kırkaltı

1K 109 9
                                    

yaseniya

hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. onu sevmeme rağmen ondan uzak durmanın belki de onun için en iyisi olacağını düşünüyordum ama onun attığı mesajları okuduğumda onun tüm bunlara rağmen hala beni bırakamadığını farketmiştim.

koşulsuz seviyordu beni, bense bunları hak etmiyordum. sevmeyi beceremeyen bir aptaldım ben.

merveden gizlice kaçmıştım, onunla yüz yüze gelemeyecek kadar korkuyordum. önümde üzgün olmasına ya da sinirli olmasına katlanamazdım. bana mutlu yaklaşmadığı diğer anları sanki silmiştim beynimden. tam olarak bu nedenle sevilmeyi haketmiyordum. ne diğerlerinin farkındaydım ne de kendimin. kendimi sevemezken nasıl başkalarını sevecektim ki?

ortaokulda yaşanan o olaydan sonra, ölümden döndükten sonra çok fazla psikoloğa gönderilmiştim. yaklaşık beş psikolog benimle ilgilendikten sonra zorla kurtulabilmiştim bunlardan. asla normal gözle bakılmıyordu bana artık. annem görüştüğüm kişilere karışıyordu, babam sürekli beni arayıp zaten yeterince üzgünken daha da üzüyordu beni.

ve şimdi biri çıkıp sevmişti beni. sebepsiz bir sevgiydi, beni öpmesini ve istediğini yapmasına izin vermeme rağmen hiç bırakmamıştı beni. annemin karşısında durmuş ve babamın kıskançlıklarına, damla'nın sinir bozuculuğuna katlanmıştı.

hayal gibi biriydi. onun aksine ben, onun sevgisine karşılık veremeyen korkağın tekiydim. ihanete uğrayıp herkesin acımasıyla, kısıtlamalarla büyüdükten sonra sevginin ne olduğunu açıklayamıyordum artık.

arkadaşlarının bana olan kötü bakışlarını hissederken başımı eğdim. haklıydı öyle bakmakta, sonuçta onların arkadaşını üzmek dışında bir şey yapmamıştım ben. şimdi karşısına çıkacak cesaretim bile yoktu.

tek başıma otururken yanıma birinin gelmesiyle yüzümü ona dönmüştüm. "kurtuldun mu sonunda bu erkek kılıklıdan?" dedi gülerek. yaklaşık benden birkaç santim uzun bir kızdı. yapmacık davranışlarının arasında iğrenmemek elde değildi. dediği şeyle kaşlarım çatıldığında sinirle ona baktım.

"ne?"

"seni isteyen çok kişi var diyorum." dedi sırıtarak. "onun gibi bir erkek fatmayla vakit kaybedeceğine daha gerçek biriyle takılmaya ne dersin?" eliyle kendini gösterirken onun yakalarına yapışmamak  için zor duruyordum.

"ya şimdi hiçbir şey dememiş gibi siktir olup gidersin ya da herkesin bu dediklerini duymasını sağlarım." dedim tehdit edercesine. "merve'den korkan bir korkağın tek yapabileceği şey onun eskilerini kullanmaya çalışmak olurdu. eğer şimdi siktirip gitmezsen seni bitiririm."

dediğim şey onun hoşuna gitmez gibi kalkıp "deli mi ne.." diye mırıldanarak gittiğinde gidişine sinirle bakmıştım. geri yüzümü çevirdiğimde bir anda merve'nin bakışlarıyla göz göze geldim. bana kendimden nefret edecek bir şekilde bakıyordu. yüzündeki üzüntü o kadar büyüktü ki kendimi yumruklamak istemiştim. ilkte kendimde onunla konuşacak cesareti bulsam da onun hızla uzaklaşmasıyla geri oturmak zorunda kalmıştım.

daha ilk saatten anlamıştım. ben onu seviyordum, neden veya nasıl olduğunu düşünmeden seviyordum. o beni tüm o davranışlarıma rağmen saf bir şekilde seviyordu. çok güzeldi ve çok eğlenceliydi. ilgili ve cesaretliydi. onu sevmek için neden çoktu.

ben onu bırakamazdım.

belki artık beni görmek istemezdi ama ben onu bırakamazdım. o bakış beni o kadar yaralamıştı ki, keşke bu bakışı daha önce farketseydim diye düşünmeye başlamıştım. keşke o mektupların içinde daha özel şeyler yazdığını bilseydim. keşke bana bulaşan herkesin neden bana bulaşmayı bıraktığının nedenini öğrenmeye çalışsaydım.

belki de bu sefer onun gerçek yüzünü görebilirdim. ama becerememiştim, onu sadece üzmüştüm ve keşkeler keşke olarak kalmıştı. ben onu seviyordum, bir anda hayatıma girmişti ve onu hayatımdan çıkaramayacağımı farketmemle her şey değişmiş gibiydi.

okul bitiminde merve'yi beklesem de onu bulamamıştım. birilerinden merve okuldan kaçmış laflarını duyduğumda onu bulamayacağımı anlayarak eve dönmeye karar vermiştim ancak eve direkt dönememiştim. gidebileceği yerlere bakmıştım, yurtlarına bakmıştım ama ortalarda yoktu. yokolmuş gibiydi.

etrafta oyalana oyalana eve gittiğimde odama geçip ağlamak istemiştim. neden oradan çıkıp merveyle yüz yüze gelmemiştim ki, neden korkak gibi ayrılmak yerine onunla dürüstçe konuşamamıştım?

onu daha fazla üzemezdim. eğer ki bu sefer onu gerçekten üzmüş olsam ve beni tekrar istemese bile, ki bunun yaşanacağını hiç zannetmiyordum çünkü merve'nin anlamlandıramadığım bir şekilde bana bağlılığı vardı. beni haketmediğim kadar seviyordu. her ne olursa olsun kendimi affettirecektim.

affetmeyecek olsa bile onu mutlu edecektim, bir kere de onu anladığımı göstermeliydim ona. çünkü o beni iyileştiriyordu, yıllar boyu ailemin ve psikologların yapamadığı şeyi merve sadece sevgisi ile yapmıştı. ona sevgimi gösterememiştim, onu sürekli uzaklaştırmaya çalışmıştım çünkü bir gün bana zarar vermesinden korkuyordum ama artık biliyordum, o bana asla zarar vermeyecekti.

kendi kendime düşünürken annemin beni çağırmasıyla yavaş adımlarla aşağıya indiğimde bir anda kapıda merve'yi görmemle şaşkınca kapıya doğru ilerledim. bu sefer kaçmayacaktım, ona karşı dürüst olacaktım. sevgimi nasıl göstereceğimi bilmesem bile eğer onunla konuşursam belki her şey hallolabilirdi.

çünkü onu seviyordum, onu sevmeyi seviyordum.

ırz düşmanı # gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin