🎶ghost k!d - dabin🎶
...
Bölüm 2 : "i am a ghost, where nobody knows"
"yuta, benim sevgilim. "
durdum. sadece ben değil, zaman da durdu. dışarıdaki saatin 21.00 olduğunu belirten çan da çalmayı bıraktı, kalbim de durdu. boğazım öyle bir düğümlendi ki ne kadar yutkunsam da geçiremedim. altımdaki yatak kaydı da gitti sanki. bu mark'ın sevgilisi olduğu için değildi, bu her şeyle tekrardan 'yalnız' savaşmam gerekeceği içindi. elim yaslandığım duvara gitti. sonra bir şey oldu, çan tekrar çalmaya devam etti. zaman ilerlemeye devam etti, kalbim yeniden atmaya başladı, sertçe yutkunmaya başladım ve oturduğum yeri hissettim. beynim uyarı verir gibi oldu. mark'ın sigara dumanı beynimi yönlendirdi gibi o an.
normal bir şeymiş de şaşırmış gibi baktım yüzüne. bu tepkime mutlu olmuş gibiydi. sanırım bu onu rahatlatmıştı, o yüzden ağzımı açmadım. dakikalar sonra o ağzını açtı.
"sence hayaletler var mıdır haechan-ah?"
sorduğu sorunun saçmalığıyla onun aptal olduğunu düşündüm ama sonra hakaret ettiğim için kendimi aşağılayıp asıl aptalın kendim olduğunu fark ettim. sonuçta annemin ölmesi de benim suçumdu. şimdi cesur olsam da, özgüvenli olsam da, para kazanmayı becersem de annem geri gelmeyecekti.
kafam tekrar sorduğu soruya yöneldi.
"hayaletlerin bizimle işi yok ki. "
uzunca çektiği nefesten ateşin kağıdı hızla parçaladığı ses ikimizin nefeslerinden başka bir şeyin duyulmadığı odada kulaklarımda yankılandı. mark keyifliydi.
"neden olmasın?"
"hala neden bu dediğini anlamıyorum mark. hayaletleri hastalar görür. "
o kadar düzdü ki verdiğim cevaplar, bunu tuhafsamıştım.
"bu hayaletlerin sadece bizim görmediğimizi gösterir haechan-ah, onların olmadığını değil. "
yüzüme gelen dumanla odanın çatlak ampulü sebepsiz aptal bir katille, bir umursamazı aydınlatıyordu.
yavaşça uzanıp sigarasını lavabonun dibindeki suya batırdı. izmariti kaldırma gereği duymayıp ayaklandı.
"ben gideyim artık. " anlamışcasına başımı sallayıp onu geçirmek adına ayaklandım.
"dikkatli ol burası bu saatlerde fazla tenha oluyor. "
bu dediğime ben de inanmamıştım. karşımdaki kişi mark'tı. o bile isteye kendini karanlığa atmış biriydi.
yarım ağız güldü gene. her böyle güldüğünde onu daha da tanımam gerekiyormuş gibi hissediyordum.
bir şey demeyip kapıyı açtıktan sonra son bir bakış atıp arkasını döndü.
....
"lee haechan değil mi?"
başımı salladım. "evet efendim. "
kısaca üstüme göz gezdirdikten sonra eliyle karşısındaki koltuğu gösterdi. "buyur, geç otur. "
dediğini yapıp karşısına geçtim. odasından, giyinişinden ve mimiklerinden önemli biri olduğu açıkça belliydi. mark, babasının ismini vererek büroya gelmemi söylemişti ve kırık dilimle babasının adını söylediğim anda hayali kırmızı halılar serilmişti önüme.
"dosyanı incelemeye alacağım, yarına randevu al. duruşmaya iki gün var, yarın neler olup biteceğini göreceğiz."
"peki efendim. " alnıma düşmüş saçım gözüme girdiği için dediğimi söylediğinde yüzüne bakamamış, odadan çıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all the way, markhyuck
Fanfictionnct üyelerinin orospu olup aynı zamanda efkarlı olduğu tek düzyazı fici melankoli, argo, şiddet, madde kullanımı, cinsellik içerir. ona göre okuyun.