-Night Mares-

206 15 13
                                    


   Uçsuz bucaksız bu bembeyaz ortamda yapayalnız hissediyordu.
Üstünde kendisine ait olan kıyafetleri yoktu. Beyaz bir elbise vardı ve bileklerine kadar uzanıyordu. Bir iki adıma atıp etrafında döndü. Kimse olmadığını sanıyordu tanıdık sesi duymayana kadar.

"Felix."

"Anne?"

  Gözlerindeki yanmayı hissediyordu yine. Etrafında kaç tur döndü ama sesin sahibini bulamıyordu.

"Anne?!"

"Burdayım bebeğim. Burdayız."

  Hızla arkasına döndü. Annesi ve babası en içten tebessümle bakıyorlardı ona. Bir kaç adım attı onlara doğru.

"Sizi çok özledim."

"Bizde seni çok özledik oğlum."

  Dedi babası ve ikiside kollarını oğluna açmıştı sarılması için. Annesi ve babasına hızla koşacağı an onu dehşete düşüren sesi duydu bu seferde.

"Onlara dokunamazsın."

  Sertçe yutkundu ve olduğu yerde hareketsiz bir şekilde durmaya devam etti. Annesi ve babasına baktığı zaman yüzlerindeki gülümseme gitmiş yerini hüzün almıştı.

"Ben..."

  Omzuna konan elle kıyafeti kirlenmiş, ellerin dokunduğu yer beyazlığından eser kalmayıp siyaha bürünmüştü. Yanaklarından süzülen göz yaşlarıyla ellerin sahibine baktı. Yüzündeki sinsi gülüş içini ürpetmeye yetiyordu.

"Nasıl dokunucaksın onlara?"

  Ona aitti bu ses bu seside tanıyordu ve bacaklarının titrediğini hissediyordu. Beline sarılan kolla elbisesi daha da siyaha bürünmüştü. Gittikçe kararan elbisesine baktı. Sonra ona baktı. Korkunç bakışları ve diğer sesin sahibi gibi dudaklarındaki sinsi gülüş göz yaşlarının hızlanmasına sebep olmuştu.

"Annem ile babamın yanına gitmek istiyorum. Bırak beni lütfen."

"Nasıl onların yanına gidiceksin? Nasıl dokunucaksın? Hm? Bu kirlenmiş halinlem mi?"

"Ben kirliği değilim, elbisem tertemizdi."

"Emin misin? Bir daha bak istersen."

  Kıyafetine bir kez daha baktı. Tamamen siyahtı elbisesi artık. Sadece ufak bir beyazlık vardı sol göğsünün üstünde.

"Ama siz kirlettiniz."

  İki bedende de gezdirdi bakışlarını. Gözlerinde tek bir merhamet olmayan, ruhlarını şeytana satan bu gözlerin sahiplerinde gezdirdi bakışlarını merhamet dilenircesine ama yine mahrum bırakılmıştı.

"Anne lütfen yardım et bana."

"Yapamam oğlum."

"Neden!? Sizinle gelmek istiyorum ben!"

   Annesinin hüzün ve pişmanlıkla harmanlanan bakışlarından çekmedi gözlerini son kez yardım istedi

"Anne... Lütfen."

  Ve yine reddedilmişti. Yine sessiz kalmıştı annesi. Yardım çığlıklarını duymazdan gelmişti yine. Yine sağırdı kulakları ona.

...

  Oturduğu yerden kalkıp hala bitmemiş olan serumu kontrol etti.
Elini yatakta yatan küçük bedenin alnına yerleştirdi. Ona ilk dokunduğunda hissettiği teninin sıcaklığı normal bir ısıya düşmüştü şimdi.

  Yanına oturup gözlerini gezdirdi solgun ve bir o kadar da güzel olan yüzünde. Kar gibi beyaz olan tenini yıldızların geceyi süslediği gibi çilleri süslemişti tenini, göz yaşlarının kendine mesken edindiği göz altlarındaki mor halkalar gözünden kaçmamıştı. Dolgun dudakları kusursuzluğana güzellik katıyordu.
Bir ressamın en güzel tablosundan, tanrının yarattığı en güzel varlıktan, herşeyden güzel geldi bir an gözüne. Evet haklıydı. O çok güzeldi. Tapılasıydı.

One Love Two Mouth - Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin