Yalnızlığın İntikamı

32 1 0
                                    

Derin düşüncelere dalmış olan Mert, annesinin "Mert! Mert!" diye kendisine seslenmesiyle daldığı derin düşüncelerden irkilerek kendine gelir. Ne olduğunu anlayamayan Mert, etrafına bakınır ama annesini göremez çünkü annesi yan odada son hazırlıklarını yapıyordur.

Anne: Hadi Mert birazdan pikniğe gidicez çabuk hazırlan! İki dakikaya arabanın önünde ol!
Mert: Tamam anneciğim hemen geliyorum!

Hemen kıyafetlerini giyip, kendine son kez aynada bakıp çantasına aldığı an koşarak merdivenlerden inen Mert, merdivenin son basamaklarına doğru dengesini kaybeder gibi olur ama dengesini korur. Sonunda hole ulaşan Mert ayakkabılağa doğru yönelir ve ayakkabılarına uzanmak için parmak uçlarının üstünde dururken arkadan babası çıkar.

Baba: Dur oğlum ben sana ayakkabılarını veriririm.
Mert: Teşekkür ederim babacığım.

Babası ayakkabılarını Mert'e verir, ayakkabılarını giyer ve arabaya doğru koşar. Arabanın kilidini açan baba, Mert'i arka koltuğa otutturur ve Mert'in emniyet kemerini takar. Baba sürücü koltuğuna oturur ve anneyi beklerler. İki dakika bekledikten sonra gelen anne, arabaya sinirli bir şekilde gelerek ön koltuğa oturur.

Mert: Anne bana dedin erken gel diye ben senden önce geldim.
Anne: O cümleyi sen hemen gel diye dedim.
Baba -gülümseyerek-: Bir şeyinizi unutmadınız değil mi?
Mert: Unutmadık!
Baba: O zaman çıkıyoruz.

Baba arabayı çalıştırır ve iki saat sürecek olan yolculuğa başlamış olurlar. Her on dakikada bir "Geldik mi?" diye soran Mert'e annesinin ve babasının cevabı "Az kaldı oğlum." dur. Ormana geldikleri zaman ise heyecanla arabadan çıkan Mert, etrafta koşuşturmaya başlar.

Anne: Mert dur oğlum bir yerini yaralayacaksın! Canım şuna bir şey de.
Baba: Hadi gel Mert senle beraber mangalı hazırlayalım.
Mert: Tamam baba!

Mangalı beraber kurarlar ve mangalı yakmak için Mert babasının söylediği gibi bir poşet dolusu kozalak toplar. Annesi bir yandan masa, sandalye ve etin yanına yiyelebilecek aparatifleri hazırlar. Baba etleri pişirirken Mert'de babasını izliyordur. Etler pişince yemeğe hazırlanan aile, etin keyfini çıkarır. Yemekkerini yiyip azıcık dinlendikten sonra ailecek birkaç saat oyun oynarlar. Mert yorulduğu için arabanın içinde dinlenmeye karar verir ancak akşam sekize kadar uyur. Hem Mert uyuduğu için hemde hava karardığı için eve gitme kararı alan aile, az ışık olan yollardan geçerken arkadan gelen hızlı bir arabayla çarpışırlar. Ani çarpmayla uyanan Mert ön koltulta anne ve babasını göremeyince korkudan ağlamaya başlar. Meğerse annesi ve babası ön koltuktan uçmuştur. Arabaya vuran kadın ailenin durumuna bakmak için arabadan iner ve iki ebeveyni de hareketsiz görür. Kadın ne yapacağını bilemez ve etrafa bakarken arabanın içinde ki Mert'i görür. Mert'le bakışan kadın koşarak arabasına biner ve oradan uzaklaşır.

Ne yapacağınu bilemeyen Mert o kadının simasını hayatta unutamaz. Karanlıkta bile belli olan mavi gözleri ve boyanmış sarı saçları, Mert'in dünyasını karartacaktır. Korkudan eli ayağı titreyen Mert, annesinin telefonunu alıp annesinin öğrettiği şekilde ambulansı arayıp yetkili kişilerin gelmesini beklemelidir. Hızlıca arabadan iner ve annesi ile babasının yanına gider. Babası kan kaybından ölmüş annesi ise yavaş yavaş gözlerini açıyordur.

Mert -ağlayarak-: Anne! Baba! Uyanın!

Cevap veremeyen baba ve annenin başında ağlayan Mert, en sonunda beklemenin sonucunu alır ve ambulans gelir. Hastaneye gelindiğinde ise baba direkt morga kaldırmışlardır. Anne ise belden aşağısı felç kalmıştır. Annesinin ve babasının bu hâlini gören Mert içinde değişik bir boşluk oluşur. Birkaç saat bekleyiş ve ağlayış geçtikten sonra annesi uyanır ve göz ucuyla oğluna bakar. Baş ucunda duran Mert annesine tam sarılacakken doktorlar aralarına girer ve hemen anneyi ameliyathaneye alırlar. Mert annesi götürülürken bir doktorun bacağına yapışır ve bırakmaz. Doktor Mert'i ayağıyla iterek, yere düşürür ve yoluna devam eder.

Kadın MezarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin