BÖLÜM 2

107 22 9
                                    

Siyah, uzun saçlı, soluk tenli kadın gözyaşları yanaklarını ıslatırken uyuyan bebeğine bakıyordu. Hıçkırıklarını tutmak için elini ağzına örttü. Bebeği soğuk algınlığından dolayı doğru düzgün uyumuyordu ve hazır uyumuşken onu uyandırmak istemedi.

İki adam Yeonjun'u kadının yanına getirdikten sonra gitmişlerdi. Orta yaşlı kadın sessizce onu takip etmesini söylediğinde Yeonjun başını salladı. Kısa süre yürüdüler hiç konuşmadan. Küçük olan neredeyse okulu kadar büyük evin içinde kaç kişinin yaşadığını merak etti. İçeri girdikleri zaman bile çok gerekmedikçe konuşmadılar.

Yeonjun kucağındaki bebeğin hareketlendiğini hissedince içini hüzün kapladı. Onu annesine verip okula gitmek zorunda kalacaktı. Aralarında bir bağ hissediyordu ama burada bırakmak zorundaydı.

Bebeğin annesi onu kucağından aldığında sıkıca sarıldı ve dikkatsizliği yüzünden özür diledi bebeğin kendisinden. Ardından Yeonjun'a dönüp ona göz kulak olduğu için teşekkür etti. Bebek bu sırada hala uyku sarhoşu olduğu için etrafa boş boş bakıyordu. Tam ayıldığında kendini tutan kişiyi görmek için başını yasladığı omuzu ittirdi.

Gözleri önceki omegayı aradı. Yeonjun ayaklanmadan önce en küçüğün yanağını öptü ve kadın "Soobinnie görüşürüz de." dedi bebeğin elini sallamasını sağlayarak. Ancak bebek daha öncede yaptığı gibi çocuğun olduğu tarafa atıldı ve az kalsın düşüyordu.

Yeonjun çoktan arkasını dönüp kapıya doğru yürümeye başlamıştı. Birden yüksek ağlama sesi ile olduğu yerde dondu. İçinin sızlamasına engel olamadı. Onun bebek olduğunu ve istediği herşey için ağlayacağını biliyordu ama kendisi için ağlaması çok farklıydı.

Annesi çaresizce "Bu günlük okula gitmesen olur mu?" diye sordu.

Yeonjun da bunu beklediyordu. Annesi sorduğunda söylenir bir cevabı vardı artık. Arkasını dönüp sorun olmayacağını söyledi.

Sonuç olarak bebek tekrar uyuyuncaya kadar yanında duracaktı ve uyuduğu zaman gidecekti. Şuanda da Soobin'in hiçbiri ile oynamayacağına rağmen oyuncaklarla dolu odasında oturuyorlardı.

Bebeğin hafifçe gözleri ağırlaştığında Yeonjun onu abartılı şekilde büyük beşiğine taşıdı. Kendisini uykuya teşvik etmek için uyuyor taklidi yapıyordu ama yanlışlıkla gerçekten uyudu. Dün gece ödevini yetiştirmekle uğraşırken epey geç saatte uyumuştu.

(Kısa diye burda bitirmek istemiyorum ama uyku falan saat 00 13 bay değil aşağıda devamı var olacak)

Yeonjun'un annesi o gün işten erken ayrılmıştı ve Yeonjun'u okuldan alarak ona sürpriz yapmayı düşünüyordu. Çıkış saatine yarım saat daha olduğu için bir kafede oturmuş sıcak kahvesiyle huzurlu vakit geçiriyordu.

Eşiyle ve çocuğuyla pek zaman geçiremediği için üzgündü ama malesef değiştiremiyordu bunu. Bir başkasının pastanesinde çalışıyordu ve kendi kafesini veya ona benzer bir şeyler açmayı düşlüyordu. Böylece evine daha fazla dikkat edebilirdi.

