Elime dört kilo yaprak ile iki kocaman poşetle eve döndüm, ağırlık çalışsaydım anca bu kadar yorulurdum - evet, sadece yarım yarım paylaştırdığım iki kilocuklarımla. Evin önüne geldiğimde bir an elimdeki torbalarla afallamıştım, daha önce mahallede görmediğim bir araç vardı. Babamı almaya gelmiş olsalar gerek, diye düşündüm. Ne de olsa kumar bir suçtu. Ya da birine sarhoş kafayla laf atmış, başını derde sokmuştu. Buna rağmen babama öylesine bağlı hatta belki bağımlı olmam garipti. Belki de tek değişik o olmadığı içindir koskoca evde. Hepimiz garip insanlarız. Havanın kararmış olmasını takmadan yalnız geziyordum.
"Hey! Şiştt! Baksana yavru buraya!"
Hemen arkama baktım, beş-altı kişilik bir arkadaş grubuydu. Erkeklerden oluşuyordu. Hemen önüme, döndüm koşmaya başladım. O kadar yükle hiç koştuysanız bilirsiniz ne kadar yavaşladığınızı. Koşucu misali hızlı koşsanız bile kaplumbağa hızına düşmek olasıdır böyle bir durumda.
Bir el kolumu tuttu, "Korkma, bir şey yapmayacağız." Paniklemiştim, kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. "Elini üstümden çek! Sapık mısın? Dokunma bana!" diye bağırmaya başladım. Bir anda korktu çocuk. "Pardon, amacım korkutmak değildi. Ben Aspen," yakınındaki diğer bir erkek çocuğunu işaret etti, "bu da Artun. Vesine'den biliyoruz seni, Balin'sin sen, değil mi?" İsmimi biliyordu, Vesine'ye ne olmuştu kim bilir... Arkadaki erkeklerden birinin yüzünü seçtim karanlık yüzünden zorlukla da olsa, Berat. Koyu siyah, genelde dağınık saçlarıyla aslında ne kadar da yakışıklıymış aslında.
"Beraylar şimdi bu evde imiş Balin. İsmini doğrulamadın ama seni Balin varsayıyoruz." Diğerlerine döndü, "Değil mi çocuklar?" Gülüşmeye başladılar. "Bak şimdi prenses," dedi arkalardan biri. Derin bir nefes aldı, ardından devam etti, "Bir tek senin dertlerin yok tamam mı prenses, herkesin derdi olabilir." Neden bunu söylemişti ki? Hem ne prensesi?
"Ya pardon da, siz tam olarak kimsiniz?" diye sordum güçlükle.
"Dinle!" diye haykırdı en gençleri. Belki benden bile küçüktü. "Ne var?" diye sordum göz devirerek. "Bize göz devirmemeni tavsiye ederiz Prenses. Sizin evde şu an görücü var, kaçırıyoruz seni." dedi. Gözlerim fal taşı misali açılmıştı, "Ne? Şaka mısınız siz? Hayır, sizinle hiçbir yere gelmiyorum."
Gülüşmeleri... Kahkahalar... Kolumu kurtardım Aspen'den. Koşmaya başladım.
"Balin bir dakika!" diye bağırdı tiz bir kız sesi, Vesine. Vücudumun kasıldığını hissettim, hatta belki kanımın donduğunu. "Vesine?" Yanıma bu sefer Berat geldi, yanındaysa Vesine'm. "Gel gidelim Balin." dedi Vesine bağırdıktan sonra kısılan sesiyle. Elimdeki poşetleri kaldırarak işaret ettim. "E? Bunlar?" diye sordum. "Arabaya atıveririz. Bugün eğleneceğiz biraz. Evleniyorsun yarın." dedi Berat. Vesine de onu onaylarmışçasına başını salladı. Kollarını göğsünün altında birbirine kenetledi.
Yüzlerine bakmaya devam etti. "Tamam, eve git üstünü giyin gel ama ailene görünme." dedi Aspen. Az önce haykıran çocuk geldi yanımıza. Berat'ı itti ve yanıma geldi. Boyuma gelmek için eğilmesi gerekti ardından, "Yeni hayatına hoş geldin, Prenses..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balin Mısra Darçin
Roman d'amourİnsanlar bazen yanlış kararlar verirler, bunun da bedelini fazlasıyla ödemek zorundalardır. Balin, hayatını ablası Vesine gibi yaşamak zorundadır. Sanki Vesine'nin hayatı güllük gülistanlıkmış gibi. Ablasının gelini olduğu aileye gelin gidecektir Mı...