1) Çünkü Ayrılanlar Hala Sevgili

3.5K 90 21
                                    

       Alaz'ın odasında yatağa sırtlarını dayamış yerde öylece oturuyorlardı. Alaz'ın başı Asi'nin göğsünde, Asi'nin kolu Alaz'ın omuzlarında... Tahminen yarım saattir bu haldelerdi.

       "Daha iyi misin?" diye yumuşakça sordu Asi

       Alaz cevap vermedi, onun yerine kollarını Asi'nin beline dolayıp ona sıkı sıkı sarıldı. Başı Asi'nin göğsünde, gözleri kapalı öylece oturmaya devam etti. Asi başını eğip Alaz'ın yüzüne baktığında onun çehresini rahatlamış gördü. Neredeyse uykuya dalacak gibi bir hali vardı. Sevindi. Deminki sinir krizi ve patlamadan sonra onu böyle görmek rahat bir nefes aldırmıştı.

       Alaz içindekileri nihayet kusmuş, biriktirdiklerini dökmüştü ortaya. Son günlerde yaşadığı çıkmazı Asi'ye anlatmıştı. Açıkçası bunu Asi de beklemiyordu. Alaz daha önce hiç bu kadar şeffaf yaklaşmamıştı ona. Duygularını dillendirmekte nedense Asi'ye karşı hep çok ketum davranmıştı. Şimdi nihayet bunu yaptığında da bula bula bu kadar yanlış bir zamanı bulmuştu.

       Asi Alaz onun karşısına çıktığında uzattığı eli geri çevirmemişti. Onun gözlerine baktığında kilometrelerce derini görebiliyorken, orada anlatmak ve anlaşılmak için çırpınan bir çocuk görürken, onu nasıl geri çevirebilirdi? Başından sonuna kadar dinlemişti Alaz'ı. Zaten her şeyi biliyordu ya artık, yine de onun gözünden dinlemek başkaydı. 

       Asi sadece bunun bu kadar yanlış bir zamanda gerçekleşmesine kızgındı. Hayata kızgındı. Hayatın Alaz'a yaşattıklarına da, kendisine yaşattıklarına da kızgındı. Alaz'ı ona bu kadar geç bırakışına kızgındı. 

       O kararını çoktan vermiş, yolunu çoktan çizmişti. Şimdi yaşadıkları bu şey ne yazık ki yapılması gereken şeyi değiştiremezdi. Asi'nin içinde derinlerde bir ses "keşke Alaz bunu yapmasaydı" diyordu çünkü öylesi daha kolay olurdu. O senaryoda iş sadece uzak durmaktaydı. Alaz karşısına çıkarsa da öfkeyle rest çekecekti. Ama şimdi bunu yapamazdı. Kaldı ki ortada öfke de yoktu artık. Asi Alaz'ı anlıyordu.

         Günlerdir kafasının içinde dönüp dolaşan bütün o konuşmaları hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı. Zaten yeni gelişen bu durum için yeni cümleler bulması lazımdı. Ne diyecekti ki? Nasıl söyleyecekti? Ne zordu!

       Bütün bunların yanında hiç olmadığı kadar da kararlıydı. 

       Asi şimdi her şeyin daha da farkındaydı. Her şey fazlasıyla ortadaydı, yapılması gereken belliydi. Kafası son günlerde hiç olmadığı kadar net, hiç olmadığı kadar berraktı. Bu hissin verdiği rahatlamayla o da gevşedi. Şimdi sıra muhtemelen son kez yaşadığı bu anın tadını çıkarmaktaydı. Doya doya Alaz'a sarılmalı kokusunu her nefeste içine çekmeliydi.

       Bir müddet daha öylece kaldıktan sonra Asi nihayet buna biraz daha devam ederse yapması gereken şey için kendinde güç bulamayabileceğini hissetti. Fark eder etmez de aniden Alaz'ın omzundaki kolunu çekti. Bunu birdenbire yapmak istememişti, düşündükleriyle beraber refleks gibi gelişen bir hareket olmuştu.

       Alaz birden gözlerini açtı.

       "Afedersin, rahatsız oldun dimi?" deyip kollarını gevşetti, ağırlığını Asi'nin üzerinden topladı. Asi rahatsız olmak şöyle dursun bu anda sonsuza kadar kalmak istiyordu ama bunu söyleyemezdi.

        Alaz başını kaldırıp Asi'nin boynuna belli belirsiz bir öpücük kondurdu. Öpücüğü kondurduğu yerden Asi'nin tüm vücuduna bir dalga yayıldı. Alışık olduğu o coşku sardı tenini. Bu onu her zaman gülümsetirdi ama bu defa gülümsetmedi. Boğazına bir yumru oturur gibi oldu.

Ayrılık da Sevdaya DahilWhere stories live. Discover now