Annem geldi bir gün yanıma, dedi ki, "Kızım senin evlenme çağın gelmedi mi?" Böm böm bakmıştım yüzüne. "Hayır anne, ben aşık olup da evlenmek istiyorum, aşık olmayacağım. Evlenmeyeceğim ben." Annem yorgun yorgun bakışlarını bana çevirdi, "Balin, annenim ben senin. Senin için en doğrusunu en iyi ben bilirim. Kızım artık evleneceksin, burada harcanacaksın yoksa." Yüzünden ayrılan gözlerimle, ileri doğru baktım. Yanımdaki annemi görmezden gelmiyordum aslında, "Anne ben daha liseye gidiyorum, ben yeni başladığım annem liseye ben. Ben üniversiteye gidecek, doktor çıkacağım. Hayalim bu benim. Hayallerim var benim. Bunun yerine evde çocuk bakmak ev işleriyle uğraşmak istemiyorum." Bana baktı, tekrar. "Kızım her gün farklı görücü geliyor. Ablanı yolladık evden, şu an çok mutlu ablan. Vesine'yi görüyorsun, her gün geliyor eve. Bak kocası ne iyi insan. Ablana bir giydiğini tekrar giydirmiyor."
Haklıydı annem, mutluydu ablam ama belki evde öyle değildi. Dışarıdaki hiçbir şeyin göründüğü gibi bir hayat yaşamıyordu ne de olsa. İnsanlara göre biz de orta halli idik. Ama ancak bu evde yaşayan bilirdi halimizi. Elimize geçebilen fazladan üç kuruş paranın tamamı ortadan kayboluyordu, babam kumarda varı yok ediyordu ya işte! İnanmam o evde yaşamadan ben.
"Anne" dedim, bana baktı "Efendim Mısra'm?" Bunu demesi onu ne kadar beğensem de ona göstermemeye çalıştım. Amacım naz yapmaktı ne de olsa... "Haklısın anne ama, bir şeyi unutuyorsun. Her koca aynı değil. Bir babama bak, bir da enişteme." Annem bir elini kaldırmıştı, belli ki vuracaktı. Haklı çıktım ama yanmıyordu artık canım, yoktu sorun. "Nesi var babanın? Ne kadar ayıp! Ağızına ağız biberi süreydim de duymayaydım bunu. Bir daha söylersen bunun gibi bir şey, ağzını yırtarım senin," gözü bana dikmiş, eli hala havadaydı, "anladın?" diye sordu. Sesi hala yüksekti. "Evet anneciğim." zorluklarla. Kekelemiştim sanırım.
"Kim anne görücüm?" diye sordum utanaraktan. Görücüye kalmak zorunda kalmak, beni ancak görücü sevebilirdi, tanışmış olduğum kişiler benle bir ömür boyu yaşamak istemezlerdş. İşte evlenmek istemememin herkesten sakladığım nedeniydi bu. "Var ya ablanın kocası, damadım, Berat. Hatırladın ?" Yüzünü merakla bana çevirdi. Her şeyi unuttuğum gibi bunu da unuttuğumu sanıyordu yada onun gibi bir şey. Ne saçmalık! "Hatırladım anneciğim, hatırladım. E? Ne alaka Berat abim?" Bana baktı, yüzümü süzdü ve devam etti, hala anneme bakmamaya çalışıyordum, "İşte Berat'ın amca oğlu, Beray." Boşuna isim koymuşlar diye düşündüm, aynı işte isimler, ha Beray ha Berat!
Kendimi tutamadım, güldüm. Annem bana deliymişimcesine bakışlar atmaya devam ediyordu, "Bir şey mi var Mısra?" Yüzüne bakmamaya çalışıyordum ve ayrıca daha fazla gülmemeye, "Yok bir şey anneciğim. Aklıma bir şey geldi ona güldüm. Haydi anneciğim git sen ben yardıma geliyorum." Gözlerini benden ayırdı. O da benim gibi ileri bakmaya başladı. "Aslında, bu akşam yemekte ne yapayım gerçekten bilmiyorum Balin. Ne isterdin?" Gözlerim doldu. Anneme baktım. "Anne ben küçükken çok severdim ya eskiden sardığın gibi sarma sarıverir misin? Geliyorum ben de birazdan. Sen malzemeleri hazırlasan, ben bir koşu yaprak alıp gelsem?" Güldü. "Peki, Balin. Sen de bir alemsin ya!" Gülmeye devam etti. Yüzünü inceledim. Aslında ne annem... Ona benzemek. Gözlerim turkuazımsı idi, onunsa sütlü çikolatalı kahvesi. Canım türk kahvesi ve sütlü çikolata da çekti. Annemgile birazdan yapardım. "Anne gitmeden size ben bir kahve yapayım da öyle gideyim, siz de ben gelene kadar kahvelerinizi bitirmiş olursunuz kalan zamanda da sen mutfağı hazırlarsın." Annem bana baktı, sarıldı bana, "Vurduğum için özür diliyorum, affet. Ne iyi bir kızsın sen. Çok seviyorum Balin'im seni. Ah şimdi sen olmasaydın ben ne bok yerdim... Sağ ol, ablan gibi ukala değilsin, sağ ol..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balin Mısra Darçin
Romanceİnsanlar bazen yanlış kararlar verirler, bunun da bedelini fazlasıyla ödemek zorundalardır. Balin, hayatını ablası Vesine gibi yaşamak zorundadır. Sanki Vesine'nin hayatı güllük gülistanlıkmış gibi. Ablasının gelini olduğu aileye gelin gidecektir Mı...