"İnsan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur"

9 2 4
                                    

🥀Öncelikle merhaba. Yoongi'nin jungkook'u çok çabuk kabul ettiğini düşünüyor olabilirsiniz ama umarım kızmazsınız. Canınızdan çok sevdiğiniz biri olmuş olsa onu bu şekilde kabul eder miydiniz bilmiyorum ama ben kabul ederdim. Bu yüzden bu şekilde yazdım. Her neyse fazla uzatmaya gerek yok. Sağlıklı kalın.~

"Jungkook" derken yanına yaklaştım. Hayal mi görüyordum ?
Daha bugün morgdan çıkmadan önce dokunduğum teni buz gibiyken şimdi sıcaktı. Gözlerinde belli bir yorgunluk ve güzel yüzünde huzurlu bir tebessüm vardı.Üzerine incecik bir sweat giymişti. Üşüdüğü her halinden belliydi.

Üzerimdeki ceketi çıkarıp onun omuzlarına bıraktığımda bana yine o galaksiyi andıran gözleriyle bakıyordu. Aydan bile daha güzeldi.

"Sen gerçek misin ? Ben bugün morga gittiğimde sen..." cümlenin devamını bile getirememiş yanağımda hissettiğim ıslaklıkla ancak o zaman ağladığımı fark etmiştim.

Sımsıkı sarıldım ona. Ellerini sırtımda hissettim. Sanki her an gidecek gibiydi. Tıpkı dalından ayrılan bir yaprak gibi. Gitmesine izin veremezdim. Onsuz ne yapardım bilmiyordum.Nasil nefes almaya devam edebilirdim bilmiyordum.

"Ben öldüm hyung"

Kollarımı duyduğum cümleyle bedeninden hızla çektim. Şaka mı yapıyordu. Eğer öyleyse bu kesinlikle hiç komik değildi. Kafam karışmıştı. Ve o an gerçekler zihnime doldu. O şuan burda değildi. Bu sadece verdiğim acı kaybın sonucunda gördüğüm bir halisinasyondan ibaretti.

"Sen gerçek değilsin"

Aksini iddia etmesini beklercesine ona bakarken usulca kafasını sallaması bekledigim bir şey değildi. Bunu istemiyordum. Gerçekleri bilmek istemiyordum.

"Hyung sadece beni dinle. Evet öldüm fakat şuan burdayım."

Bu nasıl mümkün olabilirdi ? Geriye doğru bir adım attım. Etraftaki tek tük insanları inceledim. Onlar da görüyor muydu onu ?

"Benim dışımda biri seni görüyor mu ?"

"Hayır hyung"

Dolu gözlerine bakmak istemiyordum. Eğer o gerçek değilse... Kafam allak bullak olmuştu. Doğru düzgün düşünemiyordum.

" Hyung lütfen...Sadece dinle sonra eğer yanında olmamı istemezsen gideceğim. Onlara söyleyeceğim ve bir daha da beni göremeyeceksin."

Onlar derken kimi kastediyordu ? Bir anda sendelerken hızla beni tuttu. Hala tam olarak iyi değildim. Ve gördüğüm beden beni kesinlikle iyi etkilememişti. Herşey aklımın bana bir oyunuydu.

"Önce evimize gidelim hyung. Söz veriyorum anlatacağım. Şuan iyi değilsin burda anlatamam"

Yaptığı açıklamaya karşı hiç bir şey söylemedim. Ayakta bile zor duruyordum. Bana yardımcı olmasına izin verdim. Evimiz demişti...bizim evimiz.

Onu tekrar bir nefes yakınımda hissetmek tarif edilemeyek kadar güzeldi. Tek sorun neler olduğuydu. Anlattıklarından sonra bile ne olursa olsun onun gitmesini isteyeceğimi sanıyor olması komikti. Onu asla itmezdim. İtemezdim.

Eve geldiğimizde cebimden çıkardığım anahtarı aldı, kapıyı açtı. Bedenimi oturma odasındaki rahat tekli koltuğa bıraktım.

"Anlatmayacak mısın ?"

Dediğimde bakışlarını yere çevirdi. Sanki demek istediklerini kafasında toparlıyor gibiydi. Daha sonra konuya girdi.

"Bana verdiğin üzerinde çan çiçeği olan yüzüğü hatırlıyor musun ? "

Dediğinde başımla onayladım onu. Nasıl unutabilirdim ki ? Sorduktan sonra aynı zamanda daha sonra morgda ona tekrar taktığım yüzüğü gösterdi bana.

" Çan çiçeği sonsuz bağlılık ve aşkı temsil ediyor demiştin hyung. O an araba bize çarptığında arafta gibiydim. Her yer beyazdı. Ama daha sonra karşımda farklı bir şey vardı. Tanrı'nın meleklerinden biri . Bana beni öldüreceğini canımı alacağını söyledi. Aklıma sen geldin hyung. Seni nasıl bırakırdım ? O an Tanrı bize acıdı. O melek beni öldürdü ama aldığı bedenimdi ruhum değil. Sonra kendimi sahilde buldum. Ve sen de oradaydın. O zaman ne olduğunu anladım."

Anlattıkları gerçek olamayacak kadar hayal ötesiydi. Ama doğru olma ihtimali var mıydı ? Yine de bütün tereddütleri yok saydım ve her zaman yaptığımı yaptım. Ona inandım.

Onu ne olursa olsun seviyordum. Aslında ne olduğu o kadar da önemli değildi. O buradaydı, hayal yada gerçek. Farketmiyordu. Yanımdaydı. Kaza anı, hastanede kaldığım günler...hepsi sadece geçmişin anılarından ibaretti. Çaresizce vereceğim cevabı bekliyordu.

"Sence ben sana git der miyim ayçiçeğim ?"

Anında boynuma dolanan kollar ve kucağıma gelen beden gülümsememi sağladı.

"Hyung çok korktum. Beni istemezsin bırakırsın diye çok korktum"

Dudaklarımı dudaklarıyla buluşturduğumda zaman tam da bu anda durmuştu.

"Hyung" derken daha çok sokuldu bana. "Seni özledim"

"Bende seni çok özledim bebeğim."

Başını boynuma gömüp derin bir nefes aldığında iç çektim. Birbirimizden ayrı kaldığımız bu iki hafta çok zor geçmişti.

Onu kucağıma alıp yatak odamıza dogru gidip onu yatağa yatırdım. Bedenini kendime daha çok çektim. Göğsümde uyuyan sevgilimin saçlarını okşamaya başladım. Kokusunu derince içime çektim. Yorgunluktan uyuyakalmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayal ve Gerçek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin