°Yıldızı doldurmayı unutmayın°
-Berfu Kaba'nın ağzından anlatılacaktır bu bölüm.
Bölüm şarkısı; Bağzıları - Zaten kırılmış bir kızsın 🎶
°
Bir çoğumuz hayata kayıplar verir çeşit çeşit sınavlardan geçeriz. Çoğunun nedenini bilmesekte tanrı bizi türlü türlü sınavlara tabi tutar, ödülünü de ölümümüze saklardı.
Kimisi parasını kaybedip iflas ederken, kimisi evladını, annesini, babasını, ağabeyini, ablasını, sevgilisini kaybederdi. Kimisi evini, arabasını, limanını kaybederken en önemli olan şeyin insanlığını kaybetmek olduğunu çoğu bilmiyordu.
İnsan kalmak her yiğidin harcı değildi. Hele ki yaşadığımız çağda bu pekte mümkün değildi. Tıpkı kapımıza dayanıp ısrarla evin kirasını isteyip bütün huzurumu kaçıran Sevda abla gibi. Başta insanlığını sığınarak taşındığımız bu evde şimdi insanlık dışı muamelesi nedeniyle kapının üzerine konulmak üzereydik.
"Üzerinden bir ay geçti Berfu öde artık kiramı!" dedi yüksek dozda çıkan sesine aldırmadan bütün mahalleliyi pencereye toplarken.
Öderdim ödemesine de bu ayı zar zor atlatmıştık. Elektrik faturası, su faturası, doğalgaz faturası, ev ihtiyaçları derken elimde avucumda bir şey kalmamıştı. Ay sonunu zar zor getirmiştim.
"Ödeyeceğim Sevda abla biraz zaman versen... Bu ay durumum çok sıkışık."
Belki biraz anlayış gösterir diye umuştum ama yanılmıştım.
"Ben anlamam kardeşim yeterince bekledim. Bir hafta içinde ödeyeceksiniz kiramı! Yoksa kapının önünde bulursunuz kendinizi!" dedi.
Konuşmama fırsat tanımadan sirke satan suratıyla burun kıvırdı. Her ay düzenli olarak ödemelerimi yapıyordum oysaki. Sadece bu ay, bu ay elimde olmayan nedenlerden dolayı geçiktirmiştim. Uzaklaşan bedeniyle merdiven basamağına çöktüm.
Allahım ben ne yapacağım şimdi?
İşimi de kaybetmiştim zaten. Koktey partilerinden kazandığım para çeyreğine dahi yetmezdi ki. Çalıştığım pizzacıdan da kovulunca dımdızlak kaldım ortada.
"Berfu..."
Anneannemin sesiyle buğulanan gözlerimi kırpıştırıp oturduğum basamaktan kalktım. İçeri girip kapıyı örtüğüm de annneannemin yanına mutfağa yöneldim.
"Yine o meymenetsiz Sevda mı dayandı kapıya?" diye sordu anneannem karıştırdığı yemeğin altını kısarken. Kısaca başımı olumlu anlamda salladım.
"Ne olur biraz beklese? Dini imanı para olmuş bu kadının! Sanki aç yatıyor geceleri, biraz müsaade etse bir yerlerinden bir şeyler eksilecek sanki doyumsuzun!"
Anne annem söylene söylene yemeğine baharatlardan az az katarken tezgaha yaslanmış düşünüyordum.
Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Etrafımda borç isteyebileceğim kimse de yoktu. Bu dünyada anneannem ve kardeşimden başka kimsem yoktu. Ne olacak, ne bitecekti hiçbir fikrim yok. Her şeyi geçtim kim iş verecekti bana?
Okullar açılmadan düzgün bir iş bulamam gerekiyordu. Kardeşimin okul masraflarını dahi karşılayamazdım yoksa. Anneannem söylemlerine devam ederken omzuna dokundum.
"Sıkma canını anneanne ben her şeyi halledeceğim. Sıkıntı yapıp hasta etme kendini lütfen." dediğim de gözleri hüzünle baktı.
"Ah be Berfum, ah be güzel kızım... Dünya derdi yüklenmiş omuzlarına bitmiyor. Ben sıkıntı yapmışım çok mu?" dedi titreyen sesiyle. Sahiplendiğim sorumluluğun farkındaydı. Üzülüyordu halime. Elinden bir şey gelmeyincede yakınmaktan başka çare bulmuyordu kendine. Ama ben onları muhtaç edemezdim kimseye. Elim ayağım tutuyordu çok şükür. Son nefesime kadar onlar için çalışacak iyi olduklarından emin olacaktım. Onlar benim her şeyimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ
ChickLitAnlamını yitirmişti alfabede ki harfler şimdi. Yalnızca ikimiz vardık bu karanlık yerde korkuyordum bu doğru. Titrediğim de bir gerçekti. "Sana dokunanın elin kırarım demiştim değil mi?" dedi buz gibi soğuk kelimeleriyle. Elini masaya koyduğun da, s...