Küçük kız elindeki taşlarla sarayın kenarında bir yükseklik oluşturmuştu. Taşlar her dengesini kaybedip yere düştüğünde minik elleriyle bıkmadan usanmadan onları üst üste düzenli bir şekilde yerleştiriyordu.
Yaptığı işe olan odağı yüzünden ağzındaki dili hafifçe yandan dışarı çıkmıştı. Ela gözlerinde ışıltı vardı. Sanki dünyanın en keyifli işini yapıyormuş gibi içinde huzur birikmişti kızın. Ellerini yavaş ve dikkatli bir şekilde taşlardan çekti.
"Hahh," dedi işini ustalıkla yapmanın verdiği neşeyle. "Oldu, artık devirebilirim." diyerek yerde kendine önceden seçerek ayırdığı en güzel taşının yanına gitti. Taşı bir yakutmuş gibi eline aldı minik kız. Güneşe doğru yükseltip bir gözünü kapattı. Güneşe bakınca ela gözleri yeşile döndü küçük afacanın. Taşı aşağı doğru indirdi ve atmaya hazırlandı. Tam taşı fırlatacaktıki duyduğu sesle taş elinden kaydı.
"Kelebek..."
Kız bir anda bütün eğlencesini unutarak sese odaklandı. Bir kere daha aynı sesi duydu.
"Kelebek..."
Minik, başını sesin geldiği yöne çevirdi. Sadece birkaç ağaçla karşılaştı. Sonra sesi tekrar duydu.
"Kelebek..."
Hayır... Ses ağaçlardan gelmiyordu. Ses saray kapısının dışından geliyordu.
Minik zıplaya zıplaya kapıya geldi ve karşısında ona bakan tam yedi tane muhafızla karşılaştı. Bilmiyordu belki beşte olabilirdi, tam olarak sayamadı.
Muhafızlardan biri etrafta başka biri olmadığını görünce gülümseyerek miniğe doğru eğildi.
"Küçük hanım," dedi ve başıyla hafif bir selam verdi. "Burada ne arıyorsunuz?"
Minik, ellerini arkada birleştirip suçlu afacan pozu verdi.
"Topum duvarın üzerinden dışarı kaçtı. Onu alabilir miyim?" Başkasıyla konuşurken utanmıştı ve beyaz teni bolca kızarmıştı. Muhafız elini kıza uzatarak tutmasını bekledi.
"Biz getiririz küçük hanım," dedi muhafız ve kızın elini sıkarak diğer muhafızlara işaret verdi. Kızla birlikte kenara geçerek kapının açılmasını izlediler. Ve kız aynı sesi tekrar duydu.
"Kelebek..."
Dışarı çıkmak için can atan kız dudaklarını kemirmeye başladı. İçindeki oyun isteyen taraf ise onu dışarıya çıkmak için ikna etti. Muhafızın elini yavaşça bıraktı minik kız ve olduğu yerde bir süre bekledi.
Sonra aniden hızla koştu ve açık kapıdan dışarıya çıktı.
"Yakalayın, kaçmasın. Küçük hanım, durun." Muhafızler peşinden koşmaya başladı.
"Hemen içeriye haber verin," diyen bir ses duydu kız ama sanki ayaklarında roket varmış gibi durmadan koşmaya devam etti. Bir yandan gülerken muhafızlarla arasına büyük bir mesafe koydu.
Küçük afacan önüne çıkan ilk ağaca hızlı bir şekilde tırmandı ve izini kaybettirdi.
Yakınlardan kargaşa ve panik sesi duyuyordu ancak şuan çok mutluydu.
Bir süre daha orada bekledikten sonra tekrar o sesi duydu.
"Kelebek..."
Ses onu çağrıyordu. Adeta gel ve beni bul diyordu minik kıza. Kız ağaçtan indi ve sesin geldiği yöne, doğru ilerlemeye başladı.
Bir sürü insan tezgahların önünde bir şeyler inceliyordular. Bir kadın kızı durdurdu ve eline bir armut tutuşturdu.
"Afiyet olsun minik," diyerek kıza elini salladı. Kız kadına geniş bir gülümsemeyle karşılık verdi ve ilerlemeye başladı.