Yunho, kafasını göğsüne yasladığı çocuğun kalp atışlarını dinlerken gerçek huzuru tattığını hissediyordu. Uzun zamandır eksikliğini hissettiği o sıcaklığa kavuşmuştu. Sanki yüzyıllardır ayrı kalmış ve eksikliğini hep hissettiği kişiyle sarılarak yatarken nasıl huzurla dolmazdı ki içi?
Tepedeki öpüşmelerinden sonra Yunho utanıp bir süre Mingi'ye bakmayı ve onunla konuşmayı reddetse de Mingi sonunda 'eğer cevap vermezsen tekrar öperim' diyerek Yunho'nun şaşkınlıkla kendisine bakmasını sağladığında ufak bir kahkaha atmıştı. Yunho ise Mingi'nin bunu sadece kendisine bakması için söylediğini fark edince koluna vurup kalkmaya yeltenmiş ancak Mingi onu tutup kucağına çektiğinde şaşkınlıkla karşılaştığı kucaklamaya karşılık vermişti. Mingi özür dileyip yanağından öpmüş ve başka türlü bakmayacağı için söylemesi gerektiğini belirtmişti. Yunho oflayıp kalkmaya çalışsa da onu saran kollar izin vermeyince 'utandığımda benimle uğraşmayı hiç bırakmayacaksın değil mi?' diye sormuştu bıkmış bir şekilde. Yanıtı olumsuz olan Mingi ise 'bu kadar şirin olman benim suçum değil' diyerek her zamanki savunmasını yapmıştı.
Sonunda biraz daha tepede vakit geçirip Yunho'ların evine geçmişlerdi. Bayan Jeong kalması için ısrar edince babasının bunu hoş karşılamayacağı söylemiş Bay Jeong ise 'ben hallederim o konuda endişelenme' deyince kalma teklifini kabul etmişti. Yunho'nun odasına geçtiklerinde kendini yatağa atıp yine de endişeli olduğunu söyleyince Yunho sorun olmayacağını, olsa bile her zaman onun yanında olacağını ve ona zarar gelmesine izin vermeyeceğini söylediğinde biraz olsun içi rahat etmişti. Yunho ikisinin de giymesi için pijama çıkardığında eski günlerle olan benzerlik hakkında ufak bir sohbet edip kısa süre sonra yorgunlukları nedeniyle yatmışlardı. Hep olduğu gibi Mingi duvar kenarına yakın olan tarafa yatmış Yunho ise hemen onun kolları arasına yerleşmiş ve alışkanlık edindiği gibi kafasını göğsüne yaslamıştı. Yaklaşık yarım saattir öylece yatsalar da Yunho hala uyuyamamıştı.
Gözleri açmadan sessizliği bozarak mırıldandı Yunho. "Mingi? Uyudun mu?" Eğer uyuduysa uyanmaması için kısık sesle sorduğu soru üzerinde kısa bir an bekledi cevap gelmesi için.
"Hayır güzelim, bir sorun mu var? Neden uyuyamadın?" Mingi ses tonunda belli olan endişe tınısıyla sordu aynı kısık tonda. Yunho hafifçe kıpırdandı.
"Bir sorun yok." Hayır kesinlikle vardı. Sürekli öpüşmelerini düşünüp her gözlerini kapattığında o ana dönmesi büyük bir sorundu. Ancak bunu dile getiremeyecek kadar utanıyordu.
"Neden uyuyamadın peki birtanem?" Mingi'nin sorusuyla kafasını hafifçe yukarı çevirip oldukça yakınında olan yüzün sahibi ile göz göze geldi. Mingi hafifçe gülümsediğinde istemeden hemen önündeki dudaklara kaydı gözü. Yaptığını fark ettiği şey ile hemen gözlerini kaçırdı.
"Hmm sanırım nedenini biliyorum." Yunho duyduklarıyla yanaklarının yandığını hissettiğinde oda karanlık olduğu için şanslı olduğunu düşündü. "Offf susar mısın?" Kendisinin bile zor duyduğu bir sesle konuştu utanarak. Oda tamamen sessiz olmasa Mingi onu duyamazdı büyük ihtimalle.
"Neden? Utanıyor musun? Pişman olduğun bir şey miydi..?" Mingi'nin söyledikleriyle hemen onu izleyen gözlerle buluşturdu kahverengi harelerini. Ciddi miydi bu çocuk?
"Mangim bir şey soracağım." Mingi ufak bir mırıltı ile onayladığında Yunho ifadesiz surat ifadesiyle sakince sordu. "Salak mısın aşkım?" Mingi duymayı beklemediği soruyla afalladı. "Ne?"
"Diyorum ki niye pişman olayım salak mısın aşkım? Seni öpen bendim zaten, sence pişman mıyım?"
Mingi suratına masum masum bakmaya devam edince Yunho derin bir nefes verdi. İlla istediğini alacaktı değil mi?
Uzanıp hemen önündeki dudaklarla buluşturdu dudaklarını. Mingi'nin dudaklarının gerilmesinden gülümsediğini fark etse bile geri çekilmedi ancak öpüşmeyi ilerletecek bir şey de yapmadı. Onun yerine Mingi yapıp atılan adıma karşılık verdi bir nevi. Yavaş hareketlerle dudaklarını öpüp Yunho'nun yatmadan hemen önce sürdüğü böğürtlenli nemlendiricisini tadarcasına emerken Yunho'nun sırtına sardığı kolunu yukarıya çıkartıp hafifçe ensesinden tuttu ve kendine çekti onu. Nefessiz kalıp ayrıldıklarında bile birbirlerinin nefeslerini hissedecek kadar yakın kaldılar. Yunho gözlerini kapatıp alnını Mingi'nin göğsüne yasladı.
"Bilerek yapıyorsun değil mi?" Hafif kızgınlık barındıran ses tonu ile kıkırdadı Mingi. "Başka türlü utangaçlığınızı bırakmadığınız için mecbur kalıyorum diyelim Bay Jeong." Yunho'nun ensesindeki elini saçlarına çıkartıp hafifçe okşarken cevapladı göğsüne yaslanan genci.
Yunho kafasını kaldırıp Mingi'nin gözlerine baktı bir cevap arar gibi. Mingi ise sabırla bekledi söyleyeceği şeyleri.
"Neyiz şimdi biz?" Tedirgince sordu Yunho gece boyu aklında dolanan ve uykusunu kaçıran o soruyu. "Ne olmamızı isterdin?" Sakin ancak Yunho'nun onun da tedirgin olduğunu anlayacağı bir ses tonuyla konuştu Mingi. Yunho ise bu anı bir daha ne zaman yakalayacağını bilemediği için içinden geçenleri söylemeye karar verdi.
"Aslına bakarsan lise sonda senden hoşlanmaya başladığımı fark ettim ancak hep en yakın arkadaşlar olduğumuz için bunu kabullenmek istemedim ve yanlış düşündüğümü varsayarak inkar ettim sana olan sevgimi. Tam az da olsa kabullenmeye başlamışken ayrılmak zorunda kalınca hislerimi de kalbime gömdüm. En azından ben öyle sandım ancak daha önce Hongjoong Hyungla konuşurken ona bahsettim hislerimden. İçimde tutup herkesten saklamak fazla ağır gelmişti kalbime. Ben de ona anlattım. Diğerleri sadece arkadaş olarak bilmeye devam etti. Başka birilerine anlatacak kadar cesur değildim henüz. Dün seninle tekrar konuştuğumda grupta konusu açıldı ve diğerleri de öğrenmiş oldu. Sana duygularımdan bahsedersem seni kayberim diye korktum hep. Ancak şimdi böyle bir durumda böyle bir anda fırsatı yakalamışken kaçırmak istemedim. O yüzden sana da anlatmak istedim. Sana olan sevgim yeni değil Mingi. Sen nasıl hissediyorsun emin değilim ama umuyorum ki duygularımız karşılıklıdır."
Sözleri bittiğinde gözlerini kaçırdı Yunho alacağı cevaptan korkarak. Ancak onu şaşırtan Mingi'den gelen kıkırdamaydı. Tekrar Mingi'ye baktığında yüzünde kocaman bir gülümsemenin yer aldığını gördü. Mingi yanağına minik bir öpücük kondurduğunda istemeden bir gülümseme çiçek açtı yüzünde.
"Birilerinin aksine ben duygularımı daha çabuk kabullendim." Yunho şaşırarak "Nasıl yani?" dedi.
"Lise son sınıfın başından beri senden hoşlanıyorum Jeong Yunho. Hatta hoşlanmak az kalır. Kör kütük aşığım baya."
Yunho duyduklarıyla hem şaşırıp hem mutlu olurken tekrar minik bir öpücük kondurdu sadece birkaç öpüşmede bağımlısı olduğu dudaklara.
"Ben mi sorayım sen mi sorarsın?" Mingi duyduğu soru ile kaşlarını çattı. "Ben sorucam tabii ki. Sevgilim olur musun Jeong Yunho?" Yunho yüzündeki gülümsemeyi silemezken cevapladı. "Tabii ki de olurum civcivim!" Birbirilerine sıkı sıkı sarılırlarken neredeyse mutluluktan ağlayacak gibiydi ikili. O gece ikisi için de belki de hayatlarının en mutlu günüydü. Dolunayın parlak ışığı pencereden içeri dolarken birbirleri için her şeyi göze almaya hazırdı iki genç.
★★★
AY NASIL OLMUŞ
ödev yaparken molalarda yazdım hızlıca
Yazıp atıyorum hemen eğer yazım yanlışı varsa kusura bakmayın kontrol etmeden atıyorum<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ramazan davulcusu | yungi
FanfictionYunho en sonunda dayanamayıp evin önünde yarım saattir davul çalıp gitmeyen davulcuya pencereyi açıp ağzına geleni söyler. Bilmez ki gece karanlığında yüzünü göremediği çocuk aslında lisede hoşlandığı ancak üniversitesiye geçtiği için artık birbirle...