Yaz akşamı yaptığım minik gezintilerimden yapıyordum. Heryer sakin ve sessizdi. Arada sırada el ele tutuşan çiftlerden başka kimse yoktu. Ses yok. Sadece güneşin batışı ve ben. Ortam böyle oldukça benim kafamın içindeki sesler durmuyordu.
Bu sene ona açılmayı düşünüyordum. Çünkü artık kenarda köşede onu izleyip duygularımı tatmin etmekten bıkmıştım. 12. Sınıf olmamıza birkaç hafta kalmıştı ama ben hala onunla konuşurken kekeliyordum.
Artık her adımını ezberlemiştim. Birgünde kaç kez göğüsünün inip kalktığını, kaçkez göz kırptığını ezberlemiştim. Canı sıkkınken yanağını ısırdığını ve sağ ayağını titrettiğini defalarca izlemiştim. Basketbol oynarken topu rakipten hangi yöntemlerle kaçırdığını, genellikle 2 puanlık atışlar yaptığını biliyordum. Çünkü 4 senedir onu izliyorum. Tam 4 sene...
Ben kendimi tanıtmadım! Ben Matthew. Matthew Clark. Sınıftaki sürekli yatan, arka sırada oturan, sınıfla pek bağlantısı olmayan o çocuğum.
Bahsettiğim şahıs ise Richard Smith. Karanlık bir geçmişi olduğu söylenilen ama şuan Teksas ve Amsterdamın en tanınmış ailesinin 2. Oğlu. Sınıfın parlak zekası ve göz bebeği. Eminimki her kız zamanında ona aşık olmuştur.
Sınıfta genel olarak kimse beni önemsemezdi. Hiç arkadaşım yoktu. Hiç kimseyle konuşmazdım. Ama asıl niyetim ; bu sene çevre yapıp lisemi güzel anılarla bitirmek. Ve tabiiki Richard Smith ile... Ah düşüncesi bile utandırıcı
Bu sene onun dikkatini çekmeliydim.
Yada daha önce çekmişimdir?------------------------------------
"Merhaba Clara! Bu sene için hazırlandın mı? Ah evet , bu sene çok zor olacakmış Simon, telefonları şimdiden bırakmalıyız."
Stresle yere çömeldim. " Ah, olmuyor. Çok sahte duruyor. Ne yapmalıyım tanrım?"
Sabahın 6'sında aynanın karşısına geçmiş kendimle konuşuyordum. Sadece şu sik kafalı sınıftakiler için!
"Onlarla iletişim kurmayı becerebilirsem, onunlada konuşabilirim. Dayanmalıyız Mattiw Mattiw. Yapmak zorundayız"
*
Sınıfa girdiğimde gözler bir kaç saniyeliğine bana kaydı. Çünkü bu tarzımı değiştirmiştim. Artık kapüşonunu kapatıp yatan çocuk değildim. Bu gün beyaz, boğazlı ince bir kazak ve kot pantolon giymiştim. Üzerimede siyah-sarı çizgileri olan bir oduncu gömleği almıştım. Saçlarımda dağınık değildi. Hepsi toplu ve güzel gözüküyordu.Herkes işine döndükten sonra arkadan bir önceki sıraya oturdum. Ne kadar öne oturamasamda arkada oturup dersten kopmak istemiyordum. Ve benim hiç hoşlanmayacağım bir detay farkettim: Sıralar ikili hale gelmişti! Hangi fazladan beyinli bu sıraları ikili yapmayı akıl etmişti? Stres olmuştum ve korkmaya başlamıştım. Ya sıra arkadaşımla anlaşamazsak? Ya gay olduğumu anlayıp beni rezil ederse? Gibi şeyler düşünmeye başlamıştım. Ardından stresimi kontrol edebilmek için cam kenarına geçip dışarıyı izlemeye çalıştım. Bir kaç dakika sonra hep bir ağızdan "Hoşgeldinn!!" sesini duydum. Kafamı çevirdiğimde hayallerimdeki yüzle karşılaştım: Richard Smith.
*
Çok heyecanlanmıştım. Herkes öğretmenler masasının önüne geçmiş, Richard'la selamlaşıyordu. Oysa çok mutluydu.
Selamlaşma bittikten sonra en yakın arkadaşı Robert'a " Matthew gelmedimi?" diye sordu. Kalbim hızlanmıştı, beni mi merak ediyordu? Kafamı sanki duymamışım gibi cama çevirdim. "Beraber oturalımmı ?" sesini duyduktan sonra tekrar öne döndüm. RİCHARD BENİMLE OTURMAK İSTİYORDU! Kekeleyerek "T-tabii" dedim. Kendimi otistik gibi hissediyordum. Gülümsedi ve çantasını yanıma yanıma astı. Kapıdan çıkmadan bana göz kırparak Robert'la kantine gittiler. Bu çocuk çok yanlış yerlere oynuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTI (GAY)
RomanceMatthew 12. sınıf öğrencisidir ve kendi sınıfından Richard adında bir çocuğa aşık olur. Ama bu çocuğun popüler ve yakışıklı olmasından başka hiç bir şey bilmiyordur. Zamanla kendisini ona takık zanneden Matthew, aslında takıntının ne demek olduğunu...