4.BOLUM(tanıdık tehlike)

9.3K 276 56
                                        


Uçak inişe geçmişti. Gözlerimi açtığımda Lina hâlâ uyuyordu. Onu usulca uyandırdım, toparlanmaya başladık. Uçak indiğinde pasaport ve gümrük işlemlerini tamamladık. Havaalanından çıktığımızda saat gece 02.39'du. Yorgunluktan düşecek gibiydik. Bir taksi çevirdik, Lina kalacağımız yerin adresini söyledi.

Otele vardığımızda içeri girip resepsiyona yöneldik. Pasaportlarımızı verdik, görevli bize anahtarları teslim edip odamızın yerini tarif etti. Odaya geçtiğimizde beklediğimizin çok üzerinde bir güzellikteydi. Geniş, ferah ve mis gibi kokuyordu.

Valizleri açıp yerleştik. Ardından sırayla duşa girip üzerimizi değiştirdik ve hiç zaman kaybetmeden yattık. Yolculuk boyunca hissettiğimiz tüm yorgunluk bir anda üzerimize çökmüştü.

Ertesi Sabah – Saat 09.00

"Günaydın abliş!"
"Günaydın kuzum."
"Ee abla, bugün nereye gidiyoruz?"
"Bilmem..."
"Bence biraz doğal güzellikleri görelim!"
"Tamam kuzum, akşama da şık bir restoranda yemek yeriz, olur mu?"
"Olur abla da... Ben mi ayarlayayım restoranı? Sana çok yük olmasın?"
"Yok ablam ne yükü, sen keyfine bak."
"Yine de ben ayarlayayım, şık bir yer olsun, alışveriş de yaparız akşam için elbise falan alırız."
"Tamam ablam, sen mutlu ol yeter," dedim gülümseyerek.
"Canım ablammm," diyerek sarıldı bana. Sarılmasına karşılık verdim, içim bir nebze olsun huzurla doldu.

Sonrasında kalkıp lavaboya geçtim, rutin işlerimi halledip üzerimi değiştirdim. Lina'yı seslendim:
"Ablam, hazırsan taksi çağıracağım!"
"Hazırım abla, geldim!"

Odaya girdiğinde onu baştan aşağı süzdüm.
"Ayy ablam, çok şükür hazırlandın!"
"Ya ablaa..."
Sırıtarak cevap verdim.

(2 saat sonra)

"Ay ablam öldüm, hadi otele dönelim!"
"Of abla tamam, dönelim," dedi Lina.
Yorgunluktan şikâyet ederken bir anlık dalgınlıkla birine çarptım.

"Abla, iyi misin?"
"Off... kafam. İyiyim abla," dedim başımı tutarak.
Başımı kaldırdığımda tanıdık bir yüzle karşılaştım. Bu... Bu geçen gün çarptığım adamın patronuydu! Galiba az da olsa Türkçe biliyordu çünkü ona sinirle çıkıştım:
"Kendisi gibi patronu da yolun ortasında sabit durmayı seviyor demek!"

Adam sinirle baktı ama sonra sırıttı:
"Vay... bu geçenki çok bilmiş kız değil miymiş!"

"Abla, bu adam ne diyor?" diye sordu Lina.
"Dur ablam, sonra anlatırım... Lanet sensin çok bilmiş!" dedim sinirle.
Sesim biraz fazla yükselmişti galiba. Adamın gülüşü yüzünden yok olmuştu. Bir adım yaklaşıp dişlerini sıkarak:
"Bana bak küçük, bir daha sesini yükseltme, yoksa fena olur!" dedi.

"Sanane kime sesimi yükseltirsem! Ne yaparsın ha, ne yaparsın!"
Dedim ve... keşke demeseydim.

Adam kulağıma doğru eğildi ve:
"Bana bak, şansını zorlama istersen," diyerek kulağıma doğru üfledi. Ardından sırıttı.
Lina sinirle atıldı:
"Hayırdır ablama ne diyorsun lan sen!"
Ablasının gülüydü o. Ama içimde bir his, bu gidişle işlerin sarpa saracağını söylüyordu.

"Bana bak ufaklık, o sesini sonsuza dek keserim, haberin olsun!"
"Hop! Kardeşimin sesini kimseden kesemezsin lan!" diye bağırdım.

Adam kaşlarını çattı, ardından arkasındaki adamlardan birine dönerek:
"Эти две дамы некоторое время будут сопровождать вас ко мне домой."
Anlamasam da kötü bir şey olduğunu hissediyordum. Lina korkuyla gözlerime baktı.
"Abla... Bizi bir yere götürecekler! Kaç!"
"Nee?!"

Elimle "kaç!" diye işaret yaptım. Geriye doğru koşmaya başladık. Arkamı dönüp baktığımda adamların beşi de peşimizdeydi. Uzunca bir süre koşmuş olmalıydık, çünkü etraf tamamen ıssızlaşmıştı. Nefes nefeseydik.

"Ablam, dur. Dinlenelim... Kurtulduk herhalde."
"Tamam ablaa..."

Bir kayanın üstüne oturduk. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes almaya başladım. Tam sakinleşmişken...

Bir el, ağzıma bez bastırdı. Bağırmaya çalıştım ama sesim çıkmadı. Panikle etrafa bakındım. Lina... Lina yoktu!

Gözlerime ağırlık çökmeye başladı...
Ve sonrası... karanlık.

Ertesi Gün...
Gözlerimi açtığımda bilmediğim bir odadaydım. Kollarım uyuşmuş, ağzım kurumuştu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Lina nerede? Burası neresi?
Ve o adam... Şimdi ne yapacaktı?

RUS MAFYASİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin