Onur'un sözleri üzerine İdris'in gözlerine bir karanlık çökmüş ve silahını hızla çekip Onur'un alnına dayamıştı.
''Sen ne diyorsun aslan parçası?''
İdris'in hemen ardından hızla silahını çekip Yamaç'a doğrultmuştu Kendal. Onur'un gözlerinde korkudan eser yoktu. Aksine, karşısındakinin bam teline dokunur gibi sinir etmek istercesine sırıtıyordu.
''İndir o silahını İdris Koçovalı!'' dedi Kendal gür sesiyle. ''Buraya konuşmaya geldik, can yakmaya değil. Ama canımı yakanın canını alırım ha.'' dedi tehditkar bir sesle.
İdris herkesin etrafa doluşmasıyla silahını çeken olur diye bir el hareketiyle herkese durmasını işaret etmişti. Yamaç'ı riske atamazdı, adam en ufak tehlikede tetiğe basmaktan çekinmeyecek gibiydi. İdris silahını yavaşça indirince Kendal da onunla aynı hızda indirdi.
''İçeri geçin, konuşacağız.'' dedi öfkesini bastırdığı sesiyle. Mahallelinin konuşulanları duymasını istemiyordu. İdris her zamanki yerine oturunca Kendal'da karşısına oturdu. İdris'in bir yanına Emmi, diğer yanına Kahraman oturdu. Yanlarındaki masaya Onur, Baran ve Narin oturmuştu. Karşılarına ise Salih, Yamaç ve Selim. Salih bir arabulucu gibi ortamı sakinleştirmek için kalkıp Onur'un olduğu masaya oturdu. Onur ortamdaki sessizlik yüzünden fısıldayarak ''İt.'' dedi. Salih'te gülümsedi ve ''Bilmukabele.'' dedi. Gerçekten çocuk gibiydi bazen. Baran daha olgun görünüyordu şu an gözüne. Ama Onur ile it dalaşına giremezdi. Az önce duyduklarını o da merak ediyordu. Gerçek olabilir miydi?
''Kimsiniz lan siz?'' dedi İdris.
''Benim seninle derdim yok Koçovalı. Ben buraya oğlum için geldim. O var ya...'' dedi adını anmak istemiyordu ama devam etti anlatabilmek için. ''Sultan çağırdı, bende konuştu her şeyi anlattı sandım. Ama her zamanki gibi kaçmış.''
''Annem hakkında düzgün konuş.'' dedi Yamaç uyarır gibi.
''Sen önce anneni tanı, sonra diyeceğini dersin.'' dedi Onur. Yamaç ise sinirle karşılık verecekken İdris'in bakışlarını görmesiyle sustu. Şimdi o ikisi konuşacak, herkes susacaktı. Yoksa gerçeği öğrenemeden büyük bir savaş çıkardı.
''Onur, benim delikanlı oğlumun anası Sultan.'' derken herkes sessizliğe gömüldü. Kendal'a kızmak, kırıp dökmek veya sıkmak... Bu tarz şeyleri Cumali yapabilirdi ancak ama o da yoktu. Onlar ise böyle bir şok karşısında bir şey yapabilecek, hemen tepki verebilecek kadar delirmemişlerdi.''
''Sen şimdi benim karımdan bir evladın olduğunu mu söylüyorsun?'' dedi İdris tıslar gibi.
''Ben Sultan'la tanıştığımda evli olduğunu dahi bilmiyordum. Onun amacı da buymuş. Bana yaklaştı ama hemen uzaklaştı. Nedenini sorunca da evli olduğunu söyledi. Bana neden en başta yaklaştığını sorduğumda hiç cevap vermezdi ama o gün... Sultan hamile olduğunu öğrendi ve bana gerçeği söyledi. Kocası, yani sen Koçovalı.'' dedi İdris'e hitap ederek. ''Onu aldatmışsın, o da intikam için bana yaklaşmış. Senin yaşattığını sana yaşatmak istemiş ama hamile kalacağını düşünmemiş. Ben zaten gerçeği duyunca delirdim. Vuracaktım onu ama vurmadım. Oğluma kıyamadım.'' dedi Kendal Onur'a bakarak. ''Onur'umu doğurmasını istedim. Ben evladıma bakarım, sen sadece doğur dedim. O intikam isteyen kadın gitmiş, korkak kadın gelmişti. Senin öğrenmenden deli gibi korkuyordu. Onur'u aldırmak istedi ama bu seferde ben onu öldüreceğimi söyledim. Benim oğluma zarar verirse onu öldürmekten beter yapacağımı, her şeyi sana anlatacağımı söyledim. O da kabul etti. Doğuma kadar görüşmedik, sadece ihtiyacı olur diye para gönderdim. Doğum olduğu esnada beni aradı, gizlice çıkardım Çukur'dan, götürdüm hastaneye. Ama Sultan her zamanki gibi hin çıktı, beklemediğim bir şey oldu. Bebekler ikizdi. Sultan'da itiraf etti. Hamile kalmaktan korkup, bunu sana açıklayamacağından korkup benden sonra sana da yaklaşmış. İkimizin bebeğine aynı anda hamile kalmış oldu böylece.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesişim
FanfictionSultan'ın İdris'ten aldığı intikam onun en büyük sırrıydı. İdris'in oğlu Salih, İdris'in bile bilmediği sırrı ortaya çıkıncı Sultan'da gemileri yakar, sırrını ortaya çıkarır.