Yazardan:
Kuzey Kore'nin sınırında bir ses duyuldu. Bu ses genç bir kızın çığlık sesleriydi. Hem ağlıyor hem de feryat içinde yalvarıyordu. Sanki canından bir can koparılıyor gibiydi. Bir anda genç kızın sesi daha da yükseldi çünkü bir silah sesi duyulmuştu. Kuzey Kore'nin sınırındaki köyler bu sesi duyunca korkuları daha da artmıştı. Fakat sınırdaki askerler gözünü kırpmadan genç kızın ailesine yapılan acımasızlığı izliyordu. Çünkü artık alışmışlardı bir gün belki de onlar da komutanlık mevkisine yükselip bu acımasızlığı kendileri yapacaktı.
"Anne! Anne! beni bırakma nolursun"
Sonlara doğru genç kızın sesi kısılmıştı cümleleri, susuzluktan ve ağlamaktan boğazında düğümleniyordu. Yavaşça kafasını kaldırarak bunu yapan Kuzey Kore'nin komutanına iğrenerek baktı. K.K'nin komutanı ise genç kızın yüzünü görünce sırıttı. Gözlerinde acımasızlıktan başka bir duygu yoktu tek istediği kan görmekti fakat bu sefer bir şey daha istiyordu bu genç kızın vücudunu elindeki silahı yavaşça ve emin hareketlerle kabzasının içine koydu ve genç kızın yüzünü sıkıca kavradı. Genç kızın gözleri kızarmış, dudakları kanamış, yüzü kir içindeydi sadece göz yaşları yanaklarını temizlemişti. K.K komutanı genç kızı bu hale getirdiği için mutlu olmuştu. Tekrar gözleri genç kızın yüzünü bulmuştu. Bu genç kız perişan halde olmasına rağmen çok güzeldi kalp şeklindeki dudakları, küçük bir burnu, bembeyaz bir cildi ve masum masum bakan gözleri, bu güzelliği onu tekrar becerme düşüncesini aklına getirtmişti. Fakat bir anda genç kız K.K Komutanının elini ısırdı ve özel bölgesine tekme attı. Genç kız komutanının sinirli sesini duyunca kaçmaya başladı. Arkasından komutanın askerleri geliyordu. Genç kız kanamış yara bere içinde olan ayaklarının acısına rağmen tüm gücüyle koşuyordu. Askerlerin arasından bir tanesi genç kızın ayağına sıkmıştı. Genç kız bir anda çığlık attı. Artık sona yaklaştığını hissetti, daha fazla bu kadar acıya dayanamazdı. Yaşadığı mutlu anıları düşünmeye başladı. Ailesiyle birlikte yediği aile sofralarını babasının her gece başını okşayarak uyutmasını annesinin her zaman ben bu evde dışlanıyorum diye söylenmesini her şeyi aklından geçirmişti. Genç kız dayanamayıp önüne çıkan çukura düştü. Kafasını taşa çarpmıştı. Yanına yaklaşan askerlerin sesini zar zor duymaya çalışıyordu
"Öldü mü? Bir baksana"
"Dua et inşallah ölmemiştir. Eğer ölürse komutan bu sefer bizi bu kızdan daha beter bir duruma sokar. Duydun mu beni"
"Duydum duydum da neden bu kızın ölmesini istemiyor da anne babası gibi sıksın kafasına geçsin işte"
"Sen gerizekalı mısın? yoksa numara mı yapıyorsun eğer numara yapıyorsan seni ayakta alkışlayacağım. Bir düşün bu halde bile bu kadar güzel olan bir genç kızı becermeden neden sadece kafasına sıksın ki bu sadece bu güzelliğe haksızlık olur"
"Kız ölmemiş ama bu halde kızı götüremeyiz zaten sınırdan da uzaklaştık neredeyse Güney Kore'nin içine girdik şimdilik gidip malzeme alıp tekrar gelmeliyiz"
"Ah Seojun ah ne sikimle kızın ayağına sıkarsın ki başka çaremiz yoksa gidelim o zaman"
Askerler genç kızın yanından ayrıldılar.
Genç kız yavaşça gözlerini açmaya çalıştı. Kafasına aldığı darbe onu bu işini zorlaştırıyordu. Kısacık ömrü burada sonra erdiğini hissetti. Vücudundaki acıyı unutmak için ailesiyle birlikte Kuzey Kore'den kaçabilseydi. Neler yapabileceğini düşündü kesin okula gider arkadaşlarıyla kafelerde buluşur sohbet ederdi. okuldan birisine aşık olur ve flörtleşirdi fakat hayat buna izin vermemişti. Kafasını hafifçe zorlanarak yana çevirdi. Gördüğü şey kafasından akan kandı. Hava hafifçe kararmaya başlamıştı. Gözlerinden yaş gelerek gülümsedi
"Hayat yaşamama izin vermedi fakat son kez bu güzelliği görmeme izin verdi"
Kanlı dişleriyle tekrar gökyüzüne bakarak gülümsedi. Sessiz bir şekilde bu hayattan göçüp gidecekti kimsenin ruhu bile duymayacaktı. Fakat sessiz bir şekilde ölme hayalini uzaktan gelen ayak sesleri bozdu. Artık gözlerini de açamıyordu. Sadece çalılıklardan dolayı duyduğu ayak sesleri vardı. İçinden sessiz huzurlu bir şekilde ölmeyi bile bana çok mu gördün tanrım diyordu. Ama artık bir önemi yoktu. Gözleri kapanmış kulakları artık uzaktan gelen ayak seslerini duymamaya başlamıştı. Sadece ağzından birkaç kelime dökülmüştü
"Bunca şeye rağmen seni seviyorum hayat"
Genç kız son nefeslerini bu sözlerle bitirmişti. Sonbaharın rüzgarları genç kızın bazı yerleri kana bulanmış saçını savuruyordu
Uzaklardan gelen ayak sesleri iyice yaklaştı ve çukurun önünde durdu.
**********
İlk defa bir fanfic yazıyorum saçma hatalarım olabilir bir kaç vote gelirse yeni bölümleri atabilirim. Gelecek bölümlerde akıcılığımın daha iyi olması için uğraşacağım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AUTUMN'S GİRL | VSOO
FanfictionAilesiyle birlikte Kuzey Kore'den kaçmaya çalışan genç kadın başına geleceklerinden habersizdi.