001

92 17 48
                                    

"son zamanlarda yaşananları duydun mu?"

"oh, evet. bir haftadır insanların hastalanmasını diyorsun değil mi? duyduğuma göre ormana gidenlerde ortaya çıkıyormuş semptomlar. doktor baizhu'ya sahip olduğumuz için şanslı olsak da oldukça korkutucu."

konuşulanlar oldukça tanıdık geliyordu aether'a. benzer bir diyalog daha işitmemiş miydi daha az evvel? tüm Liyue bunu konuşuyordu.

"herkes bu olayı konuşuyor, sanırım çok ciddi." paimon önündeki yemeği yerken yorumunu yapmıştı. aether ise içindeki huzursuzluktan ötürü dokunamıyordu yemeğine. paimon'a doğru ittirdi tabağını. ve ayağa kalkıp bir işinin olduğunu söyledi. paimon fazladan bir tabak yemeği görünce onun nereye gittiğini sormadı. aether'ın iyi olacağını biliyordu.

önce şehri gezindi gezgin. insanlar gerçekten de yalnızca bunu konuşuyordu. bir lanet mi, fatui'nin bir oyunu mu bilinmiyor ama insanların çoğu şehirden çıktığında korkunç bir hastalığa yakalanıyordu. semptomlar arasında delirmek ve ateş vardı. fatui'nin sanrıları bunu yapıyor muydu? aether bir süre düşündü.

doktor baizhu'yu görmek için eczaneye gittiğinde orada olmadığını gördü. durumlar o kadar ciddiydi ki ningguang tarafından sağlanan büyük bir hastanede tedavi görüyordu insanlar.

dalgın bir şekilde eczaneden de çıktıktan sonra acelesizce şehirden ayrıldı. hangi bölgeydi acaba bahsi geçen bölge?

ağaçları, hayvanları inceledi. ve bu şekilde akşamı etti. Liyue'yi görebileceği tepeciklerden birine oturup şehri seyrederken içindeki huzursuzluğun neden kaynaklandığını düşünmekteydi. bir şeyler tersti. daha öncesinde de hisleri tarafından uyarıldığı olmuştu ve sonucunda karşılaştığı şeylerden sonra hislerine kulak vermesi gerektiğini düşünüyordu. çünkü ne zaman altıncı hissi ona kötü bir şeylerin olduğunu ya da olacağını haber verse gerçekten de iyi şeyler olmuyordu.

hafif bir rüzgar onu titretmeye yeterken kıyafetinin açıkta bıraktığı kollarını sıvazladı.

tam o esnada, arkasında bir şey hissetti. ama daha arkasına dönemeden bir şey sırtında baskı oluşturdu. kolu sıkıca kavranmıştı ve yoğun bir kötü enerji çevresindeki temiz havayı kirletmeye başlamıştı. kim olduğunu anlayabilmesi zaman aldı. girdiği şoktan çıkar çıkmaz dudaklarından bir isim döküldü. "xiao..?"

aldığı derin nefesler yetmiyor gibi görünüyordu adeptus'a. hırıltılı nefesler alıyor, inliyor ve gezginin kolunu bilinçsizce sıkıyordu. başını oğlanın sırtına yaslamış, o halde bekliyordu.

"xiao?" aether arkasına dönmeye çalıştı ama diğer kolu da xiao tarafından tutuldu.

"yapma." dedi inler gibi. "bakma bana."

"iyi değilsin." aether daha önce de xiao'yu böyle görmüştü. bu enerjiyi tanıyordu. kanyondayken de böyle bir enerjiyi üzerinde bulunduruyordu. yani, eğer yanılmıyorsa... "xiao, iyi değilsin." nihayet ona dönebildiğinde xiao ellerini çekmişti ondan. ve yaslandığı beden hareketlenince desteğini kaybedip öne doğru düşmüştü. neyse ki aether oradaydı ve onu tutabilmişti. "morax'a haber vermeliyiz." xiao'yu yere bırakıp ayağa kalkmıştı ki bacağı genç yaksha tarafından tutuldu. "xiao, ona haber vermeliyim. o ne yapabileceğini bilir. lütfen biraz dayan ve-"

"yalvarıyorum gitme."

aether çaresizce bekledi bir süre. ne yapması xiao için daha iyiydi? muhtemelen morax onun acısını kendisinden daha kısa sürede dindirirdi ama koskoca bir adeptusun yalvarışına kulak vermemek aethee'a doğru da gelmiyordu.

tekrar yere oturdu, yavaşça. "tamam, buradayım." dedi. xiao'nun bedenini kendisine çekip başını göğsüne yasladı ve yaydığı enerji ne kadar baskın olursa olsun onu bırakmadı. teyvat'a ait olmayan bedeni elbette buradaki insanların etkilediği kadar çok etkilenmiyordu.

bir kızıl goncaya benzer dudağın # xiao + aetherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin