Öncelikle diğer kitabım hakkında konuşmak istiyorum, Tehlike kitabının yarıda kalmasının sebebi profilimde gözükmüyor yani bu yüzden bölüm atamam. İki gündür bekledim belki Wattpad'da bir sorun oluşmuştur düzelir diye ama maalesef düzelmedi. Belki bazılarınızda kitap gözükebilir ama benim profilimde yok yani anlayacağınız o kitabı yazamıyorum. Bu kitapta zaten aklımda vardı ve Tehlikeyi bitirir bitirmez bunu yazacaktım, umarım bu kitabımıda beğenirsiniz.
Peter pan sendromunu bilmeyenler için açıklayacağım, Peter pan sendromu nedir?
Bu sendrom büyümek istemeyen ve ya yetişkin olsa bile çocuk gibi davranan erkeklere denir, böyle insanlar sorumluluk almaz çocuk ruhludurlar ve herhangi bir sorunla karşılaştıklarında çözmek istemezler, bunun yerine çocuk gibi mızmızlanır ve ya ağlayarak huysuz davranışlar sergilerler. Bebeklerin ve çocukların sevdiği şeyleri severler, onlar gibi davranırlar. Gerçek hayatla olan bağları zayıftır, anlamsız hareketler sergilerler ve kendi dünyalarında yaşarlar.
"Efendim, istediğiniz gibi eve baskın yaptık ama maalesef kimse yoktu, Cengiz ve oğlu geleceğimizi tahmin edip kaçmış olmalı"
Barlas önünde ki adama bakarken söylediği şeylerle elini sertçe masaya vurdu, ayağa kalkarak iki elini masanın üzerine yerleştirdi. Son bir kaç gündür o eve baskın yapmak için planlar yapıyordu ama bir işe yaramamıştı, bu sinirlerini alt üst ederken sakin kalarak düşünmeye çalıştı.
"Kahretsin, nereye gittiklerini bulun yoksa hepinizin kafasını uçuracağım" sinirli sesle konuştuğunda karşısında ki adam tedirginlikle Barlasa bakıyordu, sinirli olduğu için her an silahını çıkarıp kafasına sıkabilirdi."Efendim aslında iyi haberimde var, aile üyelerinden biri elimizde evde sadece o vardı ama konuşmuyor"
Adamın söyledikleri ile Barlas kafasını yukarı kaldırdı ve kaşlarını çattı, "ne demek konuşmuyor?" adam Barlasdan gözlerini kaçırarak yutkundu, nasıl söyleyecekti ki? Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamışlardı bu yüzden nasıl tepki vereceklerini şaşırmıştılar.
"Ağlıyor sadece oyuncağını istiyormuş" kısık ve anlamaz bir şekilde konuştuğunda Barlasın kaşları daha çok çatılmıştı, ellerini masadan çekerek odanın ortasına doğru yürüdü."oyuncak? Çocuk mu getirdiniz? Beyniniz yok mu lan sizin küçük çocuktan ne gibi bir bilgi alacağız biz?" sinirle sesini yükselttiğinde karşısında ki adam korkuyla titremişti, kafasını hızla iki yana sallayarak titreyen dudaklarını araladı "A-aslında büyük gözüküyor ama hareketleri garip, isterseniz gidelim bakın biz anlam veremedik"
Barlas derin bir nefes alıp verdi, arkasını dönerek kapıya doğru ilerledi ve hızlı adımlarla merdivenleri inerek evin çıkış kapısına yöneldi. Aile üyelerinden birini buldukları için herhangi bir bilgi alacağını düşünmüştü ama adamın söylediği şeyler kafasını karıştırarak dahada sinirlenmesine sebep olmuştu.
Arabadan inerek kolunda ki saate baktı, saat akşam 9 olmak üzereydi ve hava baya soğuktu. Hızlı adımlarla önünde ki depoya doğru ilerledi, Barlasın geleceğinden haberdar olan korumalar korkuyla yerlerine geçmiştiler ve kapıyı açarak Barlasın içeri girmesine yol açmıştılar. Hızlı ve bir o kadarda öfkeli şekilde içeri girerek adamların toplandığı yere gitti."Nerde şu anlam veremediğiniz çocuk?" kalın sesi ile konuştuğunda adamlar yutkunmuştu, Barlasın sinirinden hepsi it gibi korkuyordu.
"Şu tarafta efendim" adamlardan biri öne çıkarak eliyle sağ tarafı gösterdiğinde Barlas o tarafa doğru yöneldi ve adamın gittiği yere ilerledi, demir kapıyı açarak Barlasın içeri girmesini sağladı.
Yerde oturmuş burnunu çeken çocuk yine odaya giren, ona göre son derece korkutucu adamları gördüğünde sakinleşmeye başlayan göz yaşları yeniden akmaya başlamıştı, ince bacaklarını kendisine çekerek elini yüzüne kapattı ve sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Gözleri çok acıyordu çünkü oyuncağı rico yanında değildi. Tanımadığı, soğuk, karanlık bir yerde korkunç, büyük adamlarla beraberdi bu ağlaması için yeterli bir sebepti. Barlas yerde oturmuş ağlayan çocuğu gördüğünde yüzü garip bir hal almıştı, çatık olan kaşları önce eski halini almıştı ardından yine çatılmıştı.
Yanında ki adama eli ile gitmesini işaretledi ve kapıyı hafif Aralık bırakarak karanlık odaya doğru adımladı, çocuğun yanına yaklaştıkça küçük beden daha çok titriyordu ve ağlak sesi duyuluyordu."Ricoyu istiyorum git başımdan" Barlas ince sesi duyduğunda sessiz bir şekilde dizlerini kırarak aşağı doğru eğildi. Sesi çocuksuydu ve güzel bir tınısı vardı.
"Kaldır kafanı" kendisine engel olamadan kalın sesle konuştuğunda çocuk daha çok duvara sindi, korkuyordu ve ricoyu istiyordu. Barlas önünde ki siyah düz saçlara bakarak derin bir nefes alıp verdi, şimdi bu çocukla mı uğraşacaktı? Beklediği gibi küçük bir çocuk değildi bir şeyler bilme ihtimali vardı bu yüzden konuşturması gerekiyordu, bunu diğerlerine yaptığı gibi işkence ile yapmaya çalışsa çocuk korkudan ölebilirdi çünkü gerçekten bebek gibi hareketleri vardı."Yüzüme bak, zarar vermeyeceğiz sana korkma"
Diğerine kıyasla ince çıkarmaya çalıştığı sesle konuştuğunda fazla başarılı olmamıştı ama karşısında ki çocuk yavaş bir şekilde kafasını kaldırmıştı, burnunu çeketi ve eliyle burnundan dudaklarına doğru akan sıvıyı temizleyerek büzülü dudaklarıyla adama baktı. Oda karanlık olduğu için çocuğun yüzü gözükmüyordu, Oktayda aynı zamanda Barlasın yüzünü görmüyordu ama kendisine kıyasla fazla büyük bir bedene sahip olduğunu görmesi korkusunu dahada artırmıştı. Babası ona hep insanlardan uzak durmasını söylerdi, hiçkimse Oktayı sevmiyormuş ve o konuşunca rahatsız olucaklarmış. İnsanların onu sevmemesi ilk başlarda üzülmesine sebep oluyordu ama artık alışmıştı. Babası, Oktay herhangi biriyle konuşmak istediğinde oyuncaklarını elinden alır ve karanlık odaya atardı.
Bu çok korkutucuydu Oktaya göre, rico yanında olsa fazla korkmazdı babasıda bunu bildiği için elinden alırdı hep, bu adamlar ona babasını anımsatmıştı bu yüzden ağlayarak oyuncağını istiyordu.
"Ricoyu.. Getirecek misin? O korkar bensiz, bende onsuz çok korkarım lütfen çıkalım buradan ve ricoyu alalım sonra konuşmam sizinle, söz"
Barlas önünde üzgün ve tedirgin sesle konuşan çocuğa bir kaç saniye daha baktı, buda neydi? Cidden çocuk gibiydi. Ayağa kalkarak elini çocuğa doğru uzattı, Oktay korkak gözlerle bir adamın eline birde karanlık olduğu için siyah görünen yüze baktı. Korkuyordu ama odadan çıkacaklardı büyük ihtimalle bu yüzden titreyen ve saatlerdir soğuk zeminde oturduğu için buz gibi olan ince elini adamın sıcak ve büyük eliyle buluşturdu, üşüyordu çünkü ince pijamalarla evden çıkarmıştılar onu büyük ihtimalle hasta olacaktı, bünyesi zayıftı.
Adamın elinden destek alarak ayağa kalktı, elini hemen geriye çekti ve bir kaç adım ondan uzaklaştı, rahatsız etmek istemiyordu.
Hızlı adımlarla aralık kapıya yöneldi ve aydınlık olan tarafa geçti, sonunda o karanlık odadan kurtulmuştu. Eliyle ıslak yanaklarını temizlediği sırada odadan demin ki koca adam çıkmıştı, ürkek bakışlarını adamın yüzüne çıkardığında gördüğü sert bakışlar ile kalp atışı hızlandı, gözleri yeniden dolmaya başlamıştı çünkü adam sinirli gözüküyordu. Babası hep sinirli gözüktüğünde ona vururdu, o da mı vuracaktı?
Oktay sadece babasını ve abisini tanıyordu, onlar nasıl bir karaktere sahipse diğer insanlarda öyle sanıyordu. Hatta babası daha kötü olduklarını bile söylemişti, insanlar Oktay için korkunçtu. O sadece hayvanları, en çok kedileri ve oyuncaklarını severdi.
"Bakma bana öyle" titrek sesle konuştuğunda Barlas şaşkınlıkla kaşlarını yukarı kaldırdı, nasıl bakmıştı ki?
__________
Evet kitap hakkında düşünceleriniz nedir? Konusu sizce güzel mi yoksa kötü mü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEĞİM || BXB
JugendliteraturPeter pan sendromlu Oktay Akaydın ve onu berbat hayatından kurtaracak olan en büyük baronlardan biri, otoriter ve kuralları ile tanınan Barlas Ertekin. Yaş farkı, şiddet, küfür ve age play içermektedir rahatsız olacaklar okumasın. Oktay 18 Barlas 34