Düşüncelere daldığı için vaktin nasıl geçtiğini anlamadı bitirdiği ve önceden ücretini ödediği kahvenin plastik bardağını girişteki çöp kutusuna attı.

Çocuğunun okuluna doğru yürürken bir bankta sürekli çantasına taktığı süs benzeri nesneye rastladı. Düşürdüğünü varsayarak cebine attı. Dakikalar içinde zaten okulun önündeydi. Sabırla zilin çalmasını bekledi ve çaldıktan sonra da Yeonjun'un çıkmasını.

Tüm öğrencilerin çıkışını izledi ama kendi oğlu hala yoktu. Endişelenmemesi gerektiğini kendine hatırlattı ama elinde değildi. Sınıf öğretmenini gördüğü anda yanına yürürüp Yeonjun'u sordu. Öğretmeninin okula hiç gelmediğini söylemesi ile dondu.

Bir anda tüm vücudu üşüdü, ne yapacağını bilmiyordu ve aklından tonlarca olasılık geçiyordu. Gözleri doldu ama eğer Yeonjun buralardaysa onu böyle görmesini istemediği için hemen sildi yaşları.

Aklına çantasına takığı şeyi bulduğu yer geldi. Neredeyse koşarak ve her an ağlamaya hazır oraya gitti ve gördüğü herkese telefonun duvar kağıdından oğlunu gösterip görüp görmediklerini sordu. Her olumsuz yanıt daha da korkuttu onu.

İyi bir anne olmadığını söyleyerek göz yaşlarını serbest bıraktı. Geçen bazı insanların bakışları onu daha çok ağlattı. Neyseki iyi insanlarda o saate oradan geçiyordu ki iyi olup olmadığını sordular.

Olayı anlattı ama onlarında görmediğini öğrendi. Telefonu çaldığında kendini toparlamak zorunda kaldı. Sesini düz tutmaya çalışarak seslendi karşı tarafa.

Hattın diğer ucunda oğlunun sesini duyduğunda heycanla dinledi. Ne dediğini tam duyamadı çünkü tek istediği hemen onu alıp evine dönmekti. Nerde olduğunu sordu.

"Bunun uzun bir olayı var ama bir yabancının evindeyim. Beni merak etmiş olabilirsin diye aramak istedim."

"Şuan iyi misin? Okula gitmemişsin- hayır bunu boşver adresi sor lütfen seni almaya geleceğim."

Söylenen adresi arama motoruna sordu ve yakın olduğu için yürüyerek oraya vardı. Kapıdaki korumalar sabah Yeonjun ile karşılaşanlar olduğu için benzerliğe de dikkat ederek onu içeri aldı.

Kapı içeri girdiğinde kucağında ilk kez gördüğü tombul yanakları bir bebek olan kendi bebeğine doğru ilerledi. Yanaklarını ve saçlarını defalarca kez öperken yaralanmış mı diye bakmayı ihmal etmedi.

Yeonjun biraz utanarak "Seni meraklandırdığım için özür dilerim." dedi. Annesi sorun olmadığını söyledikten hemen sonra kendisinden biraz büyük olan kadın oturup kahve içmeyi teklif etti ama sadece boğazı kuru olduğu için bir bardak su rica etti.

Yeonjun oturup olayı annesine anlatığında annesi neye şaşıracağını karıştırdı. Bebek Soobin'in oğluna karşı tavrı yüzünden ne düşüneceğini bilemedi. Feremonlar yüzünden olamazdı çünkü henüz bu kokuları çok az veya hiç almıyor olmalıydı.

Bunu düşünmeyi bir kenara bırakıp Bayan Choi ile düzgünce tanıştı.

(Google dan Soobin'in annesinin adı nedir diye araştıran yazar🤫)

Müsait bir zamanda akşam yemeği için sözleştikten sonra Yeonjun'u alıp evden çıktı. Bebek tekrar ağlıyor olmasına rağmen ikisinin ayrılması zorunluydu.

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~

Oy verin o kadar biti

Oy verin o kadar biti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Baby Alfa | YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin