Gözlerimi yan odadan gelen bağırışlarla açtım. Her zamanki gibi kavga sesleriyle güne başladım. Yataktan doğrulurken bir yandan da gözlerimi ovuşturuyordum. Küçük halim kadar umursamasam da içimde olan derin sızlama yaralarımın kanadığının habercisiydi.
Hep böyle olurdu.
Kavga, gürültü ile büyümüş çocuklar ileride aynı şeyi yaşamamak için sevgiden korkardı. Sevmek demek yara almayı kolaylaştırmak demekti.
Onunla tanıştığımda içimdeki heyecan ve sevgi o kadar saf ve temizdi ki kırılma ihtimalim bile beni korkutamaz olmuştu. Daha sonrasında "Olsun," dedim. "Biri yara açacaksa bu o olsun. Ben razıyım." Dedim.
Bütün bunları düşünmeyi bırakıp yataktan kalktım. Eğer biraz daha aval aval oturmaya devam edersem ailemdeki kavgaya bende dahil olabilirdim. Banyoya gidip hızlıca rutinimi halledip odama geçtim. Kıyafetlerimi giydikten sonra çantamı da alıp odamdan çıktım. Eğer ki evden hızlıca çıkarsam gözlerine batmaz ve daha az hakaret yiyebilirdim. Öyle olmasını umarak hemen kapıya gittim, ayakkabılarımı elime alıp sessizce kapıyı kapattım.
Sanırım şanslı günümdeydim, fark etmemişlerdi. Artık o kadar çok bıkmıştım ki gözlerine batmamak için her şeye dikkat eder olmuştum.
Yolda yürürken düğüm olmuş kablolu kulaklığımı açmakla uğraşmadan taktım. Artık kalben dinlemek bile eziyet haline gelmişti.
Çünkü ne zaman dinlesem aklıma o geliyordu.
Önüme gelen taşı tekmelerken bunu düşünüyordum. Derin bir nefes verdim. Belki de en zor şeylerden biri onunla aynı okulu geçtim aynı sınıfta olmaktı. Selpak değiştirir gibi kız değiştirmesini izlemek kalbimin işkence çekmesine sebep oluyordu.
En çok seni seven bana niye bunu yaptın?
İç sesim canımı acıtmak ister gibi fısıldadı. Babanı da en çok annen sevmedi mi? Bak hallerine, gözlerini aç. Sevgi seni bir yere getirmez. Gözlerini kapa, kulaklarını iyi aç. Tik tak! Zaman geçti, artık seni sevmiyor. Senden tiksiniyor bile olabilir. Yapabileceğin, elinden gelen bir şey yok.
Ona yazmamak için çok dayanmıştım. Sabredebildiğim kadar sabrettim ama canım yandığı an gene ona koştum çünkü bu zamana kadar beni en iyi anlayan kişi oydu. Fakat şimdi...
Yüzümü bile görmek istemiyordu.
Hata yapmıştım aslında. Ona yazmamalıydım. Yine de görmesini istemiştim. Beni bir kere görseydi, her gün okulda gördüğü kızları görmese beni bir kez olsun görse bu bana yeterdi. Biraz da olsa acılarımı sarardı.
Adımlarım okulun kapısında durdu. Gözlerim direkt onun grubunu hedef alınca yutkundum. Beni tek o değil, onlarda silmişti.
Beni olmayan kardeşi yerine koyan Buğra.
Yanında şımarabildiğim Meriç.
Derdimi anlatmasam da anlayan Allen.
Sadece o silmemişti, abim olmuştu. Benim arkamda duran, ayakta kalmamı sağlayan tek bir kişi vardı. Toprak. Toprak bana inanmasaydı, yanımda durmasaydı şu an olduğumdan daha kötü olacağım kesindi. Beni en çok şaşırtan da buydu. Evet, toprakla o zamanlar yakındık ama en yakınım o değildi. Allen her zaman beni anlardı, dudaklarımdan kelimelerin çıkmasına ihtiyacım olmazdı. Anlayamadı belli ki.
Kapıdan girdiğim gibi o tarafa bakmadan ilerlemeye çalıştım. Toprak ne kadar yanımda dursa da onların yanındaysa yanına gidemiyordum, çekiniyordum. Bir kez yanlarına gitmeyi denedim, toprak için. Üzerimde hissettiğim bakışlar beni kendimden iğrendirdi. Bir kez daha ölsem de gitmezdim. Onlar beni silmişti, bende onları. Asef hariç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gör Beni (Texting)
Teen FictionLavin: Bana neden inanmadın Asef? Lavin: Seni senden çok seven beni bir yalan uğruna sildin. Lavin: Yerime başkalarını koydun. Asef: Seni gram umursamayan o kızlar için yaptıklarını senin için her şeyi yapmaya hazır olan bana yapmadın. Lavin: Mutlu...