Kendi halinde bıçaklarını biliyordu Elena.Canı çok sıkılmıştı ve bugün güzel bir ziyafet için ava çıkması gerekecekti.
Av bıçaklarını iyice keskinleştiriyordu.Avına eğer bir bıçak fırlatacaksa en azından keskin bir iz bırakmak gerekiyordu.Bıçaklarını bileyip temizledikten sonra sıra hançerlere gelmişti.Onlarıda aynı şekilde bileyip temizledi ve şimdi ava çıkması gerekiyordu yoksa yine azar işitebilir ve tüm ailesi aç kalabilirdi.
Elena kimseye bir şey demeden çıktı minik kulübeden.Kulübenin yakınları zaten ormana dayanıyordu.
Ağaçların arasında gizlice ilerliyordu Elena.Sadece yerdeki birkaç kuru yapraktan ve botlarının sesi vardı ormanda.Şu yürüdüğü mesafeye dek hiçbir tavşan veya geyikle karşılaşmadı.
Hava yavaş yavaş kararıyordu ve Elena hem susamış hem de acıkmıştı.Bir göl bulmalı ve bitmiş matarasını doldurmalıydı.
Göl artık ucundan görünmeye başlamıştı.Elena gölün ucunu görünce o kadar rahatladı ki sanırım yere yığılabilirdi.Göle artık yürümedi,koştu.
Su berrak ve tertemizdi.Elena ilk başta kana kana su içti ardından matarasını sonuna kadar doldurdu.Şimdi asıl işine dönme vaktiydi,Av.
Hava kararmıştı ve Elena hala ne bir tavşan ya da kurbağa görebilirmişti.Hava bugün kötü de değildi.Nerede bu hayvanlar?
Elena yolda ilerlerken bir çatırtı duydu.Kulakları çok iyi duyuyordu çünkü.Çatırtıya doğru yaklaştı.
Daha sonra bir çatırtı daha duydu ve ikisi arasında karar verme ihtiyacı bile duymadı.Sessizce avına doğru ilerlemeye başladı.Elena artık ailesini ve kendisini doyurabilecekti.Buna babası ve üvey annesi de dahil olacaktı maalesef.
Elena hançerini hızlı ve sessiz bir şekilde çıkardı.Ardından sağ gözünü kapattı ve avına gizlice bakmaya çalıştı.
Mükemmel bir ceylan bulmuştu Elena.Sanki biraz üzülmüştü bu ceylana çünkü asil,zarif bir genç dişi ceylandı.
Elena avını bulduğunu sandı.