Yanlızlık kavramını sonuna kadar yaşayan biri olarak bence yanlızlık insanların düşündüğü gibi tek başına, kimsesiz gibi sıfatları kapsayan bir şey değil.
Bence yanlızlık en büyük kalabalıktır çünkü düşüncelerimizle yanlız kalırız ve bu durum bize yanlızlık duygusunu hissettirir.
Her sabah zihnim boşken cümle yazmayı seven biri olarak okulun ilk gününde sırf cümle yazıcam diye geç kalmıştım.
"Bir kere de yazmayı versen öleceksin sanki dimi Deva"
İçimden kendime söylenirken kahvaltı yapmayı sevmediğim için es geçerek kapıya doğru ilerledim.
Ayakkabılarımı giyip elimdeki kulaklıkları kulağıma geçirirken aynı zamanda merdivenlerden koşturarak aşağı indim.
Okul uzak olmadığı için yürümeye karar vererek telefonumu açıp rastgele bir şarkıya tıkladım.
Okul forması olarak siyah eşofman altı, üstten beyaz tshirt giymeyi tercih etmiştim.
Okulun birçok çeşit forması vardı ve bu benim için büyük bir avantajdı çünkü aynı şeyleri sürekli giymekten nefret eden biriyim.
Siyah saçlarımı üstten gergin bir at kuyruğu yapmış, lacivert kadar koyu mavi gözlerimi gizlemek için kahverengi lens takıp, hava sıcak olduğundan yüzüme sadece rimel ve gloss sürmüştüm.
Karen Koleji liseden önce iki yıl İngilizce ve Fransızca eğitimi verdiği için 19 yaşında olmama rağmen 11. sınıf öğrencisi oluyordum.
Küçükken bana çok saçma gelse de dil eğitimim açısından bana büyük bir kolaylık sağlamıştı.
Ne kadar zaman geçtiğini anlayamadan okulun giriş kapısında bulmuştum kendimi.
Kulağımdaki kulaklıkları kabına yerleştirip sırt çantamın ön gözüne koydum.
Derin bir nefes alarak okulun giriş kapısından ilerlemeye başladım.
Bahçede ilerken herkesin bi anda sessizleştiğini farketmemle gözlerimi hedefimdeki okulun giriş kapısından bahçedeki kişilere doğru çevirdim.
Herkesin bana baktığını gördüğümde ise göz devirip umursamadan kapıya doğru ilerledim.
Danışmandaki kız beni görür görmez ayağa kalkıp;
"Hoşgeldin, sen Deva olmalısın."
Sıcak olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle;
"Evet benim."
"Müdürün odasına seni götürecek kişi benim, eğer sorun yoksa çıkalım mı?"
Kafamı sallamakla yetindim.
Merdivenlere doğru ilerleyip iki kat çıktıktan sonra direk sol tarafındaki kapıya döndük ve danışman kız kapıyı iki kere tıklattı.
İçerden sert his ses tonuyla " Gelebilirsin" diyince kapıyı açıp içeri doğru ilerledi bende hemen peşinden girip kapıyı kapattım.
Gözlerimi odada gezdirirken sadece gri ve siyah renklerin bulunduğu bir oda olduğunu fark ettim. Gerçekten de asil bir görünümü vardı.
Müdüre doğru dönerek masasının üzerinde bulunan kartlığından isminin Özkan Öztürk olduğunu gördüm.
Açıkçası ismi benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu, hızlıca bu fastı geçip sınıfıma gitmek istiyordum.