2. Bölüm

28 9 20
                                    

Şarkı: Duman - Haberin Yok Ölüyorum

Şiir: Dursun Onal - Öğrenemedim

24 Aralık

Bilinmeyen Numara: Afiyet olsuuunnn 04.38

Bilinmeyen Numara: Hayatımda kimseye harfleri uzatarak bir mesaj atmamıştım. 04.39

Bilinmeyen Numara:  Bu ilk oldu. 04.40

Bilinmeyen Numara: Yalnız bu mesajı karanlıkta, yatağımın içinde, kıpkırmızı gözler ve bir kaç kutu uyku ilacı ile yazmanın tadı bir başka. 04.41

Bilinmeyen Numara: Bir kaç doz uyku ilacı ile işte bu kadar uyuyabiliyorum. 04.42

Bilinmeyen Numara: Olsun... 04.43

Bilinmeyen Numara: Sertab Erener' in Olsun şarkısı geldi aklıma. 04.44

Bilinmeyen Numara: Kestirir saçımı kendimi avuturum... 04.45

Bilinmeyen Numara: Biliyor musun? Canım sıkıldıkça saçlarımın katlarını keserim, zaten aşırı uzun değil saçlarım. 04.46

Figen elindeki telefonunu yeniden aynanın yanına koydu. Ve bıraktığı makası yeniden eline aldı. Kaldığı yerden katlarını kısaltmaya devam etti usul usul... Saçlarını kesecek kadar kırgındı bir şeylere ancak saçlarının bile sadece katlarını kesti. 

Saçlarını keserdi, farkettirmezdi. Acı çekerdi, belli etmezdi. Belki de o kadar iyi saklayamıyordu, farkedecek kimsesi olmadığı için sakladığını sanıyordu. 

Her şeyi içinde yaşamayı severdi. İnsanlar hayattan uzak kaldığını söylerdi. Ama bilmezlerdi onun içinde dolu dizgin bir hayat geçip giderdi. İçindeki hayat öyle hızlı akardı ki, her gün binlerce kez can verirdi. 

Figen' in sol gözünden bir damla yaş süzüldü. Baler' in sildiğini hayal ederek sağ eliyle yaşını sildi. Sol elindeki makası aynanın önüne bıraktı. Kendinin bile garipsediği bir sakinlik ile yere çöktü. Dizlerini kendine çekti, başını dizlerine yasladı. Ağlamadı, ağlayamadı. Yorgundu ama dinlenmeye bile gücü yetmiyordu. Ardından dizlerini serbest bırakıp bacaklarını uzattı. Yerden destek alarak sırtının dik durmasını sağlayan ellerini, kaldırıp iki yana açtı. Dayanağı kalmayınca bedeni geriye doğru yavaşça düştü. Küçük bir gece lambası ile aydınlanan odasının tavanına dikti gözlerini. Hiç bir duygu yoktu kahveleri boştu, bomboştu. Ölüyordu galiba. O kadar ilaç onu gece uykusuna yatırmak için değildi belki de, sonsuz uykuya yatırmak içindi. Telefonunu aldı, mesajlara girdi.

Biliyordu ölmüyordu, ölmezdi o.

Çünkü, ölmek istiyordu.

Belki bir mucize olurdu da ölürdü. Olmayacaktı, ölmeyecekti. En fazla bilincini kaybederdi. Yine de en son gördüğü şeyin Baler' in gözleri olmasını istiyordu. Yıllardır baktığından farklı bir fotoğraftı bu. Poyraz atmıştı bir kaç saat önce. Açmaya cesaret edememişti. Berbat haldeydi, çirkin olup olmaması değildi mesele, yıkık olmasıydı. Üzülürdü Baler. Şuan nefret ettiği birini görse ağlayan halde, gider gözyaşını silerdi. Baler' in üzülmesi, Figen' i üzen nadir şeylerdendi. 

Figen üzülmezdi, üzerdi; kırılmazdı, kırardı.
Baler üzmezdi, üzülürdü; kırmazdı, kırılırdı.

Parmağı Poyraz ile olan sohbetin üzerine götürdü. Ama geri çekişi çok daha hızlı oldu. Telefonunu kenara bıraktı. Aynanın karşısına geçti. Karşısında Baler' in olduğunu ve üzüleceğini düşünerek kendi sildi gözyaşlarını. Saçlarını topladı, perçemlerini çıkardı. Ortaokulda ortak projedeyken söylemişti Baler, toplu saçın ona yakıştığını. Aslında perçemlerini de toplamasını söylemişti. Ama Figen yakıştırmazdı kendine, perçemlerini toplamayı. Gözleri hala ıslak ve kırmızıydı, ama yapabileceği bir şey yoktu. Yaşının kurumasını bekleyemezdi, çok özlemişti Baler' i. Sevdiğini belli etmeyen sert bir bakış yerleştirdi gözlerine. Baler' i görebildiği zamanlarda da böyle yapardı. Sevdiğini belli edemeyecek kadar korkaktı. 

Kardelenin DikeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin