Bölüm 1: Taştan Mezarlık

366 10 0
                                    

Yetimhanede birçok hikaye anlatırdı. Bunlar yatmadan önce bize anlatılan masallardı. Bu hikayeler mum ışığında fısıldanan efsanelerdi. En çok bilineni de Gözyaşı Ustası'nın hikayesiydi. Hiç kimsenin ağlayamadığı bir dünyayı anlatıyordu. Buradaki insanların hepsi ruhsuz ve duygudan yoksunmuş. Bu dünyada herkesten uzak derin bir yalnızlıkla kendi kabuğuna dikilmiş bir usta yaşarmış. Karanlığa gizlenmiş. Bu adam cam gibi berrak gözlerinden kristal gözyaşları dökme yeteneğine sahipmiş. İnsanlar onun yanına gidip ağlayabilmeyi ve bir duygu kıpırtısı hissetmeyi dilermiş. Ve gözyaşı ustası bütün gözyaşlarına o insanlara verilmiş böylece insanlar ağlarmış. Çaresiz kalınca acıyla kader onları ağlatabilirmiş. Hayal kırıklığı yaşıyorken tutkuyla gözyaşları dökebilirmiş. Böyle bir yerin var olduğunu hayal edemezdim. Ailemi bu kadar özleyeceğimi de hiç tahmin etmezdim. Ama hepsinden çok bunun benim hikayem olacağını aklımın ucundan bile geçiremezdim. 

-Sen Nica olmalısın. Bu bir kelebek adıdır. Bir çocuğa birkaç gün yaşayan bir böceğin adını vermek çok tuhaf. 3 temel kuralımız var. Düzene uymak, saygı duymak, itaat etmek. Bunlara uyarsan sorun çıkmaz. Valizini alın, hadi. Eşyaları paylaşırız. Kolyeni bana ver kişisel eşyalara izin verilmez. 

-Ama bu annemindi.                                                                                                                                                             

-Düzene uyumak saygı duymak ve itaat etmek. İlk günden kurallarımı çiğneyeceksin? Rigel! Kolyesini al!

Benim için bir efsaneden ibaret değildi. Çünkü ben yetimhanede gözyaşı ustasıyla bizzat tanışacaktım.

-Ağlamak kaybettiklerini geri getirmez. Adeline onu odasını göster. Hadi. Çocuklar içeri geçin.

Yavaş ama emin adımlarla Adeline'i takip ettim. Beni 6 yataklı bir odaya götürdü. 

-Julia'nın yataydı dün onu evlat edindiler. 

Yavaşça yatağın yanına doğru ilerledim. Ve pek de yumuşak olmayan yatağıma oturdum. Aklımda bin bir tane soru vardı ama ilk geçen şey;

-Uzun zamandır mı buradasın?

-Benim tenim biraz soluktur. Bayan Margaret hasta gibisin diyor. Arkadaş olabilir miyiz?

 O zaman o soruyu hemen cevaplamadım, etrafıma baktım ne kadar değişik bir ortam olduğuna. Çünkü şunu biliyordum ki hayatım bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. Yıllar yılları götürdü. Ve bir gün beni evlat edinecek bir çift ile tanıştım. İçten üzülmüyor değildim. Adeline'yi bırakmak benim için zor olacaktı. 

-Nica geldiler.

-Seni görmeye mutlaka geleceğim.

-Hayır, gelmemen gerek. Arkana bakmadan gitmelisin. 

Dediği şey o kadar yanlış gelmiyordu. Ama içten içe beni parçalıyordu. Sakin adımlarla beni evlat eden çiftin yanına gittim. Cana yakın görünüyorlardı. İlk söyledikleri şey yanlarına geldiğimde.

-Peki hazır mısın? Azıcık ben de korkuyorum.

-Evet.

-Eşyalar için yardım edeyim mi?

-Şey sadece bu var. 

-Her eşyayı paylaşmayı teşvik ediyoruz. 

Ellerimde ki yaraları görmüş olacaklarki hemen bana bir soru yönelttiler.

-Bir yerini mi incittin?

-Hayvan bakmaya alışkanlık edinmişti, parmakları yaralanır. Dinle Nica. Burada öğrendiklerini hatırla. Düzene uymak, saygı duymak ve itaat etmek. Şu an deneme sürecindesin. Velayetin askıya alınabilir sorun çıkarırsan seni alırız da evlat edinme gerçekleşmez.

Gözyaşı UstasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin