Gerçekler...

46 6 8
                                    

Çoktan eve gelmiştik. Emma ile koltuğa oturduk. Herkesi çağırdık.

Gustav: Vay! Yingem gelmiş.

Tom: Hoş geldiniz. A- Bir sıkıntı mı var.

Emma: Oli ile hastaneden geliyoruz.

Luis: Oh! Hasta mısınız?

Cameron: Cin gibidir bunlar NSKSNSKXMX.

Gustav: Ya bi s-

Georg: Cemoron!

Emma: Bir iyi bir de kötü haberimiz var.

Tom: İyisini söyleyin.

Emma: Tom baba oluyorsun!

Tom: Ne?! BEN BABA MI OLUYORUM??

Kafa salladım. Tom hızla yanıma geldi ve beni kucağına alıp döndürdü. Bol bol öptü.

Luis: Oha dayı oluyom. EOEHEEOEOE

Bill: Oha teyze oluyor- pardon BENDE DAYIYIM ULAN.

Herkes sevinç çığlıkları atarken o soruya geldik.

Cameron: Peki kötüsü ne?

Herkes soruya odaklandı.

Olivia: Maalesef ki kan kanserine yakalandım.

İşe o nefes kesici durgunluk... Emma başını öge eğmiş, Cameron çaresizce yere oturdu, Bill adeta şoklar içerisindeydi, Gustav ve Georg'un da bir farkı yoktu, Luis ise şimdiden gözleri dolmuştu. Tom... Tom ise beni ayağa kaldırdı.

Tom: Bu bir şaka değil mi? KAMERA ŞAKASI DEĞİL Mİ BU?

Olivia: ...

Emma: Şaka değil Tom. Ama ben onun kazanacağından eminim, değil mi çocuklar?

Herkes göz yaşlarını sildi ve onayladılar.

Tom: Olamaz... Sen ölemezsin. Daha yasıyacağımız çok anı var.

Dizlerinin üzerine çöktü. İki elinide birleştirdi. Ağlıyordu.

Tom: Lütfen şaka diyin. BEN KALDIRAMAM BUNU. HAYIR YA! ŞAKA DİYİN!

Dizlerimi çöktüm.

Olivia: Tom kendine gel. O istediğin anıları yaşamak için yaşayacağım. Sen çocuklarımıza oyuncaklar alacaksın, çocuklarımızla gezecağiz, ikiz çocuklarımız olacak, ben size yemek hazırlayacağım, hep beraber kutu oyunları oynayacağız.

Tom: Oli... Oli lütfen gitme.

Olivia: Ben hiç bir yere gitmeyeceğim Tom. Burdayım hep senin yanındayım.

Dedim ve sarıldım. Ağlıyordu... Göz yaşları boynumu ıslatmıştı. Ve herkes de sarılarak etrafımızı sardı...

Tom: Peki tedavisi vardı, değil mi?

Dedi hıçkırarak.

Olivia: Kemoterapi tedavisi var. Araştırdım. İki yıla kadar uzayabiliyormuş. Yani şansım var.

Dedim ve zor da olsa gülümsedim. Yanağımı okşadı.

Tom: Hiç bir yere gitmeyeceksin bunu unutma-

Olivia: Hey! Ben bu hastalığı yeneceğim. Acır tavırlarla yaklaşmayın bakayım. Hıhh!

Biraz da olsun tebessüm ettirmek istiyordum. Ama maalesef bu sahte ve buruk bir tebessüm den başka bir şey değıldi.

Tom: Tedaviye bir an önce başlamalıyız. Ne zaman başlayacakmış.

Olivia: Kanser biraz daha ilerlemeden önce başlamamız gerekiyor. Yani yarın veya yarından sonra.

Dedim buruk bir şekilde.

Tom: Yarın gidiyoruz ve hallediyoruz. Seni iyileştireceğiz, bunu unutma.

Olivia: Tabii ki de iyileşeceğim sizi yanlız bırakır mıyım hiç?

Dedim gülerek.

...

4 saat sonra.

Saat 1:33 dü. Ne uyuyabiliyor ne de kafamdaki o sesleri durdurabiliyordum. Öleceğimi hissediyorum, evet hissediyorum ve bu bir gerçek sanırım. Daha genç bir insan olarak kanser benim talihsiz belamdı. Kalbimi, beynimi yıkayıp o lanet kanserden kurtulmak için beynimi parçalarcasına ayıklamak istiyordum. En değer verdiğim her saçlarımdı ve ben onlar kesecektim. Hepsi birer birer elimde kalacaktı. Kalbim yanıyor, acıyor... Bu belayı durdurmak istesem de kuraklığa bir bardak su atmış kadar ne bir faydam ne bir işlevim olurdu...

Öylece sessizce tavanı izlerken Tom geldi.

Tom: Uyudun mu?

Olivia: Mm. Hayır, uyuyamadım.

Yanıma geldi ve uzandı. Yüzümü sadece süzdü. Gözlerimdeki çaresizliği, hüzünü görebiliyor gibiydi.

Tom: Aklına mı takıldı?

Olivia: Önemi yok. Herşey gibi bu da gelip geçer. Ben yaşayacağıma inanıyorum.

Tom:...

Olivia: Hmm?

Tom: Gözlerin bana farklı konuşuyor gibi sanki?

Olivia: Gözler yalan söylemez Tom... Yani konuştukları gerçek olabilir.

Dedim gözlerim dolu.

Tom: Bizim çocuklarımız senle büyümeyi hak ediyor Olim... Sen benim okyanusumsun. Tıpkı içinde ne kadar gizmli şeyler varsa dışarıya atmayan yeri geldiğinde bi fırtına gibi yıkıp yedi geldiğinde ise senden gelen o berrak ses, rüzgar insanın bedenini bile sarsıyor. Berrak o yüzeyin senin içindeki fırtınaları, gizemleri, korkunu göstermiyor. Ama içini anlayabiliyorum. Ne kadar üzüldüğünü, ne kadar çaresiz hissettiğini... Sen dünyada gördüğüm en güçlü insansın güzelim. Herşeyin üstesinden geldin, herşeyi atlattın... Bunu da atlatırsın, atlatırız. O saf bakan gözlerin bana o kadar şey anlatıyor ki... Güzelim benim, güzel kızım, tek varım... Sakın üzülme. Ben senin her zaman yanında olacağım.

Boğazımda o dikenli düğümüm beni konuşturtmuyor sadece izletiyordu.

Olivia: Tom... Eğer ölürsem çocuklarımızı sakın yanlız hissettirme. Onlara iyi bak.

Tom: Böyle bir şey olmayacak kızım. Hadi yat uyu yarın çok işimiz var.

Dedi ve anlıma, yanağıma, burnuma, dudağıma ve boynuma öpücükler kondurdu.

Tom: İyi geceler güzelim.

Geceler güzel mi ki?

Olivia: İyi geceler.

Dedim ve uyumaya çalıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GangstaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin