Hikaye gelecek bölümden bir alıntıdır.
Insanın en çok korktuğu an en sevdiği en değer verdiği insanın onu bırakıp gitmesidir. Evet ne kadar hiçbir şeyden korkmam desem de terk edilmekten korkuyordum. Hem de deliler gibi. Annem öldüğü zaman da çok korkmuştum. Beş yaşında annemin cesediyle aynı ortamda günlerce kaldığımız zaman ona ne kadar bir şey söylesem de alamadığım her cevapta daha çok korkmuştum. O yaşlarda ölümün daha ne olduğunu bilmediğim için annemin bana küstüğünü düşünmüştüm. Beni bırakıp gideceği düşüncesi beni daha çok korkutuyordu. Ama bilmiyordum ki annemin beni günler önceden bırakıp gittiğini. Bugün de aynı korkuyu hissediyorum. Kaybetme korkusu... Onun arabaya doğru attığı her sert ve kararlı adımında ben daha çok korkuyordum. Kafamı deli gibi iki yana salladım.Bu sefer olmaz.Birkez daha kaybedemezdim.
Koşarak o ve arabanın arasına girdim. Arabanın kapısının önünde durduğum için arabayı açmak için uzanan elini geri indirdi. Şimdi nasıl engelleyecektim gitmesini. Çakan yıldırımlar ve aldığı sert nefesler ürkek olan ruhumu daha da ürkütüyordu. Aldığın sert nefeslerden bu yaptığımın onu sinirlendirdigini anladım. Yere diktiğim bakışlarımı kaldırıp o aşinası olduğum gözlerine baktım. Fakat gözlerinde gördüğüm şeyle olduğum yere çivilendim. Gözlerinde yoğun bir nefret vardı. Tanıştığımızdan beri gözleri ilk defa böyle bakıyordu. Söylediklerim o kadar mı benden nefret etmesini sağlamıştı?"Öyle bakma," dedim yalvarır gibi.
" Nasıl bakmayayım." Gözlerindeki nefret duygusu hâlâ yerini koruyordu.
" Benden nefret eder gibi." Dudaklarında alaylı bir gülüş belirdi. Onunla ilk tanıştığım zaman da böyle gülüyordu. Ama bir tek farkla gözlerindeki nefret duygusu yoktu o zaman.
" Sen de bana öyle bakma." Sözleri ile yüzümde ufak bir gülümseme oluşmuştu. Hala üzgün bakışlarıma dayanamıyordu. "Bana sanki beni gerçekten seviyormuş gibi bakma."
Gülümsemem yüzümde dondu. Onu sevmediğimi mi düşünüyordu? Öyleyse büyük yanılıyordu. Çünkü onu deliler gibi seviyorum. "Bu ne demek oluyor. Ben seni gerçekten seviyorum."
Çakan yıldırımların arasında bir kahkaha sesi yükseldi. Az önceki alaylı gülümsemesi sesli bir kahkahaya dönüşmüştü Saatler öncesine kadar da günlerce sıkılmadan dinleye-
bileceğim kahkahası artık duymak bile istemeyeceğim bir hal almıştı. Çünkü eskiden huzur veren kahkahası şimdi canımı yakıyordu. Kahkahasını birden kesip yüzüme nefretle baktı." Az önce herkesin ortasında bana olan nefretini zaten haykırmadın mı? Ne sevgisinden bahsediyorsun. "Söylediklerim sadece planın parçasıydı."O söylediklerim ger-" Kolumdan sertçe tutarak lafımı ağzıma tıktı. Onu ilk defa böyle görmemden olmalıki çok korkmuştum. Önceleri kime ne nefret duysa ne yaşasa bana yansıtmazdı bu kadar.Bugün nefreti sana karşı kime gidip nefretini kusacak. Bazen iç sesimin bu kadar haklı olması beni çok sinir ediyordu.
" Gerçek ya da değil artık umrumda değil. Ben gidiyorum."
Sertçe tuttuğu kolumdan çekip beni sağ tarafına doğru savurdu. Dizüstü yoldaki çakıların üzerine düştüğünde çıplak bacaklarımda keskin bir acı hissettim. Beni kaldırıp dizlerimden öpecek bir insan artık yoktu o yüzden kendim kalkacağımı biliyordum. Arabaya binişini gördüğümde dizlerimdeki acıdan daha keskin bir ağrı kalbime girdi. Acıyan dizlerime rağmen hızlı bir şekilde kalkıp gitmeye hazır arabanın önüne atladım. Beni bırakıp gitmesine izin vermeyecektim. Önünden çekilmem için kornaya bastı. Çekilmedim. Yine bastı. Yine çekilmedim. Onu fazla sinirlendirmiş olmalıyım ki arabanın kapısını sertçe açıp dışarı çıktı. Hızlı adımlarla yanıma gelip az önce sert tuttuğu için acıyan kolumdan tuttu. Ne kadar canım acısada ses etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyusun Kalbi
RomanceEliz,yirmi yıl boyunca hayatın hezeyanları tarafından büyütülmüş bir genç kızdı. Onun kimsesi yoktu. Ne düştüğünde onu kaldırıp dizlerinden öpeceği bir babası ne de akşamları yatmadan önce ona masal okuyacağı bir annesi vardı. Sadece kendisi gibi ya...