Yüzüme çarpan Güneş ışınları gözüme ani bir sızı verince olduğum yerde kıvrandım. Elimin tersini gözlerimi ovalamak için kaldırıp gözlerime yerleştirdiğimde aniden durup fark ettiğim şeyin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu anlamak için öylece olduğum yerde kaldım.Elimi gözümden hızla çekip bir pencereye bir de aydınlanmış salona bakıyordum.Hem Güneş'ten dolayı hem de yeni uyandığım için kısılan gözlerim bir anda fal taşına döndü. Gerçek olup olmadığını anlamak için ellerim ile gözlerimi sert bir şekilde ovalamaya başladım ve ellerimi artık ovalanmaktan acıyan gözlerimden çektim. Bulanıklık gidince salonu görmeyi bekleyen gözlerim karşısında Bade'yi görünce irkilmeden edemedim. Benim bu halime ağzını hafif aralamış sırıtıyordu. Bu onun gürültülü bir kahkaha patlatmasına saniyeler kalan o son andı. Onun bu hali belki de en komik göründüğü haliydi. Benim hala yarı bulanık gözlerim Bade'nin suratını netlemeye çalışıyordu ama Bade netlenmeyi bekleyemeden gürültülü kahkahasını , evi inletecek şekilde patlatmıştı. Bu kahkahanın çıkacağını bildiğim halde yerimden kuvvetle sıçramıştım. Ardından Bade kahkahasını kesip elleri ile dizlerinden kuvvet alarak kendini ayağı kaldırmıştı. Geri geri iki üç adım atarak kapıya doğru ulaştı. Ellerinibağlayıp kapıya dayanarak
"Sana bir şey diyeyim mi? Eğer biri sana uyanınca çok tatlı göründüğünü falan söylerse bil ki yalan söylüyordur. Çünkü salyaları yanağında iz çıkarmış bir kız görüyorum karşımda."
Artık etrafı netlemiş gözlerim Bade'ye karşı devirdim. Sonra da ayağa kalkmak için ellerimin arkasıyla yerden destek alarak kendimi güçlükle ittim ve itmemle ayaklarımın birbiri ile dolanması bir oldu. Neyse ki hafif bir sendeleme ile düşmek gibi bir rezillikten kurtuldum. Bade benim bu halimi ufak kıkırdamalar ile izliyordu. Fazlasıyla hoşuna gittiği belliydi.
Bade kıkırdamasını sona erdirdi ve ardından yüzünde heyecanlanmış bir tavır ile yanıma geldi.
"Lizge senden yaklaşık yarım saat önce uyandım ve bunu fark ettiğimde resmen kanım dondu. Çünkü garip olduğu kadar bir o yandan da insanın tüyleri ürperiyor."
"Kollarında ürperecek bir tüy olduğunu sanmıyorum. Ne saçmalıyorsun?"
Ben daha ne olduğunu anlayamazken odanın sadece aydınlandığını değil duvarların renginin geri geldiğini, tavan köşelerinin tekrar beyaza döndüğünü ve evin içinde papatya koktuğunu görünce vücudum tepki vermek yerine öylece beklemeyi seçti. Her şeyi bir kenara bırakıp sadece kokuya odaklanmıştım. Aslında hepsi ,sanki annemin geri geldiğini hissettiriyordu fakat papatya kokusunun verdiği haz apayrıydı. Çünkü bu koku annemindi. Ben annemi bildim bileli böyle kokardı. Annem öldüğünde onun kokusunu doya doya içime çekememiştim ve bu kokuyu içime şu an çekiyordum.
O an sanki felç olmuştum.Vücudumu hareket ettiremiyor, tepki veremiyor ,düşünemiyor, hissedemiyor, ağzımı açıp tek bir kelime bile söyleyemiyordum.Zaten söylemek de istemiyordum. Sadece söylemek değil yapamadığım şeylerin hiç birini yapmak istemiyordum. Sadece annemi istiyordum. Annemin sesini, bana dokunmasını, beni öpmesini, benle konuşmasını, bana sarılmasını , gözyaşlarımı silen ellerini ve annemin kokusunu istiyordum.
Aklımdan geçenlerin fiziksel olarak vücuduma yansıdığını, süzülen gözyaşımın yanağıma yaptığı soğukluğundan anladım. Kasılmış bedenim kendini salmaya başladığında ağzımdan tek bir kelime çıktı.
Anne...
Kanım tüm vücuduma çekilmiş, gözlerimde akmayı bekleyen gözyaşları, aklımda ise sadece annem ile, belki bir saattir aralıksız oturuyorduk. Benim duvarlara çarpan boş bakışlarımın altında yatan özlem duygusunu hiçbir şey yatıştıramaz, yok edemezdi. Benim sevdiklerime duyduğum özlemin bir sınırı yoktu.Çünkü özlem sınır konulacak bir duygu değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia
RomanceAğır bir beden taşıyan küçük bir ruhum.Aynı zamanda o küçük ruha büyük acılar veren bir bedenim ve ben işte tam bu yüzden kaybettim... Benim küçük ruhum büyük acıları,ağır bedenim ise küçük ruhumu kaldıramadı.