fakat bu sadece onun da kollarının yanıklarla kaplanmasına neden oldu.

"LANET SANATORYUMDA KİMSE YOK MU!? YARDIM EDİN!"

Sesi çığlık atar gibi çıkmıştı. Ancak yine de kimse duymadı. Odasaku Akutagawa'yı kaptığı gibi camdan yokuş toprağa atladı. Chuuya'ya da yardım etmek istemişti fakat aralardında alevden bir duvar vardı. Kapı çatırtılarla tutuşurken bir çemberin içinde kalmıştı ikisi.
Fyodor müthiş acı çekiyordu. Bağırmaktan sesi kısılmış, ciğerlerine dolan dumandan nefesi kesilmişti. Canlı çıkmalarına imkan yok gibi duruyordu.

Fakat yangın başladıktan birkaç dakika sonra daha odaya sıçramadan diğer odadakiler tarafından fark edilmişti. Hâlâ bir şansları vardı.
İlginç olan ise ilk fark edenin saatlerdir uyuyan Dazai olmasıydı.
Dakikalar içinde yönetmeliğe bilgi gitti. Diğer odalar hızla boşaltılırken yanan odaya da müdahale için çalışanlar doluştu. Hepsi hasta bakıcıydı.

Alevler söndürüldü ve baygın ikili tedavi için yan odaya alındı.

Bu, sanatoryumu cehenneme çeviren olayların başlangıcıydı. Öyle ironik ki bu dönüşüm alevlerle olmuştu.
.
.
.

Biraz kısa ama giriş için yeterli bence. Ne dersiniz?

Hell Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin