Chuuya, arkadaşlarına ödevlerini yaptıktan sonra babası izin verirse geleceğini söyledi. Hepsi bunun yalan olduğunu biliyordu. Dazai, Atsushi ve Akutagawa ile on yıllık hayatının neredeyse tamamını birlikte geçirmişti.
Gerçekleri yalanların arkasına saklamayı seviyordu Chuuya, bunu biliyordu diğerleri. 10 yaşındaki bir çocuktu, aile nedir bilmiyordu, kim ne bekleyebilirdi ondan?
Eve geldiğinde daha önce de yaptığı gibi Dazai'nin gizli yerinde kalmak istedi, Dazai onu evlatlık alan Mori'ye sinir olduğunda orada kalıyordu, fakat babası bu gün iş görüşmesine gidecekti-ve evet babası işsiz bir serseriydi-bu yüzden eve geç gelirdi. Annesi hala hayatta ise biraz hasret gidermek istemesi onun en büyük hakkıydı. Eve gittiğinde babasının olmadığını ve annesinin iyi durumda olduğunu görünce başına gelecekleri bilmeden mutlu oldu.
***
Babası sarhoş bir şekilde evin kapısından içeri girdiğinde dondu Chuuya. Sanırsa iş görüşmesinden yine kovulmuştu. "Heyy, nerdesiniz sizi lanet olası pislikler. KADIN. Küçük yine gelmedi değil mi? Gelince iyi bir dayak lazım ona."
Chuuya korkuyla bahçeye çıktı. Onu güvende tutacağını düşündüğü bir ağaca çıktı, kendini gizledi. Birazdan olacakları biliyordu. Babası hep yaptığı gibi annesinin canını yakacaktı. Kendisine de yapıyordu ama o kaçıyordu. Annesinin de neden kaçmadığını bir türlü anlayamıyordu.
Annesin acı haykırışı kulağını doldurduğunda titremeye başladı ve oturduğu ağaç dalına daha sıkı tutundu. Güneş tepeden yeni batmaya başladığında babasını annesini bahçeye sürüklerken gördü. Adam sarhoştu, acımasızca içki şişesini kadına vuruyordu. Chuuya onları rahatça görebiliyordu.
En sonunda bir kırılma sesi duyuldu. Şişe kırılmıştı. Chuuya adamın şişeyi bırakmasını beklerken adam kırık şişenin keskin kısmını kadına saplamaya başladı. Kanlar gölet oluştururken Chuuya ağlamaya başladı. Babası ilk defa bu kadar ileri gidiyordu.
Kadın, adamdan kurtulmak için çırpınırken bir anda durdu. Ölmüştü. Babası zaferle gülümsedi. Chuuya'nın sessiz ağlamasına hıçkırmaları da karışmaya başlamıştı. Kendini tutamıyordu. Adam ağaçtan gelen seslerle sırıttı "Sen de mi buradaydın pis sıçan? Hazır sen de buradayken seni de annenin yanına yollayayım."
Adam aşağı inmesi için küfür edip, bağırıp çağırıyordu. Sonra aklına piçe yaraşır bir şey geldi. Oğlunun en sevdiği anı kutusunun yeri aklındaydı. Yakmakla tehdit etseydi?
Adam içeri girince Chuuya rahat bir nefes vermeye hazırlanırken tekrar gelmesiyle şoka girdi. Elindeki kutu onun en değerlisiydi! Diğer elindeki çakmağı görünce öfke ve çaresizliğin karşımı bir şekilde tısladı "Sakın! Sakın yapma!"
Adam sırıtmasını büyütürken "Aşağı inersen neden olmasın?" Chuuya yenilmişlikle "Tamam ineceğim ama kutuyu aldığın yere geri koy!" Adam dediğini yaptığında Chuuya titreyerek ağaçtan aşağı indi.
Adam ilk dövdü. Sonra sıkılmış olacak ki şişenin kırık kısmını çocuğa çevirip "İkinizden de kurtulduğum gece... Hep mutlulukla anacağım." Ama arkalarından gelen ses adamın kanını dondurdu, Chuuya'nın ise şaşkınlıktan ağzının açık kalmasını sağladı "CHUUYA!"
Bu ses aslında sekiz yaşında mafyaya katılmış, şuan on yaşında olmasına rağmen Liman mafyasını tanıyan herkesin korkulu rüyası olan, ama Chuuya'nın okulda tanıştığı arkadaşı Dazai'den başkası değildi. "Dazai?"