Selaaammmm, yeni başladığım bu fic umarım tutarrrr, çok istekli ve severek başladığım bu ficin bana mutluluk getirmesi dileğiyle... İyi okumalar 💐
🔪~
Sonra bir bıçak darbesi daha, defalarca önündeki cesedi bıçaklamasına rağmen içindeki öfke dinmiyordu. Aslında öfkesi altında hareketsizce yatan cesete değildi. Son bir bıçak darbesi daha vurup kalktı cesedin üstünden.
"Halledin şunu" dedi eli kanlı oğlan "Emredersiniz!"
Kanlı eldivenlerini yanındaki çalışana verip hızlıca ayrıldı o bodrumdan. O kadar çok şey yaşamıştı ki kendini düşüncenin kollarına bırakırken cebinde çalan telefonu duymamıştı bile. "Beyim, telefonunuz çalıyor." Sarı saçlı oğlan yanındaki korumasına bakıp masumca gülümsedi ve cebinde titreyen telefonu aldı.
Arayan : Shinrai
"Chris bu gecelik beni idare eder misin?" "Bir sorun yok değil mi Shinrai?" Ardından gecikmeden cevap gelmişti. "Bu gece çok önemli bir işim var idare et beni işte." Chris ne olduğunu anlayıp gülmüştü. "Senlik bir şey yok Shinrai sen işine bak hadi kolay gelsin." "Teşekkürler" Chris hızlıca telefonu kapatıp arabasına doğru ilerledi.
"Buyurun efendim" Chris umursamadan arabaya binip her zaman gittiği mekanına gidecekti "Stasie'nin yanına gideceğiz." "Tabii efendim." Chris elindeki telefonu alıp hemen sevgilisi Stasie'yi aramıştı fakat telefonu açmıyordu. Defalarca aramasına rağmen telefonu açılmayınca şoförüne hızlı olmasını söylemişti.
Kısa bir süre sonra sevgilisinin evine geldiğinde kapının önünde bir çift erkek ayakkabısı görünce sinirlenmişti Chris. Evin yedek anahtarını eline alıp sesiz ama hızlı bir şekilde kapıyı açmıştı sonuçta bu onun işiydi. İçeriye girdiğinde aynı şekilde kapıyı kapattığında yerde çıkarılmış kıyafetler görünce birden fazla duygu içeriyordu kalbi.
Seslerin geldiği yere doğru ilerlediği sırada duymak istemediği şeyler duymuştu. Sevgilisi Stasie ve çok güvendiği kardeşim dediği kişi Shinrai'nin seslerini duyuyordu. Kapının ardında onları biraz dinledikten sonra eline telefonunu alıp Shinrai'yi aradı tabii beklediği gibi telefona bakmamıştı ardından Stasie'yi aramıştı ve yine o telefon açılmamıştı. Hemen telefonundan ses kaydedici açtı ve sesleri kaydetmeye başladı.
"Yine mi Chris arıyor, bıktım artık şu adamdan bir an önce ondan ayrılıp seninle kaçmalıyım Stasie." Birkaç tane öpücük seslerinden sonra genç kadından cevap gelmişti "İlk önce Chris'in paralarını almam lazım Shin yoksa gelmem seninle." Tekrar öpücük seslerinin ardından kahkahalar duymuştu.
O an sanki ölüyormuş gibi hissetti. Her şeyden çok sevdiği Stasie ve canını emanet ettiği Shinrai. Anlamıyordu sanki başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Ses kaydını kapatıp sessizce çıktı o iğrenç evden.
Arabasına doğru giderken diğer bir yandan da Minho'yu arıyordu, Minho çok geçmeden telefonu açtığında Chris nefes nefese konuşmaya girdi direk. "Shinrai ile Stasie'yi yakaladım Minho, senden başka kimseye güvenemem artık" derin bir nefes verirken diğer yandan arabasına binmişti. "Ne diyorsun Chris tanrı aşkına Stasie seni çok seviyo-" Birden sesi yükselmişti Chris'in "Param için, her şey lanet olası para içinmiş. Paramın hepsini alıp Shinrai piçi ile kaçacakmış Minho." ne Minho'dan ne de Chris'den ses çıkıyordu resmen ölüm sessizliği vardı ikisinde.
"Yanına geliyorum evdesin değil mi?" "Oh, evet evet bekliyorum seni çabuk gel." Şoför duyduğu konuşmadan nereye gideceğini anladığı için hiçbir şey söylememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angels İn Tibet
Fiksi Penggemar"Chris, bebeğim Dünya'da yediğim en iyi etlerden biri olabilir bu." Demişti Chris'in karşısındaki Stasie. "Beni aldattığın adamın etini beğenmen çok güzel Stasie."