Bölüm 2: Böcek

200 7 4
                                    


Rigel'den

Her zamanki baş ağrıları. Beni öldürmek istercesine zorluyorlardı. Kendimi kaybetmek üzereydim. Elimdeki sakinleştiriciden bir tane aldım. Ağzıma attım. Psikolojik olarak mı bilmiyorum ama her zaman iyi geliyordu. Normal olmadığımı biliyorum ama ben buyum. Ceketimin arasında duran metal kutuyu aldım. Bir süre sadece onu öylece baktım. Adımlarımla ilerledim ve önümdeki komedinin bir tane bölümünü açıp içine koydum. O sırada tam Nica geldi;

-Girebilir miyim? Dinle Rigel, artık burada...

-Artık burada ne?

-Artık burada beraber çek Anna ve Norman'ın bizi evlat edilmesi ile ilgili bir sorun yaşamak istemem.

-Sorun çıksın istemiyorsan, benden uzak dur. Ve bir daha odama girme. Ne şimdi, ne de sonra.

-Bu bir tehdit mi?

-Sadece bir tavsiye. Böcek.

Deyip kapı yüzüne kapattım. Evet böcek. Ona geldiğinden beri böyle sesleniyordum tabii nedeni sorguladı mı onu bilmiyorum. Peki bilmem gerekiyor mu? Onu da bilmiyorum.

Nica'dan

Kapının yüzüme kapanması ile kendi odama gittim. Odam... Uzun zaman sonra evim diyebileceğim bir yerdeydim. Ama bu zorlaşıyordu. Çünkü o, o bütün enerjimi yiyordu. Bunları düşünürken Anna seslendi. Yemeğin hazır olduğunu söyledi ve bize aşağı çağırdı. Yemek masasına oturduğumuzda yemekler hazırdı. Herkesin oturması ile beraber, başladık. Herkes sessiz bir şekilde dururken Anna'nın dediği bir şeyle beraber sessizlik bozulmuştu.

-O benim botanik bahçe. Ben, bitki yetiştirip satıyorum.

Çiçekler çok güzel görünüyordu aklındaki soru ile beraber Norman'a sordum.

-Sende mi çiçekçilik yapıyorsun?

-Hayır ben haşere kontrolü yapıyorum. Hamam böceklerin ortadan kaldırıyorum, karıncaları da.

Rigel bana bakmıştı ve o sırıtışını göstermişti. Norman konuşmaya devam etti.

-Ama yalnızca ölü ve çok tehlikeli olanlar ortadan kaldırıyorum. Yetimhanede aranız iyi miydi?

Bir süre düşündüm. Aramız gerçekten iyi miydi? Pek sayılmaz ama bazen toz pembe yalanlardan

zarar gelmezdi.

-Biz beraber büyüdük. Kardeş gibiyizdir.

-Birbirimizi iyi tanırız. Kardeş gibiyiz.

Rigel bunu derken masanın altından elini uzatıp bacağımı okşamaya başladı. O an ne yapacağım bilmediğim için ama sen hemen kalkmak istedim.

-Lavaboya gitmeliyim.

Üçü de bana bakakaldı. Ama bir şey demediler.


Rigel'den

Nica'nın gitmesi ile ne olduğunu anlamıştım, rahatsız olmuştu doğal olarak tabii. O sırada Anna konuştu;

-Şey, Rigel Bir yıldızın adı değil mi? Ailen astronomiye meraklıydı galiba.

Aile mi? Huh hiç gülesim yoktu.

-Adımı bayan Margaret koydu, ailem, ailemi hiç tanımadım. Müsaadenizle ben de kalkayım.

Her yetimhanede olan çocuğun bir ailesi yoktur. Olması gerekir mi? Hayır.

Nica'dan

Parmaklarının bana dokunduğunu hissediyordum. Parmaklarıyla beni damgalamıştı. Ölümcül cazibesi beni istila ediyordu. Her şey istila ediyordu. Aynaya baktığım anda Rigel'i gördüm.

Gözyaşı UstasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin