Sultan yediği onca laftan sonra telefonun yüzüne kapanmasını beklerken duyduğu sesle tüyleri ürperdi. Bu o'ydu. Belki onu ikna edebilirdi.
''Oğlumu senin oyunlarına alet edeceğimi mi sandın?'' diyen öfkeli ses Sultan'ı ürkütse de içine bir umut doğurmuştu. Onu ikna edebilirdi.
''Kendine gel. Bana olan öfken yüzünden ona bunu yapacak mısın? Onu buraya getir Kendal. Söyle gelsin.''
Karşı tarafın kısa süren sessizliği Sultan'ın yüzünde geniş bir gülümsemeye sebep olmuştu. Başarmıştı işte. Tereddüt etmesi bile belliydi, o da istiyordu gelmesini.
''Ben oğlumu senin eline bırakmam.''
''Sen de gel o zaman, yalnız bırakmazsın oğlunu.'' dedi sitem ile. Sanki yiyecekti.
Kendal ise bu tepkiyi beklemiyordu. Sultan ne olmuştu da bu cesareti bulmuştu. Kendal için hava hoştu, bu onun derdi değildi. Aslanlar gibi çıkardı herkesin karşısına, oğluyla birlikte. Fakat Sultan'ın korktuğu, yıllardır cesaret edemediği şeyi yapmaya kalkışması onu endişelendiriyordu. Kötü bir niyeti olduğu aşikardı ama eğer oğlunun yanında olursa onun için iyi olanı yapardı. Er ya da geç oraya gitmesi, onlarla karşılaşması, tanışması gerekiyordu oğlunun. İyi ya da kötü, bir tepki vermesi gerekiyordu. Hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya çalışması gerçekleri değiştirmiyordu.
''Yarın oradayız Sultan Koçovalı.'' dedi imayla ve telefonu yüzüne kapattı. Sultan bu tepkiye yüzünü buruştursa da istediğini elde etmenin sevincini yaşıyordu. Odasından çıkıp salona geçtiğinde İdris'in ve oğullarının Salih ile konuşmasını izledi.
Bakalım buna ne tepki vereceklerdi. Salih'i, babalarının yaptığı şeyi kabullenmişlerdi. Hesap sormamışlardı. Tek hesabı gerçekleri yıllarca sakladığı ve Salih'i Vartolu olmaya iten kişi olan Paşa'ya kesmişlerdi. Sultan'da bu kadarını beklemiyordu. Paşa'nın bu kadar ileri gitmesi, bir çocuğa bunları yapması... Sultan Paşa'dan sadece aldatıldığını öğrenmişti ve evi terk etmeye kalkınca Paşa onu ikna etmişti, çocukları için susmuştu Sultan. İdris hapse girdiği için içi rahattı, yaptığının bedelini ödediğini düşünüyordu o zamanlar ama Paşa'nın evi terk etmesinden korkup kadını evlendirmesini, kadın ölünce çocuğu kaçırır gibi Varto'ya götürmesini ve ne idüğü belli olmayan dedesine bırakmasını hiç beklemiyordu. Bu yaptıklarının sonucu uyuşturucu işine girmiş bir adet Vartolu Sadettin olmuştu ve Paşa bu yüzden ölmüştü.
Sultan Paşa'ya kızıyordu ama İdris'e de kızıyordu. Onun oğlunu görmeye, onun oğlunun kendi oğullarıyla yakın olmasını görmeye katlanamıyordu. Nasıl bu kadar kolay kabullenmişlerdi? Kendisi ihanete uğramıştı. Babalarına nasıl sormazlardı anneme bunu nasıl yaparsın diye? Başkasından yaptığın çocuğu annemin karşısına, onun evine oğlum diye nasıl getirirsin diye nasıl sormuyorlardı?
Sultan nasıl sormuyordu? Bu ilk değildi, sonda değildi. İdris tarafından kaç kez aldatılmıştı. Canı kaç kez yanmıştı. Bu adamı ne bırakabilmiş ne hesap sorabilmişti.
Ama intikamını kendi yöntemiyle almıştı. Onun kendisine yaşattığını o da ona yaşatacaktı. Ve kimsenin hesap sormadığı, hatta göklere kaldırdığı muameleyi unutmayıp kendine de aynı muameleyi hak görecekti.
Onların yanına doğru ilerledi. İdris'in yanındaki tekli koltuğa oturdu ve gözleri bir süre Salih'te kaldı. Sonra onun da kendisine baktığını fark edince İdris'e ve çocuklarına döndü.
''Yarın bir ya da birkaç misafirimiz var. Kalıcı.'' dedi sözleriyle dövmek istediğini belli etmemeye çalışarak.
''Kim bu kalıcı misafir?'' dedi İdris.
''Yarın tanışacaksınız hepiniz, sabredin.'' dedi.
