İçimde tuhaf bir his vardı. Umeyr'le konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen ne kadar ısrar etsem de ailemden kaçtığımı nasıl öğrendiğini söylememişti. Ege tanıyor mudur acaba sonuçta aynı okuldaydılar geçen sene. Tanıyor olabilir ona sorsam belki yardımcı olurdu. Odamdan çıkıp salona doğru yürümeye başladım. Ege içeride telefonuyla uğraşıyordu. "Ege?"
"He." insan bi efendim der be.
"Geçen hafta okulda bir şey oldu." gözlerini telefondan ayırdı ve bana dik dik bakmaya başladı.
"Yavşadılar değil mi ? Biliyordum abi asılıcaklarını. Hepsini deşerim ha."
"Ya dinle önce sonra kimi deşiyorsan deşersin." bana dinliyorum dercesine baktı.
"Bir çocuk ailemden kaçıp buraya geldiğimi bildiğini söyledi." Ege'nin yüzü tuhaf bir hal alırken gözlerini tekrar telefonuna dikti. "Ege farkındaysan bu önemli bir konu. Ne sende ki bu rahatlık ?" tekrar bana döndü.
"Bizim konuşmalarımızı duymuş olabilir." dedi ve yine umursamayarak telefonuna döndü. "Abartma o kadar. Eğer bu konuyla seni rahatsız ederse de deşerim." İnanamıyorum ya, nasıl bu kadar rahat olabilirdi ki. Ayrıca bu konuyu beraber fazla konuşmamıştık. Ona ölümcül bir bakış atarak odama geçtim. Uykum yoktu ama uyursam kendimi biraz da olsa toplayabilirdim.
**
"Mina, ya uyanırsın ya da seni yere atarım." Ege'nin öfkeli sesi ile uyanmıştım. Nedir benim sabahları çektiğim bu çile ?
"Ne var Ege ? Rahat bırak beni uyuyacağım."
"Uyu lan banane, şu telefonunu bi aç uyuyamadım senin yüzünden mal." telefonumu elime aldım ve 8 cevapsız çağrı ile karşılaştım. Kim bu saatte aramıştı ki ? Tabii ki de annem."Sessize al o telefonu yoksa kırarım."
"Her sabah böyle huysuz musun acaba ?"
"Her sabah çok uysalımdır aslında. Bu sana özel."
"Beni bugün okula sen bırakır mısın ?" kafasını salladı ve odadan çıktı. Okul çok yakındı o yüzden yürüyerek gidiyorduk. Ege Üniversiteye gidiyordu. Okulu fazla umursadığı yoktu ama notları genellikle yüksek olurdu. Okula gelmiştik ama hiç derslere giresim yoktu. "Dikkatli ol bir şey olursa ararsın, gelirim hemen hepsini deşerim miniğim benim." dedi ve burnuma öpücük kondurup gitti. Ege ile birbirimize gerçekten değer veriyorduk. Kendime zarar vermek istediğim de hep o vazgeçirmişti, her zaman yanımda olmuştu.
Sınıfa doğru yürümeye başlamıştım ki bir kaç adımdan sonra kendimi yerde buldum ve ardından aşık olabileceğim kadar güzel bir kahkaha. Kafamı çevirip gülen kişiye baktım. Gerçekten mi ? Umeyr mi ? Onu gülerken hayal etmemiştim hiç.
"Bütün yılını orada oturarak geçirmeyeceksin değil mi ?" düşüp rezil olduğum yetmemiş gibi bir de iyice yayılıp oturmuştum ve her zaman yaptığım şeyi yaptım. Kendime gülmeye başladım. Umeyr bana delirdin mi der gibi baktı ve kalkmam için yardım etti.
"Aslında iyi fikirdi. Bütün yılımı orada oturarak geçirmeyi çok isterdim." her zaman ki gibi cevap vermedi. "Derse girmek istemiyorum."
"Ben de istemiyorum. Okuldan mı kaçsak ?" daha önce hiç okuldan kaçmamıştım ama eğlenceli olabilirdi.
"Eğlenceli olabilir." bu arada ağzından laf alabilirdim belki. Belki de alamazdım.
"Arka tarafta ki kapının üstünden atlamamız gerekiyor, ön kapıda Ahmet abi var izin vermez." tamam dedim ve arka kapıya doğru yürümeye başladık. "Atlayabilir misin?" deneyebilirdim.
"Atlarım."
"Önce ben atlıyorum. Sonra sen atlarsın küçük, düşersin şimdi sen ben tutarım."
"Bana küçük demekten vazgeç."
"Ama küçüksün." gülmeye başladı. Ya sen gülmesene. Kapının üzerinden atlarken tişörtü yukarıya kıvrılmıştı ve kasları gözüküyordu. Bütün gününü spor yaparak mı geçiriyordu bu çocuk ?
"Gözlerini üzerimden çek küçük kız." kafasını eğdi. "Utanıyorum." ikimizde gülmeye başladık. Bunu söylerken çok tatlı olmuştu. Kapıdan atlayamazdım ki ben, kesin düşerdim ve bir yıl boyunca benimle dalga geçerdi buna eminim. "Tellerden atlasam daha iyi olur bence." dedim, o da olumlu anlamda kafasını salladı ve "Hadi bekliyorum dedi." tellerden atlayacağım sırada tişörtüm takıldı. "Mina, yakalanmak istemiyorsan atla artık şu lanet telin üzerinden. Hadi."
Tişörtümü umursamadan atladım. "Nereye gideceğiz şimdi ?" İstanbul'a daha önce geldiğim de çok küçüktüm ve gidebileceğimiz bir yer bilmiyordum.
"Bir sokak aşağıda bir kafe var, tatlı bir yer. Canım sıkkın olduğunda hep oraya giderim. Oraya gidebiliriz ?" gidebileceğimiz bir yer bilmediğim için kabul ettim. "Motorum şu tarafta, gel hadi." motor mu ? Hey motora bayılırım. "Korkmuyorsun değil mi ?"
"Motordan mı ? Saçmalama bayılırım!" yüzünde memnun bi ifade oluştu. Çok güzel bir yüz şekli vardı. Fazla yakışıklıydı.
Motora bindiğimde heyecanlanmıştım biraz. "Sarıl. Yani sarılabilirsin, düşmemek için." düşeceğimi sanmıyordum. Yakın bi yer demişti. Hızlı gitmezdi herhalde.
"Sanmıyorum düşeceğimi." motoru çalıştırdığında bir an panik olsam da sonra geçti. İlk kez biniyordum motora. Ne kadar sevsem ne kadar binmek istesem de cesaret edememiştim hiç. Umeyr yavaş gidiyordu ve umarım hızlanmazdı, eğer hızlanırsa ona sarılmam gerekecekti.
"Sarılmamakta kararlısın galiba ?"
"Evet." güldü. "Peki o zaman küçük kız, sen bilirsin." tabii ki de ben bilirim. Umeyr biraz daha hızlı sürmeye başladı. Daha fazla hızlı giderse düşebilirdim.
"Hızlanmayacaksın değil mi ?" cevap vermedi. "Umeyr ?"
"Sarılacak mısın ?" cevap vermedim. Daha fazla hızlı sürmeye başladı. "Tamam tamam yavaşla, sarılacağım." kollarımı bedenine doladım, kafamı da omzuna yasladım. Gerilmişti ben ona sarılınca, rahatsız mı olmuştu acaba ? 20 dakika sonra küçük bir kafenin önünde durmuştuk. Motordan indikten sonra dayanamadım ve "Şey.. Umeyr ?"
"Efendim ?"
"Ben sana sarılınca neden gerildin ?"
"Ben mi ? yok ya gerilmedim."
"Emin misin ?"
"Tekrar deneyip görebiliriz küçük kız." yine alaycı tavrına bürünmüştü. Neden böyleydi ki ? Tekrar sarılırsam gerilir miydi acaba yine ? Deneyip görebilirdik.
"Tamam, sarılıcam ama sadece tekrar gerilip gerilmeyeceğini merak ediyorum o yüzden." yüzünde ki alaycı ifade ciddi bir hal almıştı. Neden bu kadar umrumdaydı ki ? Umeyr'e biraz daha yaklaştım ve kollarımı tekrar ona doladım. Sarıldığım an yine gerilmişti. "Yine gerildin ?"
"Şey.. Mina."
"Efendim ?"
"Benim tikim var, sanırım o yüzden."