4: Zihinsel Yorgunluklar Doğurur Fiziksel Ölümleri
❝Mahşer yerinin ortasına atılan bir idam mahkumundan hâllice celladımın avuçlarına karanfiller bırakmak istiyordum, gözlerindeki yıldızların ışığıyla büyüsün diye.❞
Şayet bir gün en çok ne olmak istediğim sorulsaydı bana, onun aldığı her bir nefesin yerinde olmak istediğimi söylerdim. Sonra bir gün seni bu kadar avanak eden nedir diye sorduklarında benim hayatımdan bir komutan geçti derdim. Canım bedenimden çıkar da onu göremem diye kendimden onu çıkaramadım derdim belki.
Gözlerim her onu göremediğinde dilhun olurdu ya zaten, bunları düşünmeseydim tuhaf olurdu benim için. Körelmiş bir hançerin açtığı yara izlerine benzerdi ona beslediğim hisler, çok acıtırdı lakin toprağımı da atmazdı üzerime. Mahşer yerinin ortasına atılan bir idam mahkumundan hâllice celladımın avuçlarına karanfiller bırakmak istiyordum, gözlerindeki yıldızların ışığıyla büyüsün diye.
Yıllanmışlığından ötürü bir yerleri soyulmaya başlayan tahta oturakta kalp atışlarımı delicesine hızlandıran adamla birlikte aynı havayı soluyorduk. Görüş açımızdaki birkaç balıkçı denize oltasını atarken hemen ötemizden gelen bayat bira ve denizin kokusu girift bir şekilde genzimi yakıyordu o saniyelerde.
Kulaklarımıza ulaşan tek ses kayalara vuran hırçın dalgaların ve oradan oraya uçuşup duran kuş sürülerinin sesiyken dakikalardır kafamda dönüp duran cümle kafamın içindeki düşünceleri taaruzun ortasına atmıştı sanki.
"Pastanenin kiracısı olmak istiyorum."
İşittiğim şeyin etkisiyle değil cümle kurmak iki kelimeyi bir araya dahi getirememiştim. Komutan ise kalkıp gitmek yerine oturup derin sessizliğime ortak olarak daha da anlamlandırmıştı bu sessizliği. Kuramadığım cümleler kendini büyütürken kelimelerimin ucu birbirine dolanıp yeni bir kargaşayı başlatıyordu zihnimde.
İnsanlar önünde küçük düşürülen gururuma gözleriyle tanık olup sadece seyrederek geçmesi yüzünden Tanrı şahit miydi bilmiyordum fakat ben şahittim ki çok fazla gönül koymuştum ona. Bunu yapabilecek bir yerde olmadığımı biliyordum lakin zaten hep kendi içimde küsüyordum, gönül koyuyordum ona, haberi de olmuyordu. Dudaklarının uçurumuna yerleştirdiği bir kıvrılma içimdeki çocuğu oradan oraya koştururken iyileşiyordum sonra.
"Bu sessizliği olumsuz bir cevap olarak kabul etmeliyim sanırım." Ben daha varlığının ağırlığını kaldıramamış bir vaziyette birbirini kovalayan dalgaları izlerken dile getirdiği soru yeni sancılar başlatmıştı kafamda. Yanlış anlaşılma korkusunun ve endişelerimin doğum sancılarıydı bunlar.
"Hayır. Yani o anlamda hayır değil, böyle düşünmenizi istememiştim sadece biraz şaşırdığım için ne diyeceğimi bilemedim. Olumsuz bir cevap vermek istememiştim, kusuruma bakmayın lütfen." Kelimeler iznimi istemeden dudaklarım arasından dökülürken aramızda hayali bir şekilde asılı kaldıklarını hissediyordum sanki. Kafası olduğum yöne doğru dönüp bakışları benimkilerle birleştiğinde derin bir nefesi içime çekip sessizliğin dağ gibi büyümesinden korkarak yeniden konuşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iblisin resitali, tk
Fanfiction"İsmim Taehyung bayım, lakin siz bana Dorotea da diyebilirsiniz."