"Bütün güzellikler vahşi ve özgürdür. "

33 4 25
                                    

🥀Bu hikayeye büyük bir umutla başladım. Açıkçası oldukça güzel bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Yorumlarınızı belirtmeyi ve oy vermeyi unutmayın, sizi seviyorum sağlıklı kalın~

Flash Back (2 hafta önce)

Yoongi yanında melek gibi uyuyan sevgilisine baktı. Siyah saçları hafif dağılmış, dudakları aralıktı. Yanına daha çok yaklaşarak saçlarına küçük öpücükler bıraktı, kokusunu içine çekti. Yoongi sevgilisinin kokusunu tarif edemezdi. Onun için dünya üzerindeki bütün çiçeklerden daha güzel kokuyordu sevgilisi. Jungkook hafifçe kıpırdandı.

Aslında uyanıktı fakat yoongi'nin onunla bu şekilde ilgilenmesini sevdiği için uyuyormuş gibi yapmayı tercih etmişti. Gözleri sevgilisini bulduğunda kendisine olan hayranca bakışlara karşı sevimlice gülümsedi. Yoongi onu gülüşünden öptüğünde utanarak yorganı üzerine çekmeye çalıştı. İkisinin de keyfi yerindeydi ve bugün yıl dönümleriydi. Birazdan dışarı çıkacak ve bu özel günü kutlamak adına kadeh kaldıracaklardı. Eğer olacakları bilselerdi asla evden çıkmaz hatta kapıyı bir kaç kez üst üste kilitlerlerdi.

Jungkook üzerine giydiği kaslarını gösteren bir crop, kot ceket ve siyah dar pantolonuyla yoongi'yi nasıl delirtmesi gerektiğini iyi biliyordu. Yoongi de üzerine siyah bir takım giymişti. Eksik olan tek şey kravatıydı.

Jungkook yatağın üzerindeki kravatı eline aldı, sevgilisinin yanına geldiğinde tamamiyle ona yaklaşarak kravatı taktı. Yoongi elini onun beline koyarak hafifçe okşadı. Gözleri vücudunda geziniyor arsızca sevgilisini süzüyordu. Jungkook kravatindan tutarak yoongi'yi kendisine daha çok çekti. Bu siyah takımın ona ne kadar yakıştığını düşünüyor, kendisini ona dokunmamak için zor tutuyordu. Dudakları arasında santimler vardı.

"Bütün günü yatakta geçirebiliriz bebeğim " derken kulağına doğru fısıldamıştı Yoongi.

Jungkook bu cazip teklif karşısında ne diyeceğini bilemiyor boynunda hissettiği dudaklar aklını kaçırmasına sebep oluyordu. Yoongi'yi kendinden hafifçe uzaklaştırdığında şimdiden söyleyeceği şeyden dolayı yanakları çoktan kızarmıştı.

"Bu gecenin sonunda üstümdeki her bir parçayı sen çıkarmak istiyorsan Min uslu durmalısın" diyerek Yoongi'nin kulağına fısıldamış ardından geri çekilerek tepkisini izlemişti.

Yoongi başını sallamış ve gitmeden önce sevgilisin dudaklarından küçük bir öpücük çalmıştı.

Komidinin uzerinden arabasının anahtarını alarak aşağı indi. Arabaya binip klimayı açtı. Etraf soğuktu yerler bile buz tutmuştu. Jungkook arabaya bindiğinde içerideki sıcaklık kaskatı olan vücudunun gevşemesini sağlamıştı. Sevgilisinin bu hallerine bayılıyor kendisini değerli hissediyordu.

Yarım saat sonra kapalı lüks bir restoranın önünde durdular. Jungkook restoranın özellikle kapalı olduğunu fark etti. Çünkü içeride çalışanların olduğu dışarıdan belli oluyordu. Yoongi arabadan indikten sonra sevgilisinin kapısını açtı. 'Buyrun prens hazretleri' diyerek reverans yapmayı da unutmadı.

Jungkook yoongi'den olabildiğince bakışlarını kaçırmayı tercih etti çünkü utanıyordu. Yoongi sevgilisinin bu haline daha fazla dayanamayıp elini beline koyup yanağından öptü daha sonra restorana doğru ilerlemeye başladılar. Yoongi restorana girmeden sevgilisinin gözlerini siyah bir kuşakla bağladı. Jungkook buna ne gerek var dese de yoongi sürpriz diyerek onu merakta bırakmayı tercih etti. yoongi jungkook'u belinden tutarak ayırttığı masaya doğru yönlendirdi, siyah kuşağı açtı.

Etraf kırmızı gül yapraklarıyla doluydu. Masanın üzerinde tam takım bir yemek servisi -ki Jungkook bifteğe bayılırdı- kadehlerde şarap ve bardaklarda papatyalar vardı. Jungkook gördüklerinin etkisindeyken yoongi takımının cebinden siyah bir kutu çıkardı ve içinden çıkardığı - üzerinde çan çiceği olan etrafı sarmalanmış bir yüzüktü bu - yüzüğü hala şoktan şaşkınca ona bakan sevgilisinin parmağına taktı. Diğer yüzüğü de kendi parmağına takmak için eline almıştı ki Jungkook ondan önce davranıp ben yapmak istiyorum diyerek yüzüğü yoongi'nin parmağına takmıştı, bunu yaparken dahi heyecandan elleri titriyordu.

Jungkook ne demesi gerektiğini bilmiyordu, her şey çok güzel ve oldukça hoştu. O an yüzükteki çan çiçeği dikkatini çekti.

"Hyung bu çiçeğin anlamını biliyor musun? " dediğinde Yoongi gülümsedi. Tabi ki biliyordu. Zaten bu yüzüğü seçmesinin nedeni de oydu

" çan çiçeği bağlılığı ve sonsuz sevgiyi temsil ediyor güzelim. Tıpkı sana olan sonsuz aşkım gibi senin bana olan sonsuz aşkın gibi."

Jungkook gozleri dolu dolu baktı yoongi'ye ve ardından dudaklarını buluşturdu. Kısa duygu yüklü bir öpücüktü bu . Yemeklerini yemiş, eskilerden konuşmuş ve ardından restorandan çıkmışlardı. İkisi de gecenin sonunu evlerine gidecekleri anı iple çekiyordu.

Arabaya binmiş seoul' un sokaklarinda ilerliyorlardı. Yoongi sessizliği bozarak

"sana bir şey söylemem gerekiyor" dediğinde Jungkook merakla Yoongi ye baktı.

"Amerikadaki şirketin başına gecmem gerekiyor. Babam iyice yaşlandı ve sağlık sorunları arttı. Bu yüzden malesef oraya gitmem gerekiyor" diyerek Jungkook'a baktı. Eğer o hayır derse gitmeyeceğini biliyordu.

"Hyung eğer oraya gidersen beni unutmazsın demi? " derken gözleri dolmuştu. Yoongi arabayı aniden durdurdu.

"Bebeğim" derken bir elini hafifçe Jungkook un yanağına koydu.

"seni nasıl unutabilirim ki. Sen benim için bu hayattaki en önemli kişisin. Sakin bir daha böyle düşünme"dedikten sonra dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Gergin ortam biraz olsun yumuşamıştı.

"hyung aşkımız sonuna kadar sürecek değil mi ? "

" seni asla bırakmam güzelim. Ölüm kapıma dayansa bile seni bir saniye olsun sevmekten vazgeçmem"

O anda üzerlerine gelen arabayı fark ettiklerinde artık çok geçti.

Hayal ve Gerçek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin