8 3 0
                                    

Yalnızlık bir insanın içindeki en büyük korkudur. Ve Jisung korka korka yaşamıştı bu günlerine kadar.

Annesini kaybetmiş, hiç tanımamıştı. Annesinden yalnız yaşarken korkuyordu tanıdığı, sevdiği kimsesi kalmayacak diye.

Ama bir şeyin üstünde ne kadar düşünürsek o kadar kolay bizi bulur.

Şimdi Jisung korktuğu şeyi yaşıyordu. Yapayalnız, tek başına kalmıştı.

Tek bir arkadaşı dahi yoktu.

-

Korkusu yüzünden elindeki kağıdı sıkıyordu.

Merdivenleri hızlı hızlı çıktı.

En üst kata ulaştı.

Burası onun okuluydu.

Okulunun çatısı.

Hayat onu böylece yapayalnız bıraktıysa o da yalnızlığından kurtulup ailesini bulmaya gidecekti.

Bir süre düşünmek istedi.

Soğuk taşların üstüne oturdu. Gerçekten de çok soğuktu. Üşümüştü. Üstündeki ince hırkası engellemiyordu soğuğu.

Elindeki kağıdı açtı ve son bir kez okudu.

Selam, ben Han Jisung. Bundan 16 yıl önce annem öldüğü için Babam isimlerini birleştirip bu ismi koymuş bana. Ne kadar da güzel değil mi?
Bu mektubu okuyacak birim yok. En azından burada beni bulan kişi okur. Tabii bulup uğraşmak isteyen biri olursa.
Ben sevgiden yoksun büyümüş Han Jisung. Babası bir piç olan Han Jisung. Neyse ne bugün her şey burada bitecek. Ben korktuğum şeyleri yaşayıp yalnız kalan Han Jisung. Siz de böyle saçma şeyler için kendinize zarar vermeyin ben sadece akıllanmayacak şımarık bir çocuğum o yüzden son kararımı alarak okulun çatısındayım. İnsanların dertlerinin yanında benimki ne ki?
Sorun yok ben öylece buradan gelip geçeceğim ve kimse beni fark etmeyecek bile.
Bu mektubu okuyan kişi... kendine çok iyi bak.

Mektubu katlayıp çantasının üstüne koydu. Özellikle fark edilecek bir yere koydu çünkü bunun okunmasını istiyordu.

Çatıdaki mermerin üstüne çıktı. Bir süre gökyüzünü ve çevreyi izledi. İnsanlar konuşturuyor, işlerini yapıyordu.

Gözlerini kolundaki saate çevirdi. Saat 23.59'du.

Bile isteye 00.00 da bırakacaktı kendini.

Bakışlarını tekrar saatine çevirdi.

00.00...

Şehrin gürültüsü bir uğultuya dönüşüyordu.

Kendini öne doğru bıraktı.

Ve bir şekilde geri çekildiğini hissetti.

Belinde hissettiği kollar düşmesine engel olmuştu.

Kollar kendisine çekti Jisung'u. Ve çatının içine düştüler.

Jisung kolların sahibinin üstünde duruyordu. Çünkü istediği gibi olmamıştı.

Kolların sahibine döndü.

Bu o günki kızıl saçlı çocuktu. Yine yüzünü maske gizliyordu.

"Neden yaptın bunu?!"

Jisung ölmek istiyordu. Böylece kurtarılmayı değil...

"Neden diyorum sana!!"

Kızıl saçlı çocuk bir şey dememişti.

"Ne o aşık mısın? Ölmemi mi istemiyorsun?"

"Evet."

Kızıl saçlı çocuğun cevabı Jisung'un şaşırmasına sebep olmuştu. Kızıl saçlı olan konuşmaya devam etti.

"Evet Han Jisung. Seni seviyorum. Kurtarmak istiyorum. Benim ol istiyorum. Seni her şeyden çok istiyorum. Tek istediğim sensin. Ölmeni istemiyorum. Benimle yaşa istiyorum."

"Ne?"

Jisung sadece şaşkınca bakıyordu maskeli çocuğa.

"Jisung ben seni lisenin ilk gününden beri seviyorum. Hani o ilk yemek yediğin gün varya çok uzaktan izlemiştim seni ama çok tatlıydın. Farkında olmadan aşık oldum. Bak sana yemin ederim her şeyden çok seviyorum seni. Sana bir zarar gelecek diye ödüm kopuyor. İki yıldır açılmak için çabaladım ama korktum beni reddedersin diye."

Şimdi gülümsüyordu Jisung. En azından onu seven birileri vardı.

"Kimsin sen?"

"Ben... Minho. Lee Minho."

"Bak Minho... beni sevdiğin değer verdiğin için teşekkür ederim ama her şey buraya kadarmış."

Jisung tekrar ayaklandığında Minho onu bileğinden tutup geri çekti. Çekilmenin etkisi ile az önce oturduğu yere düşmüştü Jisung.

"Seni seven biri var burda. Onu düşün. Sen öldükten sonra ne yapacağım. Bak aşığım sana kılına zarar gelsin istemiyorum diyorum."

"İstemiyorum Minho. Yaşamaya ne gerek var."

"Bencil olma Jisung sana aşığım!"

Minho nun bağırması Jisung u durdurmuştu.

"Ben aşık değilim ama..."

"Olma. Oldururum. Aşık olacaksın bana görürsün. Etkileyeceğim seni. Söz veriyorum."

Jisung karşısındaki iddialı çocuğa gülüyordu. Deneyebilirdi.

"Hadi burdan gidelim Jisung."

Başıyla onayladı Minho'yu ve çıkıp gittiler.

Bu kadar mı cesaretsizim?
Ben burda bir karar almışken bu çocuk geldi ve hiç bir şey yapmadan kararımdan alıkoydu beni.
Nasıl yaptı?
Ben mi çok cesaretsizim?
Ölmek için bile cesaretim yok mu?
Hani çok istiyordum ölmek...?
Hani gitmek istiyordum...?
Ne yaptı da onun lafını dinledim ki?
Aptalım.

☆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sevgilim | •Minsung•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin