1. BÖLÜM

252 35 17
                                    

Havanın bu kadar soğuk olmasını beklemiyordum. Deri ceketim beni sıcak tutar sanmıştım ama yanılmışım. Aklımdaki tek şey bir an önce o pis kadının kolyesini çalmaktı. Gecenin 3'ünde uyanık olmaz umarım diye düşünürken apartmanın damında saklandığım yerden çıktım. Yavaşça aşağı doğru indim, sensörlü ışıklardan nefret ederim hangi evi soymaya kalksam hep bunlardan var yakalanacağım korkusuyla hırsızlık yapmayı sevmem hiç. Birinci katta oturdukları için biraz merdiven inmem gerekti. Kapılarına geldiğimde arka cebime koyduğum maymuncuğu çıkarıp kapıyı açmaya çalıştım, tahmin ettiğim gibi hemen açıldı. Sessizce kapıyı iterken içeriye bi göz attım. Pencereden giren ay ışığı olmasa zifiri karanlıktı içerisi. Bi an düşündüm bu gerdanlığı almak bana çok para kazandırabilirdi. Ama ben onu yakacaktım. Annem hep böyle bir gerdanlığının olmasını isterdi. Keşke şu an çalacağım gerdanlığı onun boynuna takıp canım kızım diye sevmesine izin verebilseydim. Gerçi yaşasaydı bunu çalmak gibi bir amacım olmayacaktı.

Eve yavaş ve sessizce bir adım attım, içeri karanlık olduğundan fenerimi çıkardım ufak ama ışığı oldukça iyiydi. Kapı bir hole açılıyordu en ileri de lavabo görünüyordu koridorun yan tarafında bir vestiyer ve bir kaç çekmeceli dolap görünüyordu.

Lanet olsun! Dedim birden, kafamın üstünde bir sensörlü lamba vardı bu da demek oluyor ki yavaş hareket etmem gerekiyor. Yavaşça ilerleyerek çekmecelere baktım sonra.

- Mal mıyım lan ben? O kadar pahalı bir gerdanlığı vestiyere koymaz.

Diye düşündükten sonra sağ tarafta ki odanın kapısını yavaşça açmaya başladım. Buranın mutfak olduğunu anlamam uzun sürmedi. Masanın üstündeki çikolatayı mideye indirmezsem karnımın gurultusundan yakalabileceğimi düşünüp yiyiverdim hemen. Sessizce mutfaktan çıkıp karşıda ki odaya doğru ilerledim koridorda ki sensörlü lamba olmasa işim daha kolay olabilirdi ama yapacak bir şey yok diyip kapıya geldim, kapıyı yavaşça açıp girdim içeri. Kimse yoktu oda da sadece bir yatak, dolap, masa ve bir kaç çekmece vardı. Yan tarafta ki boy aynasından kar maskesinin kafama tam oturmadığını görüp düzelttim. Üstümde ki dar jeanı çok seviyorum, çok rahat ve hareketlerimde beni zorlamıyor. Gerçi bundan başka pantalonum olmadığı için başka çarem yoktu.

Tam o sırada bir ses duydum lanet olsun bu dış kapının sesiydi. Hemen ileride ki büyük giysi dolabına girdim. Ses çıkarmadan oturdum içeri. Birden odanın kapısı açıldı sessizce açmıştı kimseyi rahatsız etmemeye çalışıyor gibiydi, sonra bir sessizlik oluştu kalbimin hızlıca çarpışından başka bir şey duymuyordum. Sonra birden dolabın diğer kapısı açıldı ve içeri biri girip aynı benim gibi oturdu. İşte şimdi sıçtım dedim içimden sessizce.

Telefonun ışığı yüzüne vuruyordu. Hafif kirli sakallarını, mavi gözlerini, terli boynunu karanlıkta zar zor seçebilmiştim. Aramızda ki giysiler sayesinde göremiyordu beni. " Ne bok yiyeceğim ben şimdi ya of. Ya beni görürse işte o zaman biterim ben. " dedim içimden. 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kansu'nun ağzından

Ayça'nın ısrarı üzerine bir bomonti şişesini daha diktim kafaya. Siyah deri pantolonu bacaklarını olduğu gibi gösteriyordu, ayak ayak üstüne atmış sinsice bana bakıyordu. Bu gözleri çok gördüm böyle ama şimdi midemin çok bulandığını ve kusmak üzere olduğumu söyleyip eve gidecektim. Vereceği tepkiyi tahmin etmiştim.

"Ya Kansu beni tek mi bırakacaksın?  Git lavaboya sakinleşince bu günün tadını çıkarırız."

"Hayır dedim ya Ayça eve bırak beni arabayı sürecek halde değilim."

"Peki Kansu!"

Hiçbir şey demeden indim arabadan hızlıca eve doğru koştum. Bir an önce banyoya girmek istiyordum. Çünkü annemin beni gecenin bir saatinde içkili olarak görmesi olay çıkarabilirdi. Kapıdaki güvenliğin şaşkın bakışları arasında apartmana girdim. Evin kapısını sessizce açmaya dikkat ederek girdim içeri. Herkes uyuyordu sanırım. Beni görünce yanan sensörlü lambaya bir küfür savurduktan sonra odama doğru ilerledim. 

Vestiyerde ki çekmecelerin açık olaması beni şaşırttı, annem çok dikkat ederdi böyle şeylere. Benden bilmesin diye kapattım. Zaten yarın evime gidecektim bu sıkıcı apartman dairesi beni bunaltıyor. Bornozumu almak için odama sessizce girdim. Tam o sırada annemin uyandığını kapılarından sızan ışıktan anlamıştım. Beni böyle görürse hiçte iyi olmayacaktı. Hemen büyük giysi dolabının içine saklandım. Telefonumu çıkarıp sessize aldım ve gelen bir kaç mesaja baktım. Odanın kapısının açıldığını fark edince cebime soktum telefonu. 

"Yok Kansu değilmiş, ama emindim kapı sesi geldiğine."

"Yat uyu şimdi sen, ben yarın sorarım Kansu beye eve gelmemek neymiş."

Kapı kapandıktan sonra rahatladım. Yarın babamla tartışacağım kesindi. Telefonu çıkarıp yattıklarından emin olana kadar mesajlara bakmak iyi bi fikir olarak göründü. 

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Çisem'in ağzından

Az önce konuşan kadından, şu an yanımda olan çocuğun bu evin çocuğu olduğu ve adının Kansu olduğunu anlamam uzun sürmedi. "İnşallah beni görmez, ne vardı sanki çıkmasaydım evden en fazla eniştemden biraz dayak yerdim. Ama bu kadının teyzeme yaptığı aşağılamayı unutacak değildim." Kalbimin atışı, yan tarafta ki çocuğun boğazını temizleme sesi ve nefes sesimden başka ses çıkmadı bir süre. Burnumu kaşındıran yün yeleği elimle biraz ittim. Sonra hapşurasımın geldiğini fark ettim. Elimi hemen burnuma götürüp engellemeye çalıştım işe yaramıştı. Tam elimi çekerken birden hapşurdum. 

Telefonun ışığı bana doğru döndü.

"Hey! Kim var orada?" 

Lanet olsun! Anladı işte burada olduğumu, şimdi ne bok yiyeceğim.

"Sesini duydum, kimsin çık dışarı!"

Ne yapacağımı bilemedim. Sessizce kalmayı tercih ettim belki umursamaz diye düşündüm.

Sonra dolabının kapağını açıp dışarı çıktı. Titriyordum korkudan, gözlerim doldu ağlayacaktım neredeyse. 

Sonra birden önümde ki kapak açılmaya başladı. Karşımda hafif kirli sakallı, mavi gözlü, terden yapışan tişörtünden gördüğüm kadarıyla kaslı bir vücuda sahip yakışıklı sayılabilecek 1.85 boylarında bir erkek duruyordu. 

"Seni pis hırsız!" diyerek kolumdan tuttuğu gibi fırlattı. Sertçe yere düşmüştüm. Ses çıkarmadan yerde ağlamaya başladım.

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kansu'nun ağzından

Mesajlarımı okuduğum sırada bir ses duydum. Sanki dolabın diğer ucunda biri vardı. Hırsız mıydı acaba? Hemen dışarı çıktım. Kapağı açıp iyi bir dövecektim onu. Benim evime hatta odama girmek neymiş gösterecektim. Elimi kapağa attım ve açtım birden. Karşımda kar maskeli biri vardı. Hemen kolundan tutup fırlattım. Ağlamaya başlamıştı ama yinede bu yaptığının cezasını vermeliydim. Tam üstüne doğru yürüyüp yumruğumu atmaya hazırlanmışken eliyle durmamı gösteren bir işaret yaptı. Durdum, dayak yemeden önce ne diyeceğini merak etmiştim. Elini maskesine götürdü ve yavaşça açmaya başladı.

Ne ? O bir kız mıydı ? 



---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hikayenin devamı gelecek merak etmeyin. Arkadaşlar yorumlarınızı ve oylarınızı beklerim, okuduğunuz için teşekkürler :) 

PSİKO HIRSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin