Dazai'nin Ağzından
Gece olduğunda hasta bakıcılar kendi katlarına çıktı ve hastalar kendi hallerine bırakıldı. Nikolai'nın yine hangi cehennemde olduğunu kimse bilmiyordu.
Geceleri uyumadığına eminim ama gündüzleri uyumadığına da eminim. Gerçekten sadece uyku sorunu mu var yoksa akıl hastası mı anlamak mümkün değil. Bana kalırsa birbirlerini tetikleyen şeyler.Sanatoryumun dışında bulunan tek bankta oturuyordum. Her gece olduğu gibi. Onu bekliyordum. Buradaydım çünkü biliyordum ki bu saatlerde ben ve o hariç kimse dışarı çıkmazdı.
Arkamı belki onuncu sefer kontrol ettiğimde ağır ağır buraya yaklaşan bir silüet gördüm. Normalde tedirgin olmam gerekirdi fakat boyutlarından anladığım kadarıyla bu oydu. Yaklaştıkça yüzüne vuran ışık onu tanınır hale getirdi. Yüzünü inceledim. Ayı yansıtan mavi gözleri bana yakamozu anımsattı. Gülümsediğinde belirginleşen elmacık kemikleri, onların üzerinde tek tük bulunan çiller ve pembe dudakları... Yüzünde gerçekten hiçbir kusur yoktu. Bu öznel bir düşünce değildi. O yüzden benim için gibi bir şey eklemeyeceğim sonuna.
"Geldin." dedim kısaca. Yorgunca gülümsedi yanıma otururken.
"İlk defa yapıyormuşuz gibi söylüyorsun her seferinde." Bu cümle benim de dudaklarıma yarım bir gülümsemenin yayılmasına neden oldu.Kolundaki sargılara göz attım ve gözlerimi gözlerine taşıdım. Sardıkları için göremiyordum ama eminim ki berbat yanıklardı.
"Kostüm çalıyorsun."
Sessiz bir kahkaha çıktı dudaklarından. Eminim sinir bozukluğundan gülüyordu çünkü yaptığım şaka durum için absürttü.
"Nesin sen palyaço mu?"
Palyaçonun konuyla bağlantısını kurmaya çalıştım. Beceremediğimde Chuuya'ya sormaya karar verdim.
"Sadece palyaçolar mı kostüm giyer?"
Kafasını iki yana salladı hemen.
"Hayır ama bütün hayatını kostümle geçiren sadece palyaçolar vardır herhalde."
Öyle mi?
"Ah... o rol çoktan doldu. Ben alkolik ruh hastası oluyorum"
Kaşlarını çattığını gördüm ve hemen ardından omzuma sert bir yumruk yedim. Set olmamasını umduğunu varsaymak istiyorum çünkü eli gerçekten ağır.
"Kendine öyle seslenme."
Sonra kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı ve uyum sağladı.
"O zaman ben de alkolik sinir hastası mı oluyorum?"
Gülmek istedim fakat bunun yerine omuz silktim.
"Senin için en uygunu bu galiba."
Bir süre huzurlu bir sessizlik hakim oldu geceye. Aslında sabah yaşananların stresi hâlâ üzerindeyken onun huzurlu olmadığını biliyordum ancak bir nebze rahatlamış gözüküyordu. Bu sessizlik 20 dakika kadar sürdü ve ben bozdum. Sessizliği de huzuru da.
"Yangın ilaç odasından çıkmış. Bütün ilaçlar yanmış."
Tepkisine bakmak için tamamen yan döndüm.
Göz kapaklarını yavaşça indirdi ve kapatmaya yakınken durdu."Sence şehirden takviye gelir mi?"
Umutsuz bir soruydu. Elbette demek istedim. Zorlasam söylerdim belki de fakat yalan söylemek istemedim. Bu onu rahatlatacak bile olsa.
"Sağlık malzemeleriyle -sargı bezi, pamuk, tentürdiyot vb.- istenilen yardım hâlâ karşılanmadı."
Derin bir nefes aldım bir sonraki cümleme başlamak için.