"Kaybolmadıkça kendimizi anlamaya başlayamayız"

21 3 9
                                    

🥀 Yazım hatalarım ve eksiklerim mutlaka olacaktır. Bunun için şimdiden özür dilerim 😔. Yorum yaparak fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın. Sağlıklı kalın~

Günümüz (2 hafta sonra)

Gözlerimi açtığım an beyaz tavana bakıyordum. Etrafimı incelediğimde koluma takılan kabloları ve monitör cihazını gördüm. Buraya nasıl gelmiştim, daha doğrusu hastanede ne işim vardı ?
En son Jungkook'la birlikte yıldönümümüzü kutlamak için restorana gitmemiş miydik ?

O an aklıma dolan anlarla şok içinde kalakaldım. Siktir ! Kaza yapmıştık.. Doğrulmaya çalısarak hızla kollarımdaki kablolardan kurtuldum. - ki bu can acıtıcıydı. - Ne kadar süredir burdaydım ? Jungkook'u bulmam gerekiyordu. Durumu nasıldı ? Benimle aynı hastanede miydi ? Endişe ve korkudan kafayı yemek üzereydim. ' Ya bir şey olduysa ? ' düşüncesi beni rahat bırakmıyor adeta zihnimi kemiriyordu.
Bu sorulardan kurtulmam, onu kollarıma alarak sımsıkı sarılmam ve iyi olduğunu bilmem gerekiyordu.

Ayağa kalktığım zaman bir anda dönen başımla duvara tutunarak destek aldım.
Başıma giren keskin ağrı ve bedenime yayılan acıyla gözlerimi kapattım. Zor da olsa yürüyerek kapıyı açtığımda odaya girmek üzere olan hemşireyle göz göze geldim. Bana şokla baktığı zaman bakışlarını umursamamıştım.

" Jungkook nerede ?" diye sormayı tercih etmiştim. Ne halde olduğum umrumda değildi. Gözlerim kapanıyor ayakta durmakta güçlük çekiyordum.

" Aynı arabadaydık. Biz..biz kaza yaptık. Benimle birlikte gelmiş olması gerekiyor. Durumu nasıl ? İyi mi ? Ben sevgilisiyim. Lütfen cevap verin."

Hemşire kolumun altına girip tam düşeceğim esnada bana destek oldu.

"Hastanın ismi Jeon Jungkook mu ?" diye sorduğunda güçlükle başımla onayladım. Beni tekrar yatağa doğru yönlendirdi. Yatağa yattığımda hemşirenin gözlerini kaçırmasıyla bir sorun olduğunu anladım.

" Başınız sağ olsun. Kaza anında son nefesini vermişti. " yutkunamadım.

Şaka mı yapıyordu ? Gözlerimden akan yaşlara mani olamıyordum. Sahi en son ne zaman ağlamıştım ? Annem öldüğünde yedi yaşındayken mi ? Birinci meleğim yetmiyormuş gibi tanrı diğer meleğimi de benden almıştı.

Bu acı kalbime fazla gelirken inanmak istemiyordum. Nasıl ölmüş olabilirdi ? Böyle bir şey mümkün müydü ? Daha geçen gün biz.. daha fazla dayanamayacağımı hissettim. Tekrar ayağa kalktığımda hızlıca odadan çıkmış bütün ağrı ve acılarımı önemsemeden az önce odama giren hemşireyi bulmuştum.

"Onu görmem gerek, lütfen..lütfen izin verin. Bir kez daha göreyim. Son kez bile olsa sarılayım, öpeyim onu lütfen.."

Hemşire halime acımış olmalı ki beni onaylamış ve kolumun altına girip bana destek olarak morga götürmüştü. Ardından bir tane şeffaf paketin içinden çıkardığı yüzüğü verdi. Paketi açıp içinden çıkardığımda gördüğüm yüzükle yanaklarımdan süzülen bir damla yaş yüzüğe damladı. Hemşire yanımdan uzaklaşırken sadece yutkunmakla yetindim.

Cesaretimi toplayarak morga girdim. Ve onu gördüm. Yanına doğru adımlarken ayaklarıma zincir vurulmuş gibi hissediyordum. Ellerim teniyle temas ettiğinde normalde sıcak olan teni buz gibiydi, dudakları morarmıştı. Tanrım..

"Jungkook beni duyuyor musun sevgilim ?" asla o gün dışarı çıkmamalıydık.

Biraz daha ısrar etseydim belki şimdi evimizde birlikte oturuyor olabilirdik.
Kaşlarımı çatarak sinirle sağlık personeline baktım.

"Burası çok soğuk görmüyor musunuz üşüyor "dediğimde,
"Ben sizi yalnız bırakayım diyerek çıktı morgdan."

Yanına daha çok yaklaştım. Yumuşak yanakları bile sertti. Vücudu kaskatı kesilmişti.

" Jungkook gidemezsin hayır..hani sonsuza kadar birlikte olacaktık? Beni bırakmazsın sen. " derken hıçkırarak ağlamaya başladım.
Göğsüne vuruyordum, yanaklarımdan süzülen yaşlar yüzüne damlıyordu. Cebimden çıkardığım yüzüğü tekrar parmağına taktım. Bu yüzük hiç çıkmamalıydı. Biz hiç ayrılmamalıydık. Ondan başkasıyla birlikte olmazdım.

"Sevgilim lütfen uyan. Burası çok soğuk. Soğukta duramazsin ki sen, üşürsün. Jungkook lütfen kalk evimize dönelim bebeğim. Ölmüş olamazsın, hayır hayır hayır lütfen kalk..lütfen..."

Daha fazla konuşamadım, dayanamıyordum. Başıma bir ağrı saplandı ve bir anda her yer karanlığa gömüldü.

Uyandığımda kendimi tekrar hastane yatağında buldum. Şuan için burda olmamın bile bir önemi yoktu. O yokken neyin önemi vardı ki ? Jungkook ölmüştü. Hiç bir şey yapamıyordum. Onu geri getirmem imkansızdı. Meleğim ellerimden kayıp gitmişti. Kapı açıldığında içeriye doktor girdi ve taburcu olabileceğimi durumunun iyi olduğunu söyledikten sonra odadan çıktı. Oysa iyi değildim, hiç iyi değildim.
Odadaki dolaptan kıyafetlerimi alıp üstümü değiştirdim. Telefonumu ve cüzdanımı da aldıktan sonra çıktım hastaneden. Saat çoktan 18.24'ü geçmişti. Babamdan ve arkadaşlarımdan gelen mesajlara iyi olduğumu söyleyip geçmiş, adımlarımı sahile doğru yönlendirmiştim.

Bedenimi kumların üzerine bıraktım. Boşlukta gibiydim, kaybolmuş hissediyordum. Canımdan çok sevdiğim sevgilimi kaybetmiştim. Kafam o kadar doluydu ki artık nefes alamıyordum. Dalga seslerinin beni birazcık bile olsun rahatlatmasını umuyordum. Ay gökyüzünde şimdiden kendini göstermiş parlıyordu. Sanki karanlığa ışık tutmak istiyor gibiydi.

" Çok güzel görünüyor değil mi hyung ?"
Duyduğum sesle yerimden sıçrarken şokla ona baktım. Bu nasıl olabilirdi ?

Hayal ve Gerçek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin