thirteen(f)

105 12 63
                                    

"yapmak istemiyorum, yapmak istemiyorum!" gyuvin zorla evlendiği adamın evinin salonunda ağlıyordu. "nereye kadar kaçabilirsin gyuvin? sen benim eşimsin, evlendik biz." "istemiyorum, istemiyorum, evlenmek istemiyordum." başını elleri arasına alıp ağlamaya devam etti.

"hem, baban bu işten çok kârlı çıktı." belini sarıp kulağına fısıldadı. "minsuk, bırak beni." ellerini onu saran bedenin omuzlarına koyup ittirmeye başladı. ondan kurtulup kaçacaktı. fakat o da güçsüz birisi değildi.

fısıldadığı kulağının altına minik bir öpücük bırakıp boynuna doğru ilerlemeye başladı. onu engelleyemediğini farkeden gyuvin çaresizlik içinde ağlamaya devam etti.

"lütfen bırak beni..."

-

iki yıl sonra

"gyuvin, güzelim, uyan. kabus hepsi, ben yanındayım." kabus gören bedeni kaldırıp göğsüne yatırdı. nefes nefese açtığı gözlerini pencereye dikti. göğsünde yattığı beden yine onu her şeyden koruyup kurtarıyordu. "gunwook, yine onu gördüm." "geçecek güzelim, seni oradan kaçırdığım gibi bu kabuslardan da kaçıracağım."

rüyasının etkisinin geçmeye başlamasıyla gyuvin, gunwook'un yanağına minik öpücükler kondurmaya başladı. gunwook iyice mayışınca gyuvin'in yanağını okşayıp uykulu bir sesle konuşmaya başladı "geri mi uyusak aşkım, napsak?" "uyu hayatım, benim için uyandın zaten."

gunwook başını tekrar yastığa gömerken gyuvin ellerini gunwook'un saçlarına geçirdi. daha rahat uyuyabilmesi için saçlarını okşarken bir yandan da kulağına güzel güzel şeyler fısıldıyor, onu daha çok rahatlatıyordu. "dünyanın en iyi sevgilisi uyusun." gunwook'ta elini sevgilisinin yanağına koydu. ikisi birlikte geri uyumuşlardı.

-
gyuvin gözünü açtığında çoktan öğleden sonra olmuştu saat. sevgilisine sevgi dolu bir öpücük bırakıp uyandırdı. "gunwook uyan sevgilim, kahvaltı yapacağız daha." "biraz daha uyusam olmaz mı ya?" "akşam olmuş neredeyse. verdiğin sözünü tut gunwookie. yaparsın sevgilim!" "peki, doyurmam gereken bir bebeğim var." "yaptığın omletten de olursa çok sevinirim balım."

birlikte kahvaltılarını yapıp etrafı toplarken kapı çaldı. hao ve hanbin ikilisini bekledikleri için gunwook direkt kapıyı açmıştı. hanbin iyi bir avukat olarak gyuvin'i mahkeme boyunca yalnız bırakmamıştı. güvenlerini kazanması gayet normaldi. fakat kapıdaki beden bekledikleri haobin ikilisi değildi.

yujin elinde bavuluyla kapıda bekliyordu.

"rahatsız etmiyorum değil mi? gyuvin hyung'a bakacaktım." gunwook gyuvin'in üzüldüğü zamanları hatırladı. abinle falan konuşamazsın bir daha da gözümüze gözükme demek istese de bencillik yaptığını farketmişti. ne yapacağını bilemezken gyuvin kapıdan gözüktü "yujin?" "merhaba hyung. müsait misiniz?" "içeri gel." "teşekkürler hyung." "gunwook bize biraz müsade eder misin?" gunwook başını sallayıp onları yalnız bıraktı.

"ilk olarak özür dilerim hyung." "boşver yujin, bunları konuşmaya gerek yok." "çok kötü hissediyorum hyung kendimi, keşke seni biraz anlamaya çalışsaydım. çok özür dilerim."

ne kadar büyüse de içindeki kırılınca kırmızı arabasını halının desenlerinde süren minik çocuk hala duruyordu.

gyuvin kollarını yujin'in boynuna sarıp onu kendine çekti, göğsüne yasladığı bedenin saçlarını okşadı. "sorun değil bebeğim, unuttuk geçti. kötü günler geride kaldı." "aslında önceden gelecektim ama yapamadım hyung, bugüneymiş" "anlat bakalım, neler yaptın?" "ne yapayım hyung, ollie ile birlikte kaldım. ollie'ye fazla yük oldum ama ollie bunu kabul etmiyor. onda kalmamı istedi ama ben sana geldim hyung. hem barışmamız hemde sizi merak ettiğim için." "ben sana küsmedim ki yujinim, biz dört ve altı yaşındaki abi kardeş ikilisi değiliz. kendini suçlama, bencil olduğunu düşünme benim senle hiçbir sorunum yok." "dünyanın en iyi abisisin sen, her zaman söylediğim gibi."

sımsıkı bir sarılmanın ortasında bütün konuşmaları dinleyen gunwook girmiş ikilinin üstüne atlamıştı. "bensiz olur mu?" "olmaz hyung, sende iyice yayıl üstümüze de kemiklerimiz kırılsın." "ulan bana bak bebe, sevgilime çöktün zaten." "ben daha önceden tanıyorum." "ama ben daha çok seviyorum." gyuvin paylaşılmamasına gülümsedi.

çocuk gibi tartışan ikiliye döndü ve düşündü. benim gerçek ailem. evet, gyuvin on dokuz yıldır görmediği aile şefkatini sevgilisi ve kardeşinde bulmuştu. onlar benim gerçek ailem ve ben aileme sahip çıkacağım.

"hyung, valizimi nereye bırakayım?" "dur sana oda açalım." "hayır, bu velet sevgilimle benden daha çok vakit geçirecek!" "of, yemedik sevgilini sakin ol!" gyuvin giderken gunwook'un bacağına hafifçe vurdu.

yujin eşyalarını bırakırken gyuvin fırsattan istifade gunwook'un yanına gelmişti. playstationu televizyona bağlamakla meşguldü. bu gece üçü playstation gecesi yapacaktı.

sevgilisini çenesinden tutup kendisine çevirdi gyuvin. gunwook'un elleri de sevgilisinin beline çıktı. kucağındaki oyun kolunu koltuğun kenarına atıp kenarda kendisine sırnaşan bedeni kucağına aldı. belli ki güzel sevgilisi ilgi istiyordu. dudaklarını birleştirdikleri anda gyuvin'in belindeki kollar daha sıkılmıştı. gyuvin'de buna karşılık ellerini ensesine sardı. güvende hissediyordu böylece.

öpücükleri sertleşmişti, gyuvin yujin duymasın diye sessiz olsa da dudaklarını ısıran bu beden onu rahat bırakamıyordu. tanıdık bir bağrışma duymasıyla birbirlerinden ayrılıp kapıya bakmışlardı.

"çocuk var evde çocuk!"

-

oh be sonunda bitti bu da daha uzun surefic atmam (sevgilim at demedigi surece)

neyse uzun bir ara sonrasi gorusuruz !!!!

kendinize iyi bakin 🎀


happy place/gyuwookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin