Yazalı her ne kadar iki sene olsa da yayınlayalım boşa gitmesin dedim. Zaten tam olarak bir bölüm sayılmaz.
4.Bölüm
O sadece bir kaç santim ötemdeyken mantıklı düşünmek pek mümkün değildi. Nefes alış verişlerim düzensizleşti. Duyulmadığını düşündüğüm kalp atışlarım tamamen ritmini kaybetmiş, kendini akışına bırakmıştı. Isınan yüzümü Su'yun omzuna gömdüm. O, eğer beni tanımış olsaydı, çarpık bir gülüş atar, en azından bir tepki gösterirdi. Ama tanıyamamıştı. Sokağı, caddeyi, arabaları, evleri... Evreni yansıtan dikdörtgen otobüs camıyla adeta bütünleşmişti. Ona bu kadar yakın olmasam, burnunu cama yapıştırdığını düşünebilirdim. Su'dan uzaklaştım. Zaten onun beni taktığı yoktu. Beyaz kulaklıklarından taşan müziği içimi kıpırdattı. Parmak uçlarımda yükseldim ve bende cama döndüm. Otobüste destek için yapılmış bu gümüş demirler, çalışma odalarındaki egzersiz gereçlere benziyordu. Bir an için bu kasvetli, kötü kokan otobüste dans ettiğimi hayal ettim. Gülünçtü... Ama bu hayali benden başka hiç kimse görmüyordu. Bulanan zihnimi görüntülere bıraktım. Siyah beyaz nostaljik görüntülere...
Nereden geldiği bilinmeyen hafif bir müzik küçük kasaba otobüsünün içinde yankılamaya başladığında genç kız beyaz elbisenin üzerindeki siyah beneklere bakmayı bırakıp başını bir kaç koltuk ilerisindeki genç adama kaçırdı. Derin bir iç çekti. Koltuğunun hemen yanında dikili demiri sımsıkı kavradı ve ayağa kalktı. Hoplar gibi attığı adımlarla kumral gence ulaştı. Ela gözleri istekle parladı. Mavi derinlikler karşısında yeşilin en alıcı, kahvenin en koyusu ve kehribarın en gözdesiyle yeni bir desen çizdi. Eski melodi git gide yakın bir çağa ayak uydurmuş, kız bir an da siyah benekli beyaz elbisesini üzerinden çekip atmışken oğlan da onunla birlikte ayakta, onun dansına eşlik ediyordu. Siyah beyaz karışarak diğer renklere kavuşmuş, gökkuşağının en canlı rengi kırmızı, genç kızın dudaklarında can bulmuştu. Eller çarpılıyor, bedenler birbirini tamamlıyor ve seyirciler tezahüratlarını coşkuyla sarf ediyordu! Oğlan, kızı sağa sola çeviriyor, kızın açık kahve saçları defalarca savruluyor ve kız baş döndürücü bir biçimde sırtını yere eğip yeniden kaldırıyordu. Bedenler ayrıldığında kaçamak bakışlar, cilveli kaçışlar, göreceli saklambaçlar ortaya çıkıyordu. Gümüş demirler defalarca inliyor, parmaklar ritim duygusuyla yeni tınlamalar ortaya atıyordu. Kız sonunda bir köşeye sıkışmıştı. Oğlan sırtını uzun yan demire vererek kıza doğru kaydı. En güzel tebessümler yüzlerde yer aldı... Ve... BAM!
Ah! Otobüs büyük bir sarsıntıyla durdu. Düşmemek için Su'ya sarındım. Su sinirle kulaklıklarını çıkarttı. Otobüs şoförüne en güzel iltifatları sıralayacağını tahmin etmek zor değildi. Şehre vardığımız için inmek zorundaydık. Ona son bir bakış attım. Mavi gözleri hala dışarıyı süzüyordu. İndik. Otobüs hareket etti. Ve o gitti...
Belki onu son görüşümdü, belki de değildi. Şimdilik buna pek kafa yormayacaktım. Su, kardeşini almak için özel dilsizler okuluna giriş yaptı. Bense okulun önündeki banka oturmuş aklıma getirmemeye çalışıyordum. Ama zordu! Onu düşünmemek ciddi anlamda benim için çok zordu! Parmaklarımı saçlarımın içinden geçirdim. Bu huyumdan nefret ediyordum. Takıntılı olmaktan nefret ediyordum. Ama bu asla değiştiremeyeceğim bir özelliğimdi. Çünkü bunu yenmek için hiçbir çaba sarf etmiyordum. Duyduğum cılız çığlıkla sesin geldiği yöne döndüm. Hande koyu kahve saçlarını savurarak bana doğru koşturuyordu. Ona kollarımı açtım. Başını göğsüme yasladı.
''Seni özlemiş.'' Dedi Su gülerek, ''Beni değil de seni. Hah! Hain kardeş.'' Kıkırdadım. Hande duyamadığı için başını Su'ya çevirdi. ''Yok bir şey tatlım. Hadi gidelim!'' Hande başını salladı. Ona gülümsedim ve minik elini tuttum. Yeni bir otobüs yolculuğu bizi bekliyordu. Adımlar adımları takip etti, yeni bir gün batımı gökyüzünde şekillendi. Sarı turuncuya, turuncu kırmızıya karıştı. Ve siyah tüm renklerin sonu olarak göğü kapladı. Umut serpilmiş siyahlar beyazıyla gözleri alırken kucağımda uyuyakalmış meleği yıldızlara ulaştırdı.
Hoş çakalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Sevgili
Teen FictionDinle Sevgili Engelli olmak bir şeyi değiştirmiyordu. Çünkü önemli olan insanın bir kalbi olmasıydı. Ve ben onca kalpsiz ve ruhsuz bedenin arasında onu gördüm. Sessiz dünyamın melodisini. Dinle sevgilim. Duy sesimi. Bu haykırışlar senin için. Kimse...