İyi okumalar💓💕
Uçak kalkalı yarım saat olurken Chiara'nın bana attığı ultrason resimlerine bakıyordum.
Teyze oluyordum!
Olayların üzerinden tam olarak 2 hafta geçmişti. Herkes mutluydu.
Tek kişi hariç Alexandre...
Mercier ve Volois ailesi Alexandre' ın üstüne kara bulutlar gibi çökmüştü.
İki ailede benim peşimdeydi. Her şey benim suçumdu.Elimdeki telefonu sehpanın üstüne bırakarak Alexandre' ı etrafı gezerek aramaya başladım.
Etrafı gezerken kabine yakın olan koltuğun üzerinde düşünceli şekilde ellerine bakıyordu.
Yanına ilerlerken geldiğimi fark etmiş ve bu yüzden elindeki bordo kadife kutuyu cebine koymuştu.
Acaba içinde ne vardı?
Yanına ilerlerken Aelxandre derin bir iç çekti.
Karşısına geldiğimde başını karnıma yasladı. Ellerim saçlarını bulurken kolları belimi sardı.
"Beraber atlatıcağız." Diyerek kollarımı başına sardım.
Alexandre ani bir haraket ile beni kucağına çektiğinde gülümsememi saklayamadım.
"Hiç kimse umrumda değil." Diyerek boynumu öpmeye başladı " Seni dışında kimseyle ilgilenmiyorum."
Dediğinde dudaklarıma baş döndürücü bir öpücük bıraktı.Ellerim omzundaki yerini alırken öpeceğim sırada telefonu çaldı. Ceketinden çıkardığı telefonuna baktığında yüzü anında düştü ve beni mle beraber ayağa kalktığında beni oturduğu yere oturttu.
Sorgulayıcı bakışlarım karşısında
"İş ile alakalı." Diyerek yanımdan ayrıldı.Acaba ne işi vardı? Neden telefonuna baktıktan sonra gitti?
Düşünceler başımı yorarken can sıkıntısıyla Alexandre' ın yaptırdığı odaya giderek kendimi yumuşak yatağa hapis ettim. Vücudum rahatlamanın verdiği his ile gevşerken Fransaya gittiğim zaman yapıcaklarım aklıma geldi.
Gözlerimi tekrar açtığımda bana göre mantıklı ama Alexandre' ın kafayı yiyeceği fikri düşündüm. Gözlerimi kapatarak yapmam mı gerek yapmamamı gerek diye içimden geçirdiğimde kararımı vermiştim.
Yapacaktım...
4 saat sonra
Uçaktan inmiş ve bunun üzerine yaklaşık tarım saattir araba ile eve dönüyordum. Dönüyordum diyorum çünkü Alexandre yine aldığı telefonu ile yakın koruması olan Carl' a beni eve götürmesi için sıkı tembih etmişti.
Fransa' da hava çok yağmurluydu. Havanın kasveti üstüme karabulutlar gibi sarmıştı.
Şimdi ise cama yaslanmış cama şiddetle çarpıp sonra narin bir şekilde akan yağmur damlalarını izliyordum.
İçime giren sıkıntı ile elimi kalbimin üstüne koydum. İçimden bir ses iyi şeylerin olmayacağını söylüyordu.
Derin düşüncelere daldığım sırada duyduğum ses ile aniden irkildim.
"İyi misiniz Bayan Luca." Diye dikiz aynasından merakla bakan korumaya baktım. Kafamı sallamakla yetindim.
"Bay Volois' in acaba ne işi çıkmıştı Carl?" Diye sorduğumda yerinde dikleşti.
"Bay Volois bu konuda açıklama yaomadıysa konuşmam doğru olmaz." Diye kestirip attığında zorlamadım.
Sadakati gözlerimi yaşarttı.