********************
63 KOB 63 plakalı araç Çukur'a girdiğinde hemen kahveye haber uçurmuşlardı. İdris ise plakadan tanımış ve Sultan'ın misafiri olduğunu anlamıştı. Kahvenin önüne çıkmıştı, yanında Emmi ve arkasında oğulları ile. Araba onlara doğru yaklaştığında durmuştu. Kendal başını çevirip arka koltuğa baktı. Onur'un inmek gibi niyeti yok gibi görünüyordu. Göz ucuyla Baran'a bakma.
''Hiç bakma dayı. Onur inmiyorsa ben de onunlayım, di mi dayıoğlu?'' deyip gülerek kolunu boynuna sarıp şakasına boğmaya çalışınca Onur'un da morali yerine gelmiş ve o da gülmeye başlamış, Baran'a karşılık vermeyince ufak bir kavga ve kahkaha zinciri oluşmuştu.
''Koca koca adamlar, çocuk gibi kavga ediyor!'' diye söylenirken Kendal ''Abi bırak, oynasınlar.'' dedi Narin güler yüzle. Kendal Narin'e de göz devirdi. Narin gibi bir anne, halaya sahipken çocuk gibi olmamak mümkün değildi. Bu kadar şımartılmazdı ki.
''Hep senin yüzünden böyle bunlar Narin'im. Ayrılın lan!'' diye bağırmasıyla ikisi de ayrılıp kendine geldi. Azar yiyen çocuk gibi başlarını önlerine eğip oturdular. Kendal'ın arabadan inmesiyle ve Narin'in de arkasına dönüp göz devirmesiyle hepsi arabadan indi.
Kendal kahveye doğru ilerledi. İdris olduğunu tahmin ettiği adamın önünde durdu ve göz göze geldiler. Adamın her şeyden habersiz olduğu o kadar belliydi ki. Yanında bir arkadaşı, arkasında oğulları duruyordu. Kendal'ın yanında Baran ve Narin duruyordu. Onur biraz uzağındaydı. Kendal ise Onur'un tepkisini merak ediyordu. Ona baktığında Onur İdris'in arkasındaki adamları süzüyordu. Meraklı bakışları Kendal'ı gülümsetti.
Onur birkaç adım attı ve babasının yanına geldi. Gözünü birine kestirmişti.
''Hiç beklediğim gibi değil.'' dedi Onur gülümseyerek. ''Sadettin.'' dedi genişçe gülümseyerek. Salih şaşırırken diğerleri de şaşırdı.
Onur boş verdi tepkileri ve gidip ona sarıldı. ''Sen bile olsan burada tanıdık bir yüz görmek güzel be Sadettin.''
''Kimsin lan sen?''
Onur ceketini düzeltti ve diğerlerine üstten bir bakış atıp ''Onur Şamverdi.'' dedi. Vartolu gözlerini belertti ve Onur'u es geçti ve Kendal'ın karşısına geçti.
''Kendal ağam.'' dedi kollarını açarak. Onur ise yüzünü astı. ''Şerefsiz, beni değilde babamı mı tanıyorsun it! O seni tanımadı ama.'' demesiyle Kendal da şaşırmış, tanımıştı. ''İt?'' demesiyle Salih ''Ağam beni it deyince hatırlamana alınsam da şimdilik sarılsak mı?'' dedi.
''Yok ben seni daha çok Harran'da kazıktan kurtardığımı hatırlıyorum. Benim alanıma Beşirolar'ı musallat etmedin mi it?''
Baran öfkeyle ''Lan o it bu it mi? Bizim fıstıklar bu it yüzünden mi yandı?'' demesiyle Narin ''Baran'ım sen karışma bu işlere.'' dedi. Baran bıkmış gibi annesine baktı. ''Ana bi' bırak beni ya.''
''İkidir it diyorsunuz, alınıyorum. Ağam, sizin ne işiniz var burada?''
''Asıl senin ne işin var Sadettin.''
''Sadettin değil, artık Salih. Salih Koçovalı. İdris Koçovalı'nın oğluyum.''
Hepsi anlamıştı Sultan'ın neden çağırdığını. İntikam mıydı şimdi bu? Onur buna dahil olacaktı, sırf onu zor durumda bırakmak için, intikamına yardım için değil. Kendal Onur'a baktı. Öfkesi Onur'u ele geçirmiş, İdris'in gözlerinin içine bakıyordu. Sadettin'in karşısına geçti ve elini sıktı.
''Ben de Onur Şamverdi. Sultan Koçovalı'nın oğluyum. Ne çok ortak noktamız varmış Sadettin, bu Koçovalılar gibi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesişim
FanfictionSultan'ın İdris'ten aldığı intikam onun en büyük sırrıydı. İdris'in oğlu Salih, İdris'in bile bilmediği sırrı ortaya çıkıncı Sultan'da gemileri yakar, sırrını ortaya çıkarır.