Şarkı: Rei 6 - Dursun Zaman
Şiir: Ataol Behramoğlu - Aşk İki Kişiliktir
26 Aralık
Saat: 03.00
Figen' in Ağzından
O: 03.27 21.14
O: Güzeşte Sokak 21.14
Birkaç saat önce Ondan gelen mesajla şuan dışardaydım. Buluşmak istemişti, oysaki bir kaç gün önceydi son buluşmamız. Baler' e yazmamdan 2 saat önceydi. Yazmamı o istemişti zaten.
O gün yanında biri vardı, hep yanında olan. Onu bir kaç gün önce olanı saymazsak, yıllar önce olan son görüşmemizde de görmüştüm ama yine yüzünü görememiştim. Hep sırtı dönüktü. Tek seçebildiğim şey sarı saçları ve heybetli vücuduydu. Onun aksine açık renklerde giyinirdi. Birbirlerinin zıttı gibilerdi.
Adam tüm karanlığa rağmen ışık saçıyordu.
Kadın ise kendini karanlığa teslim edip, ışığa sırtını dönüyordu.İkisinin de adını bilmezdim, o adamla zaten konuşmamıştım hiç ama O da ismini hiç söylememişti. "O" diye bahsetmemizi isterdi kendi hakkında. O adamla aralarında ayrı bir bağ vardı, anlayabiliyordum. Aralarındaki bağ o kadar güçlüydü ki onların ilk kez görseniz bile birbirlerinden kopmayacaklarını anlardınız.
Biraz daha yürüdükten sonra karşımda Onu gördüm çenesinden biraz daha uzun koyu kahverengi saçları, hafif kalın kaşları ve insanı onu her an öldürebileceğini hissettiren gözleri... Aslında doğru hissettiriyordu gözleri, karşısındakini her an öldürebilirdi. Benden beş santim falan uzundu ama ayağındaki kalın tabanlı botları yüzünden göz teması kurmak istersem kafamı yukarıya kaldırmam gerekiyordu. Yani muhtemelen gerekirdi, Onunla yakından göz teması kurulmazdı. Kural değildi, yanında olsaydınız korkudan ne kaçabilirdiniz, ne de orada durabilirdiniz. O korkuyla gözlerine bakamazdınız.
Sadece sokağın başındaki sokak lambaları çalışıyordu. O ise sokağın en karanlık yerinde bir bankta oturmuş bana bakıyordu. Adam arkasını dönmüştü bize. Yine göremiyordum onun kim olduğunu. Aramızda bir kaç metre varken gözlerimin içine baktı. Anlamam gerekeni anlamıştım.
"Otur ve anlat."
Konuşmamıştı ama sesi beynimde yankılanmıştı. Bankın bir diğer ucuna ürkekçe oturdum. Gözlerine bakamıyordum ya da yüzüne.
"Benim kim olduğumu tam da istediğiniz gibi anladı. Buna rağmen devam ettirecek belli ki. Bilir misiniz bilme-"
Botunun topuk kısmını sertçe yere vurmasıyla lafım yarıda kesildi. Haklıydı.
Benim bildiğim onun bilmediği şey yoktu, ancak onun bilmesine rağmen benim veya kimsenin bilmediği şey sayısı çok fazlaydı. Şuan benim ne düşündüğümü bile biliyordu. Bazen kendi beynim hakkımda benim bile bilmediklerimi bilirdi.
"Porsuk, şiir yazmayı sevmez bildiğiniz üzere."
Durup bir hareket bekledim. Hiç bir hareket gelmedi. Cümlem kabul edilmişti demek ki.
"Kardelen' e şiir yazdı. Bana 'Kardelen' lakabını taktığını zaten biliyorsunuzdur. Dediğim gibi ben olduğumu anladı. Ayrıca önceki yılları da unutmamış belli ki. Benim 'Kardelenlerin dikeni vardır' saçmalığımı da hatırlıyor."
Kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı. Devam ettim konuşmaya.
"Sizin yazmamı istediğinizi söylemeli miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardelenin Dikeni
Teen FictionÇayı ve kahveyi karıştırmayı deneyin, Birini canınızdan çok sevin, Sarı ve morun zıt olmadığını savunun, Birine sorgusuzca güvenin, Yaşamayı isteyin, Hayallerde yaşayın, Kalbinizi dinleyin, Gerçek aşka inanın. Dediklerimi yapıp, pişman olmay...